Fesli meczup ile edebiyatçı bozması yetmezmiş gibi, bir de Prof.Dr. Celal Şengör katıldı tarih konusunda zırvalayanlar kervanına. Şengör, aslında yer bilimci, yani jeolog. Hafızalarımızda, 1999 depremi döneminde bol bol ekranlarda görünerek yer yapmıştı. Sahasında saygın bir bilim adamı olabilir, bunu da tartma, ölçme hadsizliğini yapacak değilim. Ama gel gelelim tarih konusuna dalarak haddini aşan laflar etmesini de görmezden gelip, yolumuza da devam edemeyiz.

Fatih Sultan Mehmed'le ilgili söylediklerini hiç hatırlamaya bile değmez. Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaşlardaki Celal Şengör'ü aklına getirmeden, büyük laflar etmesi, zaten ne kadar şımarık olduğunu ortaya koyuyordu Celal Şengör'ün. Ama ya Kanuni Sultan Süleyman konusunda söylediklerine ne demeli? 

Fatih Altaylı'yla birlikte, dünyanın ilk atlası olarak bilinen el yazması kitabın tanıtım toplantısını yapıyorlar. Altaylı'nın anlattığına göre, kitabın tanıtımının haber olup olmayacağını konuşmuşlar daha öncesinde. Altaylı, "Sen abuk sabuk bir laf etmezsen haber bile olmaz emin ol" demiş. Celal Şengör de, taşıdığı o koca unvanlara aldırış etmeden, Fatih Altaylı'nın tavsiyesine uymuş ve "abuk subuk" laf etmeyi vazife edinmiş...

Ettiği laf ortada:

"Piri Reis'in hayatındaki en büyük talihsizliği Kanuni Sultan Süleyman gibi bir salağın zamanında doğmuş olmasıdır. Fatih zamanında Piri Reis olaydı inanır mısınız bugün bizim sömürge imparatorluğumuz vardı. Çok samimi söylüyorum bugün biz Amerika'ya falan gitmiştik."

* * *

Şimdi, bu lafı neresinden tutalım, neresini düzeltip de makul görelim... Bir insanın sahasının dışında her alanda laf etme hakkını kendisinde görmesi, her konuda ona mikrofon uzatanların da suçu aynı zamanda. Fakat, pozitif bilimlerle ilgilenen bir bilim insanının, kendisinin "herb.kolog" yerine konulmasına hiç mi itirazı olmaz? Hiç mi "Bana hakim olduğum bilimle ilgili sorular sorun arkadaşlar" demez... 

Ama öyle mi? Kameralar açık, mikrofon önünde, karşısında da "goygoycu" bir grup var. Zaten, Türkiye'de hangi tarihi şahsiyete küfretsen, hazır alıcısı var. Her tarihi şahsiyetin düşmanı da var yeterince... Salla gitsin, kale boş... Dünya, Osmanlı'ya altın çağını yaşatan padişah olarak anarken, bir şımarık tip çıkıyor ve ona "salak" diyerek gündemin göbeğine oturmayı başarıyor.

Ömrü hayatında, doğru dürüst at sırtından inmemiş bir padişahı, sarayda hatun kovalayan bir zamparaya çeviren televizyon dizisini sindiren toplum, elbette Prof.Celal Şengör'ün sözlerini de sindirmeşi başarır. Ateşimiz anlıktır, şöyle bir kabarır ayranımız, ardından söner geçer. Yerine anında başka bir heyecan, başka bir tutku koymayı çabuk başarırız. Eminim ki; Prof.Dr.Celal Şengör'ün bu sözleri de, birkaç gün içerisinde unutulacak. Celal hoca, bu sözlerinden dolayı birkaç ufak tefek kınama duyacak, onlara da aldırmayacak. Hatta ve hatta, tüm Osmanlı padişahlarına karşı "anlamsız bir kin duyan" bir güruhun gözünde, Celal hoca "idol" olarak biraz daha yükselecek... Ya sonra?

* * *

Sonrası belli... Avukat bozması fesli meczuplar, edebiyatçılıktan bir "çete"nin yayın organları sayesinde "tarihçi" unvanı taşıyanlar, Celal Şengör üzerinden başkalarını dövmeye devam edecek.

Celal Şengör'ün, dünyaya damgasını vurmuş bir padişaha "salak" deme hadsizliği ile fesli meczubun "keşke Yunan galip gelseydi" zırvası arasında gidip gelecek tarih bilincimiz. 

Hiç bir zaman, tarihi olayları ve kişilikleri, yaşanan zaman diliminin şartlarına göre değerlendirme bilincine erişemeyeceğiz. Varsayımlar üzerine tarih kurgulamaya, evliyalar, büyük kahramanlar ve hainler üretmeye devam edeceğiz. 

Tıpkı, Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda zekası ve cesaretiyle tarihin akışını değiştiren Mustafa Kemal Atatürk'ü, 2.Abdülhamid'le, Sultan Vahdettin'le yarıştırmaya, dövüştürmeye çalıştığımız gibi...

Mustafa Kemal Atatürk'ün bir Osmanlı paşası olduğunu, eğitimini Osmanlı sistemi içerisinde aldığını ve tüm meziyetlerini de o devrin okullarında geliştirdiğini hiç hesaba katmadan...

Genç Mustafa Kemal'in, diplomasını 2.Abdülhamid'in elinden aldığını hesaba bile katmadan... Farklı zaman dilimlerinde, farklı şartlarda yaşamış olmalarına rağmen, ikisini birbiriyle yarıştırma hastalığımız devam edecek.

Tarih yazanların ne dediği hiç önemli olmayacak, tarih kurgulayanların sesi yine gür çıkacak. Prof.Celal Şengör bir yandan sallayacak, deli raporlu ve üçkağıttan sabıkalı fesli meczup diğer taraftan... Prof.Celal Şengör çıkıp bir padişah için "salak" diyecek, edebiyatçı bozması şizofren diğer taraftan bir başkası için "İngiliz ajanı" yakıştırması yapacak.

Sözüne dayanak olarak da, İngiliz Muhhibleri Cemiyeti'nin Kurtuluş Savaşı'na desteği kırmak için Anadolu'ya uçakla dağıttığı bildirilerden derlemeleri elinde sallayacak. 

"Yunan orduları hilafet ordularıdır, asıl başı ezilecekler Anadolu'daki asilerdir" fetvasını esas alıp, "Keşke Yunan galip gelseydi" diye faraziyeyle zırvalayanlara laf yetiştirmeye çalışırken, Prof.Celal Şengör çıkacak, "Ben daha beter saçmalarım, o tarafa değil, bu tarafa bakın" diyecek.

Bu tiyatro böyle sürüp gidecek. 

Haydi millet, palyaçolarınızı alkışsız bırakmayın ki, iştahları kaçmasın ve zırvalamaya devam etsinler...