Korona salgınında ikinci dalga geldi geliyor diye konuşuluyor.

İkinci dalga gelse de gelmese de ortada olan bir gerçek var ki, tehlike geçmedi, hatta son günlerde artarak devam ediyor.

Her fırsatta maske, mesafe, temizlik kurallarına uyulması ve dikkatli olunması için uyarı yapılıyor.

Uyarıların ciddiye alındığını söylemek mümkün değil…

Duyarlı olmayan, kurallara uymayan vatandaşları eleştiriyoruz haklı olarak.

Ancak ortada çok ciddi bir tutarsızlık var.

Bir yandan fiziki mesafe ve maske diyoruz, diğer yandan turizm merkezleri canlansın diye gayret ediyoruz.

Yerli turistler bir yana, yabancı turistler gelsin diye reklam derdine düştük.

Hatta Almanya turist göndermiyor diye kızıyoruz, Ukrayna turist gönderecek diye teşekkür ediyoruz.

Gelecek turistler ne kadar sağlıklı, turizm merkezlerinde yoğunluklarda tedbir alınması mümkün mü, hiç hesap etmiyoruz.

Sadece plajlardaki kalabalık resimleri paylaşıp fiziki mesafe yok, maske yok diye eleştiriyoruz.

Gerçekten tehlike varsa ki var, niçin buna izin veriliyor?

Plajlara izin verdiğiniz ve yabancı turisti davul zurnayla karşılamaya hazırlandığınız zaman sokaktaki vatandaş da nasılsa tehlike kalmadı diye maskesini takmıyor, fiziki mesafeyi umursamıyor.

Tatile gidilebiliyorsa ziyaret yapılabilir diye bayramlarda herkes haşır neşir oluyor.

65 yaş üstü insanlara hâlâ anlaşılmaz bir yasak var. Gündüz serbest, akşam yasak. Mantığını anlayan var mı?

Risk devam ediyorsa niçin herkesin sokakta olduğu saatlerde serbest de kimsenin olmadığı gece saatleri yasak…

Bir tek 65 yaş üstü vatandaşlar mı risk oluşturuyor, niçin hâlâ vebalı muamelesi yapılıyor?

Virüs her yerde var, bir kısım insanlara yasak getirip, diğerlerini serbest bırakırsanız hiçbir yararı olmaz.

Salgın emir dinlemiyor, herkese bulaşıyor…

Birilerine yasak, birilerine sonsuz özgürlük derseniz kimse de umursamaz, sadece virüse bayram ettirirsiniz.

*****

Leylek Kartal savaşı

Yıl 1934, Haziran ayı…

Leylek yavruları yumurtadan çıkalı henüz bir ay olmuştu. İrileşmişlerdi ama hâlâ uçamıyorlardı. Yuvada anne ve babanın getirdiği yiyeceklerle beslenmek zorundaydılar.

Marmara’da sıcak bir ikindi vaktiydi...

Uludağ zirvelerinden inen 6 kartal, Bursa Orhangazi’de bir leylek yuvasına saldırdı. Anne ve baba leylekleri öldürüp, 4 yavruyu kaçırdılar.

Aradan birkaç gün geçti...

Yine bir grup kartal, yine Orhangazi’de başka bir leylek yuvasına saldırdı. Ancak bu kez yuva boştu. Nasıl haberleştiler ise leylekler yavrularını güvenli bir yere gizlemişti.

Sonra her yerden haberler gelmeye başladı. Kartallar gruplar halinde leylek yuvalarına saldırıyordu.

Birkaç gün sonra ülkenin dört yanından Bursa, Aydın ve Trakya’ya yüzlerce leylek akın etti. Aynı şekilde kartallar da toplanıyordu. İnsanlar çevrelerinde leylek ve kartal sayısının olağanüstü arttığının farkındaydı.

Gökyüzünde bir hareketlenme vardı. Bir şeyler oluyordu. Bu kuşlar neden toplanıyordu? Bu neyin habercisiydi?

Leyleklerin ve kartalların toplanması iki ay sürdü.

Aylardan Ağustos...

Aydın’da Menderes deltasında inanılmaz bir savaş başladı. Havada amansız bir mücadele vardı. Bir tarafta leylekler, diğer tarafta kartallar.

Halk başı yukarıda bu savaşı izliyordu.

Kartallar güçlü pençeleriyle, leylekler de uzun gagalarıyla savaşıyordu. İnsanların gönlü leyleklerden yanaydı. Köylüler yaralanıp yere inen leylekleri tedavi etmeye çalışıyorlardı. Nineler yaralı leyleklerin başında dua ediyordu.

Hatta Kızılay’ı göreve çağıranlar bile oluyordu.

Kimileri ağaçlara tırmanıyor, yuvalardaki yavru leyleklere yiyecek ulaştırıyordu.

Ülkenin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ın bu savaşa müdahale etmesini isteyenler bile vardı.

Ama günler geçiyor, savaş sürüyordu. İki taraf da kayıplar veriyordu.

Daha da ilginci hem leyleklere, hem de kartallara ülkenin değişik yerlerinden sürüler halinde takviye geliyordu.

Herkes birbirine soruyordu. Bu savaşı kim kazanacak?

Kartallar güçlüydü ama leylekler sayıca üstündü.  Üstelik daha organize idiler. Genç leylekler kartalları yoruyor, tecrübeli yaşlılar ise yorulan kartala öldürücü gagayı vuruyordu.

Ayrıca insanların yardımı nedeniyle leylekler yerleşim birimlerine yakın bölgelerde savaşıyordu. Kartalların savaşı ormanlık, dağlık alanlara çekmesine izin vermiyorlardı.

Her yerden ölü ve yaralı haberleri geliyordu. Sayıları yüzlerle ifade ediliyordu.

Neyse ki günler sonra savaş bitti.

Kazanan sayıca üstün olan leyleklerdi.

Kartallar bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştı…

Yaşanmış bir olay…

1934 yılında yüzlerce insanın izlediği ve pek çok gazeteye konu olmuş bir savaş bu. Hatta, o günlerde Türkiye’de bulunan New York Times gazetesinin muhabirinin Amerika’ya bu haberi geçtiği söylenir.

Derler ki, leyleklerin ve kartalların savaşı birkaç yıl sonra Kara Harp Okulunda havacılık dersinde işlendi. İki tarafın savaş taktikleri öğrencilere anlatıldı.

Yıllar önce yaşanan bu leylek ve kartal savaşı tarihi bir gerçeği hatırlatıyor bize…

Birleşenler kazanır…

***** 

TEBESSÜM

Pul

Delikanlı çalıştığı şirketin mektuplarını postalayacaktı. Postacı mektuplardan birisini tartıp; “Bu çok ağır! Biraz daha pul yapıştırmamız lazım” dedi.

Delikanlı şaşkınlıkla cevap verdi: “O zaman daha ağır olmaz mı?”

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Bilgi insanlar için en büyük servettir. Ona, hırsız ve dolandırıcı erişemez.

Yusuf Has Hacib