Gözümüz kulağımız bilgisayar oyunlarından kesilmiş görüntülerle beslenmiş Zeytin Dalı Harekâtı'nda. Gecikmiş de olsa kaçınılmaz ama aynı zamanda büyük riskler barındıran bir harekât yürütüyor Türkiye. Siyasi otoritenin tayin ettiği zamanlamayla geldik bugünlere. Yüksek perdeden "geliyoruz, vuracağız, göz yummayacağız" açıklamalarını ciddiye almayanlar, nedense ardı ardına Türkiye ile temas kurmaya başladı. Harekâttan günler önce, Afrin operasyonunun muhalif güçlerle yapılacağını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump'u aramayacağını, ancak onun araması halinde görüşeceğini belirterek "Son görüşmemizde döneceğini söylemişti ama dönmedi" ifadelerine yer verdi. Kamuoyu önünde yürüttü diplomasinin bir bölümünü Cumhurbaşkanı Erdoğan. 

Zeytin Dalı'nın 5. gününde bakanlar düzeyindeki telefon diplomasisi yanında Ankara'ya gönderdiği Dışişleri heyetiyle de netice alamayan Beyaz Saray, Beştepe'yi aradı ve Erdoğan-Trump görüşmesi gerçekleşti. 

Görüşmeden önce Beştepe'de muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin haklılığını, kararlılığını vurguladıktan sonra "Obama kandırdı" cümlesini sarf etti. ABD'nin, IŞİD'e karşı kurduğu PKK ordusu hakkında Obama döneminde verilen sözleri hatırlattı Cumhurbaşkanı Erdoğan. Fırat'ın Batısının terör örgütünden arındırılması için Türkiye'nin gerekli adımları atacağını da vurgulayarak... Münbiç'i işaret etti. Yani, Süleyman Şah Türbesi'nin eski yerinin bulunduğu alan. Suriye ile sınırların çizilmesi döneminde yapılmış anlaşmayla, Türk askeri tarafından korunan, bayrağımızın dalgalandığı bölgeydi Münbiç. Önce IŞİD yerleşti oraya, ardından ABD destekli PKK... 

* * * 

Münbiç'i ve Süleyman Şah Türbesi'nin taşınmasını "siyasi" tartışma konusu olsun diye tekrarlamıyorum. Bugünleri anlamak için filmi geriye sarma zorunluluğu doğuyor.

ABD, Türkiye'nin IŞİD'le savaşması için çok istekli davranıyordu. Bunun üzerine kurduğu planları vardı Pentagon'un. IŞİD'i kurarken, ardından gelecek adımları da planlamıştı. Türkiye, Ortadoğu bataklığına girmenin çok kolay, ama çıkmanın çok zor olacağını düşünerek IŞİD'le savaşmayı reddetti. 

Kobani, Rojava hattını Barzani'nin Peşmergeleriyle Suriye PKK'sının kurtarmasına destek verme pahasına...

Pentagon, Süleyman Şah Türbesi'ni taşınmasıyla Türkiye'nin IŞİD'le savaşmayacağından emin olunca PKK ordusunu kurgulamaya başladı. IŞİD'le Mücadele Koalisyonu'nun başına da Brett McGurk'u getirdi. 

McGurk, halen Suriye'de PKK'nın IŞİD'den devraldığı nöbet bölgelerinde "yeni yapıyı" oluşturmakla meşgul. 15 bini eski IŞİD militanından oluşan 30 bin kişilik sınır gücünün kurucusu.

Peki kim bu McGurk?

Irak'ın işgalinden sonra 2006 yılında John Negroponte ve Albay James Steele'in yanında Irak'ta İslam Emirliği'nin kuruluşuna katılmış olan hukukçu. Albay James Coffman ile birlikte BOP'un Başkanı George W. Bush'a, bu gizli operasyon hakkında bilgi vermekle görevlendirilmiş kişi. Operasyon, işgalci ABD askerlerine önemli kayıplar verdiren Irak direnişinin Sünni ve Şii olarak ikiye bölünmesini ve yapay olarak bir iç savaş yaratılmasını kapsıyordu. Böyle yenilecekti Irak'ın "milli direniş" güçleri. Başardılar da... 

Irak'ta başarılı bir "böl, parçala, yönet" operasyonu yapan McGurk, kısa süre Harvard'da kaldıktan sonra Obama döneminde tekrar Beyaz Saray'a çağırıldı ve John Kerry'nin yanında görevlendirildi. Böldüğü Irak direniş güçlerinin Sünni kanadının IŞİD'e dönüşmesi sürecine katıldı. Amman'da IŞİD'in ilk işgallerinin planlandığı ve değişik ülkelerinin istihbaratçılarının katıldığı toplantıyı organize etti. O toplantıda kararlaştırıldığı gibi, Irak ordusu Musul'da ABD'nin verdiği ağır silahları bırakarak IŞİD'ten kaçtı. Amman'daki toplantıya katılan aşiretler de destek verdi, IŞİD hızla geniş bir alanı ele geçirdi. Rakka'daki silahlı Sünni grupları da "çakma halifelik" bünyesine katarak geniş bir alana yayıldı. Sonrasını hepimiz biliyoruz... Kobani, Rojava, Süleyman Şah...

* * *

Şimdi Brett McGurk, ABD'nin "IŞİD'le Mücadele Koalisyonu"nun en tepesindeki isim olarak bölgede. Suriye PKK'sından oluşturulan orduyu yönetiyor. Beyaz Saray'ın bürokratlarıyla, bakanlarıyla ya da Başkan Trump'la ne konuşulursa konuşulsun, bölgede Pentagon'un yürüttüğü açık bir operasyon var. "Suriye sınırında 30 kilometrelik güvenli bir kuşak oluşturalım" teklifi, ilk bakışça bize sıcak gelebilir. Ama bu, Türkiye'nin ısrarla vurguladığı "Suriye'nin toprak bütünlüğü şart" tezine aykırı bir formül. 

ABD, bir yandan Pentagon, diğer yandan CIA eliyle bölgede hem demografik yapıyı değiştiriyor, hem de toplumun "etnik, dini ve mezhebi" katmanlarının arasına bir daha bir araya gelemeyecek şekilde "kan davası" sokuyor. 

CIA Başkanı Mike Pompeo, geçtiğimiz günlerde American Enterpise Institute" adlı düşünce kuruluşunda "Pentagon Kürtlerle çalışarak iyi bir iş yaptı" dedikten sonra şöyle devam etti:

"ÎŞİD ve El Kaide zor hedefler olsa da, savaş alanındaki başarı gerçek fırsatlara ulaşmamızı sağlıyor. Cihatçıların yanında olmaktansa Amerika'nın yanında olmayı tercih eden daha fazla insan var. Cihatçılarla mücadelede Sünni ortaklara mutlaka ihtiyaç var." 

ABD bölgeye iki seçenek sunuyor: Ya IŞİD ve El Kaide (yani Selefi-Vahhabi tekfirciler) ya da PKK önderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri...

Soru şu: Bölgede ABD planlarını bozacak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruyacak üçüncü bir yol kimlerle, nasıl açılacak?