Şurası kesin:

Türkiye, pandemi sonrası turizmde bir patlama yaşayabilir. Özellikle AB ülkeleri ve Uzakdoğu için Türkiye "turizmde bir cennet" olarak nitelendiriliyor. Üstelik ucuz bir tatilin de başkenti olarak görülüyor. Kısacası turizm sektörünün "altın çağını" yaşayabileceği tahminleri yapılıyor.

Türk turizminin bir özelliği daha var:

Yaz uzun sürüyor. Deniz, güneş ve kum Kasım ortalarına kadar gelenleri rahatlıkla ağırlayabiliyor.

Şimdi asıl konumuza gelelim:

Pandemi, tüm dünyayı kasıp kavurmaya devam ediyor. Erken rezervasyona geçen otellerin şu ana kadar beklediğini bulamadığı haberleri geliyor.

Pandemi öncesi yıllarda, erken rezervasyonla satışların yüzde 70'ini gerçekleştiren turizm sektörü, bu yıl birçok kampanya yapmasına rağmen umduğunu bulamadı. Sektör temsilcileri, 2021'de erken rezervasyon satışlarının yüzde 25'te kalacağını öngörüyor.

Geçen yıl turizme can suyu olan yerli turistin yeni sezonda da tesis doluluklarında belirleyici olması düşünülüyor. Turizmciler, pandeminin etkisini hesaba katarak, erken rezervasyon kampanyalarında birçok farklı seçenek sundu. Buna rağmen rezervasyonlarda istenilen rakamlara ulaşılamadı.

Bu yıl tatilcilerin daha çok "son dakika rezervasyonu" yapabileceğini belirten turizmciler, rezervasyonlarda ocaktan sonra hareketin artacağını tahmin ediyor.

Erken rezervasyonlarda fiyatlarda da % 50'ye yakın indirime gidildiğinin altını çizelim.

Turizm sektörü temsilcilerinin de ortak görüşü şöyle:

"Aşı haberleriyle talepte yavaş ama sürekli artış görmeye başladık ancak bu da yeterli sayılmaz. Açıkçası, pandemi bütün süreçleri olumsuz etkiledi. Tatil yapmak isteyen tüketicilerin pandeminin yarattığı belirsizlikler nedeni ile kaygıları var. "Yeniden seyahat yasakları gelir mi, oteller açılmayabilir mi?" gibi sorular, müşterilerimizde endişe yaratıyor. Bu da misafirlerimizin önemli kısmını uzun vadeli planlar yapamamaya itiyor. Geçen yıl ile kıyaslandığında şu anda çok düşük talep söz konusu. Yaz sezonu yaklaştıkça, Mart – Nisan aylarından itibaren talebin hızla ivme kazanmasını bekliyoruz."

Bu noktada söylemek istediğimiz şu:

Sıkı tedbirler ve uygulamalarla pandemiyi yenmek ve normale dönmek durumundayız. Bu, hem geleceğimiz hem de turizmdeki hareketlilik için önem taşıyor. Her şey artık pandemiye bağlı kaldı.

Kafalardaki soruda şu:

"Turizmde iyi şeyler olacak. Bu artık belli oldu. Ancak, iyileşmeye kadar sektör ayakta kalabilir mi?"

Büyük sermayeli otelleri bir kenara bıraksak, küçük ölçekli işletmeler kapılarına kilit vuruyor. Birçokları da el değiştiriyor. Açık olanların ise hizmet kaliteleri düşüyor. Sektöre nefes aldıracak önlemlerin devreye girmesi gerekiyor.

Geçenlerde Milliyet Gazetesi'nde Abbas Güçlü de köşesinde sektörün içinde bulunduğu çıkmazı gözler önüne seren bir yazıyı kaleme aldı. Konumuzu yakından ilgilendirdiği için Güçlü'nün bu yazısından kısa bir alıntı yaptık:

"Aşılama çalışmaları, bir yandan dünya genelinde hızla devam ederken, öte yandan yeni aşılar hızla uygulanabilir hale geliyor. Bizim aşılarımız da muhtemelen yaz aylarında herkese ulaşabilir hale gelecek...

Korona nedeniyle, aylardır içeride kapalı kalmaktan öylesine bunaldık ki bulaş riski ortadan kalktığında, hemen herkes olanakları ölçüsünde tatil yörelerine akın edecek.

Ve eğer öngörüler gerçekleşirse, bu sezon olmasa da önümüzdeki yıllarda, turizm sektörü, altın yıllarını yaşayacak. Kayıplarını telafi etme olanağı yakalayacak...

İşte bu noktada cevap aranacak en önemli soru bu olmalı ve gereği yerine getirilmelidir. Güçlü firmalar bir şekilde ayakta kalabilirler ama küçük ve orta ölçekli şirket ve tesislerden pek çoğunun kapandığı ya da değerinin çok altında el değiştirdiğine yönelik haberler giderek artıyor.

Devletin bu konuda, daha destekleyici önlemleri bir an önce almasında yarar var yoksa patlayan turizmin altında kalabiliriz!..

Bu arada KKTC'de de kapanan otellerin sayısı hızla artıyor. Merit Otelleri ile başlayan kapatma kararı alan otel sayısı 67'ye ulaştı. Bu dönemde 10 casino'nun da kapandığı konuşuluyor..."