Cumhurbaşkanı adaylarının meydanlara inmesi ile siyaset de ısınmaya başladı. Karşılıklı suçlamalar, siyasi terbiye kuralları dışında söz atışmaları, ağır suçlamalar havalarda uçuşuyor.

Ortada tartışılması ve konuşulması gereken onca konu varken, liderlerin birbirini suçlama yarışına girmiş olmaları kendi tabanlarında bile tepki görüyor. Bu konuda sosyal medyadaki paylaşımlar veya kamuoyu araştırmalarındaki görüş yansıtmalar bu gerçeği ortaya koyuyor.

Bir de bunun dışında sosyal medyada hiç de gerçek olmayan montajlanmış fotoğrafların yayınlanmaya başlaması ile siyasetin iyice kirlenmeye doğru gittiğini görmekteyiz.

Örnek mi?

Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu'nun muhafazakâr tabandan oy almasını önlemek için rakı bardaklı montajlanmış fotoğrafları ve 53 yıl önce Müslüman olmuş İngiliz eşi için "İngiliz" denmesi toplumdaki ayrışmayı ve kirlenmişliği ortaya koymuyor mu?

Muhafazakâr kimliği ile bilinen ve Milli Görüş'ten gelen Karamollaoğlu'nun Ramazan ayında bu şekle sokanların kime ve neye hizmet etmeye çalıştıkları mutlaka sorgulanmalıdır.

Bir başka örnek:

Prof Dr. Ahmet Maranki, AKİT TV yayınında sarf ettiği, "25 Haziran'da istediğimiz sonuca ulaşmamış olursak, Belgrad ormanına gömdüğümüz talim şeylerimizi alıp sokağa çıkarız. Çıkaracağız sokağa artık, 'Bismillahirrahmanirrahim' diyeceğiz" sözleridir.

Tam bir provokasyon kokan açıklamalar.

24 Haziran'da savaşa gitmiyoruz, sandığa gidiyoruz.

Millet sağduyusunu sandıklara yansıtacak. Kimi isterse onu seçecek. Herkes da çıkacak sonuca saygı duyacaktır.

İçişleri Bakanı Soylu'nun CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile, Akşener ve Karamollaoğlu'nu hedef alan "Güneydoğu'daki huzur ortamı size battı mı?" açıklamaları da siyasi terbiye kurallarını aşmış açıklamalar olarak değerlendiriliyor.

Kimden, hangi partiden gelirse gelsin bu tür açıklamalar ve söylemlerin karşısında olduğumuzun altını çizelim.

Anımsayabildiklerimiz bunlar. Daha onlarca örnek gösterilen içi boş suçlayıcı ve aşağılayıcı açıklamalar bulunuyor.

Hiç kuşkusuz, seçim meydanlarında bazı konular konuşulacak, açıklamalar yapılacaktır. Ancak, bunun da kuralları vardır ve siyasi terbiye kuralları dışına çıkmamak gerekir.

Bir başka konu da Muharrem İnce'nin "Erdoğan partisini kurarken ABD'ye gidip Gülen'den icazet aldı" iddialarıdır.

Bu iddialar karşısında Erdoğan'ın "İspat etmezsen namertsin" meydan okumasıdır.

Meydanlarda söylenmesi gerekenler vardır. Onlarca sorunun nasıl çözüleceği konusunda plan ve programların açıklanması gerekirken, şu an için içi boş konularla tartışmaların şiddetlenmesi hangi sorunumuzu çözer?

Ekonomi en önemli sorunlarımızın başında geliyor.

Bu konuda gerek 16 yıldır ülkeyi yönetenler, ya da yeniden iktidara talip olanlar ortaya çıkıp tek söz etmiyor. Ekonomik sorunların nasıl ve hangi yollarla çözüleceğini açıklamıyorlar. Yüzeysel söylemlerle geçiştiriliyor.

Bir de şu unutulmasın:

Millet, artık siyasi kavga, çekişme, içi boş suçlamalara şiddetle tepki gösteriyor. Bu tür açıklamalar ve çekişmeler sonrasında meydanların boşaltılmaya başlaması da bunun somut örneğidir.

Özetleyelim:

Artık çözüm üretebilen, umut olan, tünelin uçunda ışık gösterebilen bize öyle geliyor ki ipi göğüsleyecektir. Seçmenlerin sandıklarda ince ayar yapabileceği görüşündeyiz. Çıkış yolunu her zaman olduğu gibi yine milletimiz hür iradesini sandıklara yansıtarak gösterecektir.