Yaklaşık bir yıldır salgınla mücadele ediyoruz, daha doğru ifade ile ediyor gibi yapıyoruz.

Tutarsızlıkta, anormal işler yapmakta üstümüze yok…

65 yaş üstündekilerin ve 20 yaş altındakilerin sokağa çıkması yasak. Mahkumlar gibi adeta; günde 3 saat izinleri var…

İzin saatlerinde bile toplu taşıma araçlarına binmeleri yasak.

Valiliğin kararıyla araçlara alınmıyor. Otobüse binmek isteyenler şoförle ve diğer yolcularla tartışıyor, boşuna gerginlik yaşanıyor…

Bir doktor, “65 yaş üstüyüm ama fiili olarak doktorluk yapıyorum, beni belediye otobüsüne almadılar” diye çok haklı olarak isyan ediyordu.

Çalışanlar, 65 yaş üstü olsa bile yasağa tabi değil, sokağa çıkmalarına izin veriliyor.

Herkes yanı başındaki dükkânda çalışmıyor ki…

Otobüse binemezsin deniliyor, peki nasıl işe gidip gelecek?

Taksi mi tutacak, özel aracı yoksa ne yapacak? Özel aracı olsa bile git gel yol masrafını nasıl karşılayacak?

Allah göstermesin, hasta olduklarında nasıl doktora gidecekler? Her sokakta, her mahallede hastane mi var? Herkesin taksiye binecek parası var mı?

Her ay emekli maaşını çekecek; oturduğu mahallede banka yok, neyle gidecek?

Son garabet 20 yaş altındakilerde yaşandı…

Sekizinci ve 12. sınıftakilere hem özel okullarda, hem devlet okullarında hazırlık kursu açılmasına izin verildi.

Ama çocukların sokağa çıkması yasak, sadece üç saat izinleri var.

Sokağa nasıl çıkacaklar?

Otobüse binmeleri yasak, servis yok. Okula nasıl gidecekler?

Bir diğer garabet lokantalar ve kafelerin kapalı olması…

Oteller açık, yemek servisi yapılıyor. Hatta iddialara göre eğlence bile düzenleniyor, millet keyif çatıyor.

Gariban esnaf lokantası kapalı…

Sadece lokantacı veya kafeyi çalıştıranlar için değil, orada yemek yiyen düşük gelirli insanlar için de sorun…

Paket servis olunca maliyet yükseldiğinden fiyatlar artıyor; insanlar daha pahalı besleniyor.

En acı tarafı da hafta sonu Türk vatandaşlarına sokağa çıkma yasağı var, turistler serbest…

Suriyelisinden tutun da Türk vatandaşı olmayan herkes turist diye gezebiliyor, yasağa takılmıyor.

Türk vatandaşı isen yasaklısın. Şaka gibi ama herkese serbest, Türk’e yasak.

Nereden geldiği, kim olduğu, sağlık durumu hakkında en küçük bilgi sahibi olmadığımız turistler hastalık bulaştırmıyor mu? Virüs sadece Türklerden mi bulaşıyor?

Bu işte bir anormallik yok mu?

Bu kararlar alınırken hiç mi düşünülmedi, hiç mi hesap yapılmadı?

Salgında iyice saldık…

*****

En büyük mutluluk

Bir televizyon programında sunucu, milyarder misafirine sorar:

- Hayatında seni en çok mutlu eden nedir?

Zengin adam cevap verir:

- Hayatımda dört mutluluk merhalesi yaşadım, sonunda mutluluğu buldum…

1- Mala, eşyaya düşkünlüğüm oldu; elde edince, mutluluğun bu olmadığını anladım.

2- Çok pahalı şeylere düşkünlüğüm oldu; elde edince, onların verdiği mutluluğun, zamanla tesirini kaybettiğini gördüm.

3- Büyük şirketler; mesela bir futbol takımı veya uluslararası bir şirket sahibi olunca, mutluluğu yakalarım sandım, ama hayal ettiğim mutluluğu onlarda da bulamadım. Hatta gördüm ki; imkanların çoğaldıkça, sorumlulukların artıyor, rahatından fedakârlık yapmak zorunda kalıyorsun.

4- Bir arkadaşım benden engelli çocuklar için tekerlekli araba almada destek olmamı istedi. Hemen yüklü bir bağışta bulundum. Teslim günü gelince arkadaşım ısrarla çocuklara kendi elimle arabaları teslim etmemi ve çocukların sevincine ortak olmamı rica etti.

Tabii gittim; çocukların arabaları alırken ve kullanırken ki sevincini görünce çok mutlu olmuştum. Rutin bir sevinçti, birkaç gün sonra unutacaktım.

Oradan çıkmak için kapıya yöneldiğimde, bir çocuk bacağıma yapıştı. Nazikçe kurtulmaya çalıştım, ama çocuk ısrarla bırakmıyor ve dikkatlice yüzüme bakıyordu.

Çocuğa, “Benden başka bir isteğin mi var?” diye sordum. Çocuğun cevabı bana gerçek ve kalıcı mutluluğun adresini vermişti.

Bana; “Hayır bir şey istemiyorum. Yüzünü hafızama kazıyorum ki, cennette karşılaştığımız zaman seni tanıyayım ve Rabbimin huzurunda sana bir daha teşekkür edeyim” dedi.

*****

TEBESSÜM

Titanik

Amerika’da yaşayan siyahi biri Türkiye’ye uçmak için hazırlık yaparken pasaportunu kaybetmiş. Kara kara düşünürken yerde bir pasaport bulmuş. Bakmış Leonardo DiCaprio’nun pasaportu. Fotoğrafı çıkartıp, kendi fotoğrafını yapıştırmış. Binmiş uçağa ve Türkiye’ye gelmiş.

Gümrük memuru Temel pasaportu eline alıp bakınca şaşırmış. Pasaportta Leonardo DiCaprio yazıyor ama adam siyahi. Bakmış, işin içinden çıkamayınca yan taraftaki Dursun’a sormuş:

– Dursun, Titanik batmış mıydı, yoksa yanmış mıydı?

*****

GÜNÜN SÖZÜ

İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.

Hz. Ömer (RA)