Hicran Aygün'ün '' Çiftçiye yılda kaç teşvik veriliyor'' adlı yazısını okudum ve iki yıl önce tarım yapmaya başlamış ve henüz acemi biri olarak yaptığı doğru tespitlere katkıda bulunmak istedim. 

Son dönemde tarım ve tarıma dayalı sanayi için ciddi anlamda teşvikler verilmekte. Düşük faizli krediler, yüzde 60 oranına ulaşan hibeler, destek ödemeleri, hayvancılık için verilen destek ve hibeler, zeytin yağı için verilen destekler ne yazık ki Türk tarımını kurtarmaya yetmiyor. Bu durumun en büyük nedeni yapısal sorunların giderilmemesi ve plansız hatta amaçsızca günü kurtarmaya yönelik çalışmalar. Ciddi anlamda ihtiyaçlar belirlenmeden, öngörüleme yapılmadan plansız bir biçimde uygulamaya konan çözümler bu ülkenin bütçesinin tamamını da ayırsanız çözüme ulaşmayı başaramaz.

Öncelikle yapısal sorunların giderilmesi gerekiyor. Aynı ürünü daha kaliteli ve daha ucuza üretmediğiniz sürece asla ayakta kalamazsınız. En önemli kuralımız budur. Ve hayatın her alanında geçerlidir. Lütfen bu kuralı aklınıza kazıyın;  çünkü her alanda ihtiyacımız olacak. Birileri buğdayını 30 kuruş maliyet ile limanınıza getirip 60 kuruşa satarken; sizin çiftçiniz aynı buğdayı 90  kuruş maliyetle üretiyorsa batmaya mahkumdur. Üretim verimliliğini miras yoluyla bölünmüş ve küçülmüş tarlalarda artıramazsınız. Ukrayna sınırından Sibirya'ya kadar buğday eken Rusya ile nasıl rekabet edersiniz?

Hayvancılığı desteklemek adına bedeli uzun vadeli ve sıfır faizle geri ödenen canlı hayvan dağıtıyor çiftçiye. Bu hayvanlara sağlıklı biçimde bakacak ahırın, yem ihtiyacını karşılayacak tarlan ve ekipmanın var mı diye sormuyor. Eğer baktığınız hayvanın yem ihtiyacını kendiniz üretemiyorsanız hayvancılıktan para kazanmanız mümkün değil. Aldıkları hayvanların bakım giderini karşılayamayınca satıp kurtuluyorlar ve yeniden başa dönüyoruz.

Hatalarımızı görmek açısından cevaplamamız gereken soru; fındık üretiminin yüzde 75'ini Türkiye gerçekleştirirken fiyatları belirleyen fındık borsası neden Almanya'nın Hamburg şehrinde?
Zeytin dünyanın en az bakım isteyen en güçlü ağacı. Bayramiç Ahmetçeli köyünde insanlar ''bizim yağımız çok nefasetlidir'' dediklerinde çok önemsemedim. Aldığım tarlaların birinde yüz kadar zeytin ağacı vardı. İlk hasatımızı yaptık. Yağhanede çıkan zeytin yağını tattığımda muhteşem bir lezzet ile karşılaştım. Tüccarların en iyi yağları toplayıp yabancı firmalara sattığını öğrendim. Bizim yağımızı İspanya ve İtalya satın alıp, şişeleyip kendi ürünüymüş gibi satıyor. 

Eski zeytinliklerin kurulumu makineli tarım için uygun değil maalesef. Seksen, yüz yıllık belki de kurulumu daha eskiye giden zeytinlikler var. Yeni kurulan bahçeler sıra dikimli, mesafeler iyi ayarlanmış, toplaması ve bakımı makine ile olduğundan üretim maliyeti düşmekte, kalite artmakta. Tanıtım ve pazarlama en büyük sorun olmaya devam ediyor zeytin ve zeytin yağı konusunda.
Onlarca yıl kaderiyle baş başa bırakılmış bir kesimden söz ediyoruz. Yeterince eğitim almamış, para kazanamamış, yaşam koşulları gittikçe kötüye gitmiş. Devletin tarım konusunda uzun vadeli hiç planı olmamış. Kimse çıkıp bu ülke 20 sene sonra, 50 sene sonra, 100 sene sonra nerede olacak, neye ihtiyacı olacak diye sormamış. Aslında her alanın sorunu aynı; eğitim sistemimiz de, sanayimiz de, şehirlerimiz de plansızlığın, öngörüsüzlüğün kurbanı olmuş. Köylünün ilerlemek açısından ne bilgisi ne de sermayesi var. Genç nüfus çaresizlikten toprağını terk etmiş. O çevrede kalmış gençlerin tek umudu devlette bir işe girmek.
Öncelikli amacımız Türk tarımını en sağlıklı hale getirmek olmalı. Bu iyileştirme süreci içine köylü de yeni bir rol ile eklenmeli. Tarımda değişim çoktan başladı aslında. Elinde birikimi olan kentsoylu ve eğitimli insanlar biraz şehirdeki karmaşadan kaçmak adına tarım alanına yatırım yapmaya başladı. Ve bu konuda çok iyi örnekler görmeye  başladık.  Örneğin kurdukları 400 dönüm ceviz bahçesine iki kişiyle bakanlar var. Ya da kurduğu 200 dönümlük bahçenin sulamasını güneş enerjisi ile gerçekleştiren başarılı insanlar.  Yukarıda söz ettiğim üretim verimliliği bu işte. Bayramiç bölgesinde modern anlamda bir çok çiftlik kurulmuş ve kurulmakta. 

İnsanları para vererek değil doğru yolu göstererek; o yolda yürüyebilmesi için gerekli desteği sağlayarak aydınlığa ulaştırırsınız.