Bir yıldır salgınla mücadele ediyoruz, daha doğrusu ediyor gibi yapıyoruz.

Çünkü bir kısım çevreler, hiçbir şey olmamış gibi güllük gülistanlık hayatlarını sürdürürken, diğerleri salgının faturasını en ağır şekilde ödüyor, ödemek zorunda kalıyor…

Salgında alınan tedbirleri anlamak, akılla mantıkla yorumlamak mümkün değil.

Anaokulları ve kreşler açık, peki okullar niye kapalı?

Alışveriş merkezleri, nalburlar, akla gelecek tüm işyerleri açık; lokantalar, kafeler ve kahvehaneler niye kapalı?

Herkesin sokağa çıkması serbest, istediği yere gidiyor; 65 yaş üstüne bir yıldır niye yasak var?

En küçük köy dernekleri bile kongrelerini erteliyor, barolara yasak var, partiler spor salonlarında izdihamla nasıl toplanıyor?

Cenazelerde bile ayrımcılık var.

Soruları çoğaltmak mümkün. Bütün bunlar salgınla mücadele edilmediğini, aksine sadece belli kesime fatura çıkarıldığını gösteriyor.

Göstermelik alınan tedbirlerin hiçbir işe yaramadığı, her geçen gün vaka sayılarının arttığı hepimizin malumu…

Madem herkes bildiğini okuyor, sadece günah keçisi seçilen insanları yasaklara mahkûm etmenin ne anlamı var?

Okullar kapalı, eğitim dibe vurdu. Şu kadar bilgisayar dağıttık, şunu bunu yaptık gibi içi boş lafları bir kenara bırakırsak, bir yıldır uzaktan ders görmeyen milyonlarca öğrenci var.

En azından uzaktan eğitim yapamayan köy okulları niçin daha önce açılmadı?

Lokantalar, kafeler, kahvehaneler niçin kapalı, anlaşılır bir durum değil.

Lokantacı esnafı perişan, seslerini duyuramıyor… Sadece esnaf değil, kafe ve lokantalarda çalışanların durumu daha da vahim. Bir yıldır hiçbir gelirleri yok, nefes alacak halleri kalmadı.

Yardım eden yok, destek veren yok... Bu yokluk nereye kadar sürecek?

Hele 65 yaş üstündekilerin durumu felakete dönüşmek üzere…

Bir yıldır yasaklılar, günlük üç saat izin var ama işe yaramıyor. Otobüse binemiyor, ihtiyacını göremiyor, alışverişe gidemiyorlar.

Resmen ev hapsi…

65 yaş üstüne yasak niçin devam ediyor; anlayan varsa söylesin, biz de bilelim…

Bir yıldır evden çıkamayan, kimseyle görüşemeyen, ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan, neredeyse toplumdan dışlanan bu insanların yaşadıkları tramvayı anlayan, düşünen var mı?

Elinde yetki olanların umursamadığı göstermelik yasaklara artık son verelim…

Bu işin suyu çıktı!

*****

İki yüzlü dünya

Range Rover, BMW X6’ya binen Müslümanlar, devenin faziletlerini anlatıyor.

Kahvaltıda havyar yiyen müslümanlar, çörek otunun şifasını anlatıyor.

İtalya’dan Fransa’dan marka giyen müslümanlar, Hz. Peygamberimizin (SAV) hırkasını anlatıyor.

Köşklerde, lüks villalarda, yalılarda, saraylarda oturan müslümanlar, Hz. Peygamberimizin (SAV) kerpiç evini anlatıyor.

Amerikan Hastanesinde tedavi olan müslümanlar, hacamatın faydalarını ve sünnet olduğunu anlatıyor.

ABD vatandaşlığı almak için kuyrukta bekleyen müslümanlar, Mekke’nin korunmuş şehir olduğunu, kutsallığını anlatıyor.

Her yıl, Yunan adalarına, Miami’ye, Dubai’ye, Paris’e tatile giden müslümanlar, bir kere yaptığı haccın ve umrenin hikmetlerini anlatıyor.

Tanıdık hatırı, torpil ve rüşvet ile müezzin seçen müslümanlar, Bilâl-i Habeşi’nin güzel sesini anlatıyor.

Her yıl Antalya’da Alanya’da sahilde kumsal tatili yapan müslümanlar, çöl kumları üstünde susuzluktan ölen Sümeyye’yi anlatıyor.

Lüks salonlarda, lüks kıyafetler, lüks yiyecekler, lüks arabalar ile düğün, sünnet töreni yapan, gösterişin göze sokulduğu her şeyi yapan müslümanlar, israfın haram olduğunu anlatıyor.

Serpme kahvaltı yapan, üç çeşitten aşağı sofrada yemek yemeyen, işi gücünü TV’de yemek programı, Youtube’da yemek videosu izlemek olan müslümanlar, Hz. Peygamberimizin (SAV) üç hurma ile bir öğünü geçiştirdiğini anlatıyor. 

Koronanın siyonist bir oyun olduğuna, Çin’de üretildiğine, ABD’nin yeni bir dünya düzeni kurduğuna inanan müslümanlar, sonra oturup Allah’ın Yahudilere verdiği cezaların kıssalarını ve tufanları anlatıyor...

(Alıntıdır)

*****

TEBESSÜM

Sahur

Temel. Ramazan’da oruç tutmadığı halde sahura kalkıp tıka basa karnını doyururmuş.

Karısı Fadime:

- Temel, madem oruç tutmuyorsun, gece kalkıp oruç tutanların rızkını yemesen olmaz mı?

Temel kızar:

- Fadime, oruç tutmadığım için zaten günahkar oluyorum. Sahurda kalkmayıp da büsbütün gavur mu olayım!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

İfade edilmeyen kızgınlık, nefrete dönüşür.

Gary Chapman