Son 2 haftada siyaset gündeminin büyük bölümünü kaplayan Muharrem İnce, sonunda kameralar karşısına çıktı ve eteklerindeki taşın bir miktarını döktü. Aslında planladığı daha fazlasıydı ama "masayı devirme" telkininde bulunan büyüklerinin yanında, kamuoyundan gelen tepkileri de dikkate aldığını zannediyorum. Birşeyler açıklarken çok sayıda soru işareti de bıraktı orta yerde.

Ekranlarda boy gösteren anlı şanlı siyasi yorumcularımız, siyasetin nabzını tuttuğuna inanılan ve biraz da 'ün' sahibi olan meslektaşlarımız İnce'nin parti kurmak üzere yola çıktığını konuşuyordu geçen hafta. Yanıldılar. Çünkü bir olayın çok içinde yer alınca, hatta tarafı olunca o olayı çok iyi analiz edemiyor insan.

Övünmek gibi olmasın ama ben yanılmadım. 7 Ağustos'ta kaleme aldığı ve bir gün sonra gazetemizde yayınlanan "İnce'nin o geceye dair anlatmadıkları" başlıklı yazımda, İnce'nin parti kurmasını beklemediğimi net bir şekilde ifade ettim.

İsteyen yazının tamamına İstanbul Gazetesi'nin internet sitesinden ulaşabilir. Ama kupürünü de şuraya koyalım:

BAŞKA ŞANSI KALMADI

İnce, kameralar karşısında "Cumhurbaşkanı adayı olduğum dönemde beni destekleyenler aday gösterilmedi" dedi. Ama o sözünü ettiği "destekçi"lerden tek bir kişi bile yoktu yanında. "Yalnız adam", bin günlük bir yürüyüş başlattı "tek adam"a karşı. Buradaki "tek adam" sözünden hemen aklınız başka yere kaymasın. İnce, Kılıçdaroğlu'nu hedef aldı "tek adam" ifadesiyle.

Siyasette her zaman 3'le 5'i toplayınca 8 yapmıyor. İnce'nin nasıl bir matematikle önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi için aday olmaya soyunduğunu bilmiyorum.

İnce eğer "güçlü bir aday" profili ortaya koyacaksa rekor sayıda imza toplaması lazım. "Ne kadar" diyenlere çok basit bir hesapla hemen sayıyı koyayım ortaya:

CHP'nin 1 milyon 257 bin üyesi bin 357 delege seçti ve bu delegelerin bin 251'i Kılıçdaroğlu'na oy ve yetki verdi.

İnce, (seçime bin gün kalmamış olabilir) 4 Eylül'de başlayacağı yolculukta eğer "tek adam"a karşı güçlü bir çıkış yapmak istiyorsa bunun tek yolu var: 1 milyondan fazla imza toplamak. "Amma da uçtun" demeyin hemen. "Yüzde 31 oyu yüzde 51'e taşıma" iddiasında olan, Twitter'de 5,5 milyon takipçisi olan biri için hiç de uçuk değil bu sayı.

Kışın yıkanmış çamaşırları yaz güneşinde kurutmaya çalışan Muharrem beyin çıktığı yolculuk ancak bu şekilde anlam kazanabilir. Bazen adını verip, bazen ima ile hedef aldığı Tuncay Özkan'ın kendisini milletvekili adayı yapmayan Baykal'a karşı başlattığı "Biz Kaç Kişiyiz" hareketinden daha sönük kalmayı İnce de istemez herhalde...

AKŞENER NABIZ YOKLUYOR

2018 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Meral Akşener'in "ben adayım" diretmesi, Abdullah Gül için alan açanların tüm planlarını bozmuştu.
Önümüzdeki seçimler için yapılacak tüm hesaplarda "Muharrem İnce" faktörü ister istemez göz önünde bulundurulacak.

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Meral Akşener'e dönük "EVİNE dön" çağrısının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "birlik beraberliğe" davet etmesi ve İYİ Parti'nin "milli ve yerli" olduğunu söylemesi yeni bir pencere açtı. Bu gelişme, Cumhur İttifakı'na davet olarak algılansa da, aslında Akşener'e tekrar Cumhurbaşkanı adaylığının yolunu açtı. Meral Akşener, bu gelişmenin ardından yeni kurulanlar dahil muhalefet partilerinin liderlerine ziyaretlere başladı.

Siyasi rakibi tarafından "yerli ve milli" olduğu ifade edilen Meral hanımın, muhalefetin ortak adayı olmak istemesi en doğal hakkı.

Orta yerde başka bir "aday"ın adı zikredilmediğine göre şu anda Meral hanım ve Muharrem bey muhalefet cephesinin iki müstakbel adayı olarak gözüküyor.

Ya da diğer bir tabirle, Cumhur İttifakı'nın iki lideri son siyasi hamleleriyle muhtemel rakiplerini sahaya çekti. Her iki aday da muhalefet cephesinin yan yana gözükmek istemekten çekindiği partinin desteğini alamayacağına göre siyaseten çok doğru bir hamle.
Devamı da gelecek bence...