Tahir Kutsi Makal, klasik röportajcılığa değişik bir hava, değişik bakış açısı ve üslûp getirdi. Konuşur gibi yazar, yazdığım gibi konuşurdu. Sohbet ve deneme yazılarımı topladığı Benim Gizli Yazılarım bir solukta okunuyor. Halk da, aydınlar da kendilerini buluyorlar sohbetlerde. Kendi acılarını, sancılarını, sevinçlerini, özlemlerini buluyorlar. 1964’den itibaren Türkiye’nin en uzun ömürlü dergilerinden olan Tarla Dergisi’nin yayınını sürdürdü. Tahir Kutsi için şiir, iddialı olduğu bir saha değildi. “Benim şiirde iddiam yoktur. Arkadaşlara şiir böyle yazılır diye göstermek için yazıyorum..” “Ben röportajda, öyküde, romanda iddialıyım.. Duygularımı şiire dökerim o başka..” demekteydi.

Tahir Kutsi’ye göre, çok şiir okumayan, şiir yazmamış olan edebiyatçı başarılı olamaz. Çünkü şiir, kişiye sözcük seçmek ve yerinde kullanmak disiplinini verir. Az şeyle çok şey söylemek mümkündür. Makal’ın şiiri herhangi bir akıma, ekole bağlı değildi. Bağımsız, fakat halk kaynağına dayanıyordu. Şiirinde, yazılarında folklordan, özellikle halk edebiyatından yararlanırdı. Küçüklükten başlayarak halk edebiyatının içinde yetişti. Türküler, ninniler, ağıtlar içinde. Efe türküleri dinliyerek, zeybek oynayarak, Hazret-i Ali Cenkleri okuyarak büyüdü. Halk ozanlarına İstanbul’a gelişimde de ilgisini kesilmedi. Âşık Veysel’i 1956’da Denizli Lisesi’nde öğrenci iken tanımıştı. İstanbul’da ve Şarkışla’da dostluğu devam etti. Sağlığında hakkındaki tek kitabı o yazmıştı. Kitaplarını masa başında değil, kaynağa gidilerek hazırlanmıştı. Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Âşık Veysel, Pir Sultan, Âşık Hasan Dede gibi kitaplarının önemi bundan geliyordu. Ona göre halk kaynağı, derlemecilik halk bilimin temeliydi. Halk kaynağından beslenmeyen yazarın kelime haznesi dar olurdu.

Sempozyumlara, seminerlere, bilimsel kongrelere katıldı. Düzenleme kurullarında bulundu. İnönü Üniversitesi Senatosunca ’Fahri Doktorluk’ unvanı bu çalışmalar, sunduğu bildirilerin içeriği ve eserlerinin tamamı için verilmişti. Tahir Kutsi Makal, uyuyan şair Mert Ata Yaltırık’ın anısına ithaf ettiği son şiir kitabına, “BabanızYine Âşık Çocuklar” ve “Fakir İşi” kitaplarından 25 kadar şiirini seçerek almış. Altmışın üzerinde de yeni şiiri var. Son yıllarda yazdığı şiirlerde ince bir espri, çarpıcı ve çevik bir zeka katkısı ile Türk folklorunun ve halk şiiri sanatlarının derin izlerini buluyoruz. Öpkü’ye adını veren şiirde Makal şöyle söylüyor: “Gündüzüm huzursuz / Gecem uykusuz / Bıktım şu senin / Dırdırından / Öpeyim de sus !..” Öpmek, öpülmek; hayatın bir parçası şair için. Var olmanın, varlığın anlamını duymanın ya da hayal yolunda kalite kontrolünün bir mühürlü işlevini görüyor. Yunus Aydınlığı şiirinde “Öpmelerle insan tükenmez” diyor. “Ülkemin güzellerinde” Ayşelerimiz, “Altın alınlıklı, örtülü, açık öpülesi saçları taşıyan başlar”ı taşırlar. Öpüşmek ilâç olunca şair avuç avuç içmek ister gibidir : “Sana yandım vay / Bir kere girdin ya içime / Gerisi kolay / Gayri, gelsin sevişmeler / Sabahın köründe öperdim seni / yazarken, gezerken öperdim...”

Sanmayınız ki Tahir Kutsi her zaman şen şakrak, mizah yüklüdür. Halk çocuğunun en önemli ruhi gıdası hüzündür. “Günaydın Hüzün”ün avamda en güzel örnekleri, Tahir Kutsi’nin mısralarında yaşar: “Bırak, dağ başları toz-duman olsun / Kırılsın kadehler, plaklar sussun / Muhabbet kuşları kafesten uçsun / Hüznümü yaşıyorum, dokunma şimdi.” Tahir Kutsi Makal, 62 yaşındayken, 15 Haziran 1999’da aramızdan ayrıldı. Her birinin birçok baskısı yapılan kitaplarından bazılarının isimleri şöyle sayılabilir: Fakir İşi (Şiirler), İç Göç (Röportajlar), Köylü Gözüyle Avrupa (Gezi), Anadolu’da Türk Mührü (İnceleme), Meydan dayağı (Roman), Delitay (Öykü), Kamyon (Roman), Al Kırbacı Eline (Fıkra Yazıları), Benim Benim O benim (İnceleme), Karadon (Öykü), Babanız Yine Aşık Çocuklar (Şiirler), Aşık Veysel, Zaralı Aşık Adem, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Türk Halk Şiiri, Aşıklar Şöleni, Sahte Ozanlar, Köroğlu, Aşık Hasan Dede, Halk Bilimi ve Edebiyat...