Son günlerin en tartışılan konularından biri tarım. Bu sektör yıllarca önemsenmemiş ve bir başına bırakılmış. Yaşanan ekonomik sorunlarla anormal fiyatlara ulaşan sebze ve meyvelerle yeniden gündeme geldi. Üreten para kazanamıyor mutsuz, tüketen yeterince ürüne ulaşamıyor mutsuz. Yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz ne varsa bağımsızlığımızla ilgilidir. Tarım, sanayi, eğitim, sağlık;  hangi kavramdan yola çıkarsanız çıkın ulaşacağınız nokta burasıdır.

Özellikle tarım; ulusal devlet politikası olmadan insanların insafına bırakılacak bir alan değildir. Bu ülkenin en önemli sorunlarından biri insanımızın devlet ve hükümet kavramlarını bir birine karıştırmasıdır. Hükümetler değişebilir ama devlet kalıcıdır. Sınırları içinde yaşayan insanların huzuru ve mutluluğu için devlet uzun vadeli planlar yapmak zorundadır. Ülke için en doğrusu bulunmalı, üzerinde uzlaşılmalı ve gelecek planlanmalıdır. Benimsenen planları da hangi hükümet olursa olsun devam ettirmelidir.

Tarım konusunda neler yapılmalı? Tohum ıslah istasyonları, üretim ve araştırma çiftlikleri kurulmalı. Tarım; döngüsel süreci uzun olan bir alandır. Bireylerin bu alanda araştırma yapması,  gelişme sağlaması çok zor, pahalı ve uzun bir süreçtir. Tarımla uğraşan insanlar bu pahalı ve uzun süreci göze alamaz. Tarımsal geliştirme devlet destekli yürütülmeli. Ülkenin toprak durumuna, iklimine uygun tohum yetiştirilmeli, bitkisel üretim geliştirilmeli. Olanaklarınızı ortaya  koyarak, o olanaklarla;  en kolay, en verimli hangi yöntemle amacınıza ulaşacağınızı belirlemek zorundasınız. Sağlıklı bir sulama sistemi geliştirmezseniz yanlış sulamayla toprağın tuzunu, kirecini, bütün minerallerini  üste çıkararak toprağınızı öldürürsünüz.
Aynı sıkıntı hayvancılık koşunda da karşımıza çıkıyor. Rusya'da yüksek verime ulaşan koyun ırkı aynı verime ülkemizde ulaşamıyor. Hayvan verimliliği alanında da çalışmalar devlet desteğiyle yapılmalı. Hayvancılıkta yaşanan sorunları üç yılda, beş yılda çiftçiye  uzun vadeli ve sübvansiyonlu krediler açarak çözemezsiniz. Önce ''Neden bu sıkıntıları tekrar ve tekrar yaşıyoruz?'' sorusunun cevabı verilmeli ve çözüm aranmalı. Yem bitkisi ekecek tarlası olmayan, ekipmanı olmayan insanlar satın alma yemle besledikleri devletin verdiği hayvanları birkaç yıl içinde elinden çıkarmak zorunda kalıyor, işte size kısır döngü. 

Sorulması gereken ve önem arz eden ikinci soru şu olmalı; ''Bulduğumuz çözümü, yaptığımız uzun vadeli planı insanlarımıza anlatabilir miyiz?'' hazırlanmamış bir beyne ne nasihat fayda eder ne de bilgi. 

Tarım kooperatifleri, üretim kooperatifleri kurulmalı. Ama bu kurumların ilk amacı ülke çapında yapılan üretim planlamasında görev alarak bu planlamayı il, ilçe, köy bazına yayması olmalı. Üretim planlaması olmazsa bir sene elli kuruşa satamayıp çöpe döktüğünüz domatesi ertesi sene beş liradan almak zorunda kalırsınız. Planlama yapmazsanız, kontrol sağlamazsanız ihraç ettiğiniz ürünler kapılardan geri çevrilir. İnsan sağlığına zararlı ilaçlardan dolayı geri çevrilen ürünleri kendi ülkenizin insanına yedirmek kadar korkunç ne olabilir? Kurallar koymalısınız ve bu kurallar çok net olmalı. 
Devlet olarak hangi bölgede, hangi ürünün ne kadar ekilip; bu ekiminde  hangi yöntemlerle gerçekleştirileceği bilinmek zorundadır. Devlet bu işlemler sırasında toprağını, doğasını, insanını  korumak ve doğala en yakın üretim şeklini belirlemek zorundadır. 

İnsan odaklı sistemlerde hiçbir kavramı diğerinden ayıramazsınız. Kanserojen etkili ilaçlara ve gübrelere izin verir seniz belki üretimiz artırırsınız, para kazanırsınız ama emin olun o ilaç nedeniyle hastalanan insanlar o kazanılan paranın kat ve katını sağlık sisteminden çıkarır. Sanayiniz veya tarım sanayiniz yeterince gelişmemişse tarımı geliştirmek mümkün olur mu?  Sağlıklı beslenen ve büyüyen çocuklarınızın ekonomiye katkısı kat ve kat artacaktır.   

Dünyanın hiçbir ülkesinde devlet tamamen ekonominin dışına itilmemiştir. Aksine sistemin tam ortasında; doğru ilerlemeyi ve akışı sağlayan bir hakem rolü üstlenmiş ve önemi gittikçe artmıştır. İnsan ömrü devletlerin ve ülkelerin ömrü karşısında küçücük bir damladır. İnsanın yetmiş, seksen yıllık ömrüne sığdıramadığı ne varsa; devletin o alanda yüzlerce, binlerce yılı vardır. 

Başka bir açıdan bakalım; bu ülkenin üniversitelerinden her yıl binlerce ziraat mühendisi mezun oluyor, acaba bu ziraat mühendislerini her köye, ebe, hemşire, imam atadığımız gibi atayamaz mıyız? Yapılabilir elbette ama yapar mıyız bilmiyorum.