Taksiciler, UBER'e karşı verdikleri mücadelede kamuoyundan hiç destek alamadı. Hatta, bazı taksicilerin, müşteri gibi çağırdıkları UBER sürücülerine saldırması, "Bak işte bunlar böyle. İşte onun için binmiyoruz arabalarına" dedirtti birçok insana. Haksızlar mı? Elbette haklılar... Paranızla ulaşım hizmeti satın alma hakkınızın çileye, hatta bazen maceraya dönüşmesini kim ister ki? Bu, minibüslerde de böyle, özel halk otobüszlerinde de, sarı taksilerde de.

Zaten, taksicilerin saldırılarıyla birlikte tırmanan tartışma sonucunda cep telefonlarına UBER'i indirenlerin sayısında patlama yaşanmış. "Ekmeğimize sahip çıkıyoruz" diyerek kamufle edilen vandallıklar da UBER'e yaramış. Bu sonuç da normal.

Peki, anormal olan şey ne bu tartışmada?

Plazalardan özel araçlarla habercilik-yazarlık yapınca, anormal olanı bugüne kadar görmeyi hiç bir gazeteci başaramadı. Nadiren taksiye binen, şehir içi yolculuklarını toplu taşıma araçlarıyla yapan, kahvelerde, berberde, çay ocaklarında, cami avlusunda, otobüs kuyruğunda vatandaşlarla sohbet etmekten usanmayan biri olarak iş yine bana düştü.

Hem sizlere empati yapma fırsatı vereceğim, hem de başta yetkililer olmak üzere kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini sağlayacağım.

* * *

İstanbul'da kayıtlı 17 bin 395 taksi var. Çift plaka ile çalışanları da ekleyince 18-20 bin sarı taksi var. Her takside, 12'şer saat mesai yapan 2 kişi çalışıyor. Dolayısıyla 30 bini aşkın taksici var. 17 bin 395 ticari taksi plakasının sahibi kaç kişi, onu bilmiyoruz. Yasaya göre, bir kişi ancak bir ticari taksi plakasına sahip olabiliyor. Ama 50-60 taksi plakası olan da var. Ya da, vekaletle oto galerilerine devredilmiş, onların kiraya verdiği "sahibi meçhul" taksiler var. Götürü usülle vergi ödüyorlar. Yani tek koltuğa sahip küçük bir berber dükkanı kadar vergi ödüyor ticari taksi sahipleri.

T plakaya en az 2 kişiyi sigortalı yapmak zorunda. Ama onun da ayda 2 günlük primini ödüyor T plaka sahibi. Geri kalan sigorta primini taksici ödüyor.

Bundan sonrası daha çarpıcı. Şimdi rakamları alt alta koyup, birlikte toplayalım ve taksicilerin neden "yolu uzatma", "piyasaya sahte para sürme", "uyuşturucu nakletme" gibi kriminal suçlarla iç içe geçtiğini anlamaya çalışalım.

* * *

Taksi sürücüsü, plaka sahibine (ya da kiralayana) her 12 saat için 200 lira vermek zorunda. Bu süre içerisinde harcadığı yakıt da yaklaşık 90 lira. Aracı yıkatarak diğer şoföre teslim etmek zorunda olduğu için, 20 lira da oraya ekleyin. En basitinden 15 lira da yemeğe ayırın. Yani taksinin kontağını çevirince 335 lira toplamak zorunda. SGK primi için de günde 20 lira ekleyince, 355 liranın peşine koşuyor taksici. Eğer bir durağa bağlı çalışıyorsa, durak için ödediği para yok bunun içinde. Yemek, sigara, zaruri ihtiyaç, aracın farlarını silme vs. gibi işler için 2 saat ayırın, fiili çalışma süresi 10 saat. Bir taksici, 10 saatlik süre içerisinde  355 lirayı kazanmak zorunda. Bunun içerisinde nafakası yok, alın terinin karşılığı, ailesinin geçimi yok.

Bir taksici, saatte en az 35 lira toplamak zorunda. Taksimetre 4 liradan açılıyor ve kilometrede 2.5 lira yazıyor. 35 lirayı toplamak için 12 kilometre yol gitmek gerekiyor. İstanbul trafiğinde, müşteriyi bulacaksın, 1 saatte 12 kilometre yolu kat edip, bir diğer müşteri daha bulup, yine 12 kilometre yol yapacaksın ve bu döngü 10 saat süresince devam edecek ki, sürücü kontağı çevirdiği anda karşılaştığı maliyeti toplayabilsin. Bunun dışında kazandığı da evinin nafakası olsun.

* * *

Bunun arızası, problemli müşterisi, parayı ödemeden kaçanı, henüz taksiye yeni çıkmışken bütün para verdiği için esnaf esnaf dolaşıp para bozdurmaya çalışması falan yok içinde. Psikopatıyla, sarhoşuyla uğraşması da cabası...

Tamam, taksicilerin büyük bölümü kaba, cambaz, her türlü dalavereye müsait, hatta güvenilmez. Ama ya müşteriler?

Şimdi siz kendinizi bir taksicinin yerine koyun. Evinize günde 60-70 lira götürmek için 12 saat ticari taksiye hapsolduğunuzu varsayın. 12 saatte en az 400 lira toplamak zorunda kalsanız ve her türlü insanla karşılaşsanız ne yapardınız? 

Para üstünü sahte parayla vermek, ya da bütün parayı sahtesiyle değiştirmek, kadınlara sarkıntılık etmek, insanlara kaba saba davranmak bunun çözümü değil elbette. İstanbul'daki 17 bin 395 takside çalışan 30 bini aşkın taksiciden sadece 10 bininde "Toplu Taşıma Aracı Kullanım Belgesi" bulunuyor. Bu belge bulunmadan taksi kullanmak yasak... Bu belgeyi alma zorunluluğu da 1 Ocak 2017 tarihinde getirildi. Yani, 15 aydır yaklaşık 20 bin taksici "kaçak" olarak mesleğini sürdürebiliyor. Bunların içerisinde madde bağımlısı olan da var, şartlı tahliye edilmiş suçlu da. 

Nasıl oluyor da, 20 bin kişi her gün "korsan" olarak direksiyon başına geçip, yaklaşık 400 lira toplayacak kadar taksi kullanıp, sonra tekrar evine dönebiliyor?

Tamam, T plaka lobisi çok güçlü ve hatta aklınıza hayalinize gelmeyecek isimlerin onlarca plakası var. Plaka lobisi, rahmetli Adnan Kahveci'den bu yana, taksimetrelere yazar kasa konularak kazancın "kayıt içine" alınmasını engelledi. Ama bu kadar başıboş bırakılan bir sektörü yasal zemini olmayan, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün "korsan" saydığı bir UBER'le mi ıslah edecek koca devlet?

Plaka lobisinin elinde "sertifikalı köle" durumuna düşmüş 30 bin taksiciden birisi de siz olsanız ne yapardınız, söyleyin lütfen...