Katar’a ambargo uygulayan Arap ülkelerin başında yer alan Suudi Arabistan’ın, Katar inadını halen sürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kardeşler arasında kavga ve dargınlık olmaz. Sorunları çözüp, dargınlıkları bitirmek gerekiyor” açıklamalarına ve Körfez ülkelerine bu nedenle yaptığı geziye rağmen Suudiler geri adım atmıyor.

Aslına bakılacak olursa bu tutum bir noktada Türkiye’yi de ciddiye almamak anlamına geliyor. Suudiler, Katar’a destek veren Türkiye’ye karşı da soğuk davranıyor. Suudiler, inatlarını sürdürmekte de kararlı görünüyorlar. Amerika, zaten ortalığı karıştırıp, Körfez ülkelerine silah satarak kasasını doldurmanın hesaplarını yaptığı için bugünkü mevcut durumdan son derece memnun ve mutlu görünüyor.

Şimdi, Suudiler Katar’a karşı yeni hamleler başlattı.

Suudi Arabistan, kara, deniz ve hava’dan ambargo uyguladığı Katar’dan gelecek hacı adaylarına doğrudan uçuş hakkı getirdi ama Suudi Arabistan’ın çok önemli şartları da bulunuyor, bunlara göz atalım:

“Hacı adaylarını Katar Havayolları taşıyamaz, hacı adayları kara yoluyla ülkeye giremez ve havayoluyla geldiklerinde Cidde ve Medine dışındaki havalimanlarını kullanamaz.”

Katar Havayolları, bu yıl Skytrax tarafından dünyanın en iyi havayolu şirketi seçilmişti. Böylece Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Yemen, Bahreyn ve Mısır’ın Katar’a ambargo uyguladığı 5 Haziran’dan bu yana Doha-Cidde ya da Doha-Medine hattında ilk doğrudan uçuşlar gerçekleşmiş olacak. Katar’a uygulanan ambargo ve yasaklar daha ne kadar sürecek? Bu konuda şu an için bir gelişme görülmüyor. Ancak, Katar, ambargoyu BM’ye taşıyarak hakkını arayacak. Bu konudaki gelişmeler de şöyle: Katar Ulusal İnsan Hakları Komisyonu (NHRC), Katarlıların hac ibadetini yerine getirirken yaşadıkları sıkıntıları Birleşmiş Milletler’e (BM) taşıdı. NHRC tarafından BM İnanç ve Din Özgürlüğü Özel Raportörü
Heiner Bielefeldt’e Katarlı hacıların hac ibadetini yerine getirmede karşılaştığı zorluklarla ilgili olarak gönderilen mesajda, “Dini ritüellerin politize edilerek siyasi kazançlar elde etmek amacıyla kullanılmasından endişe duyulduğu” belirtildi.

Katar vatandaşlarına ibadetlerini yerine getirirken uygulanan baskıların uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunun belirtildiği mesajda, “Suudi Arabistan, Katarlılara sadece iki hava yolu güzergâhı (Cidde ve Medine) üzerinden ülkeye girmelerine izin verdi. Bu karar, Katar dışında ikamet eden Katarlılar için de geçerli, onların da önce Doha’ya daha sonra Suudi Arabistan’a giriş yaparak hac ibadetini yerine getirmesi gerekiyor” ifadesi kullanıldı. Şimdi doğrudan uçuşlara izin veriliyor ama bunun da sınırları çizildi.

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı 20 Temmuz’da Katarlı hacı ve umrecilerin ülkeye girebileceklerini duyurmuş ancak ’sadece hava yolunu ve Katar Hava Yolları dışındaki şirketleri kullanma’şartını getirmişti. Suudi Arabistan Sivil Havacılık Genel Otoritesi, Katar’ın başkenti Doha’dan direkt gelecek Katarlı hacı adaylarının ülkeye Cidde’deki Kral Abdülaziz Havalimanı’ndan ya da Medine’deki Prens Muhammed bin Abdülaziz Havalimanı’ndan giriş yapabileceğini açıklamıştı. Katarlı hacıları hangi havayolu şirketinin taşıyacağı netleşmedi. Bu bağlamda Kuveyt Havayolları, Ürdün Havayolları ve THY öne çıkıyor. Katar’da 2016 yılında 18 bin 400 kişi hacca gitmek için başvuruda bulunmuştu ancak Suudi Arabistan ülkeye 1200 kişilik kota hakkı tanımıştı. Bu yıl ise Katar’ın kotası yüzde 20 artışla 1440’a çıkarıldı. Bütün bu gelişmeler ortaya bazı gerçekleri de çıkarıyor:

Araplar, çıkar ilişkileri ortaya çıktığında ne kardeş, ne akraba, ne dost, ne de müttefik hiç kimseyi tanımıyor. Suudilerin Katar’a karşı ortaya koyduğu tavır, inat bunu çok net ortaya koyuyor. O kadar girişime, arabululuculuk hareketine ve açıklamalara rağmen geri adım atmamakta direnen Suudiler’e bu koşullar içinde nasıl güvenebiliriz? Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn, Mısır ve Yemen; 5 Haziran’da Katar’la tüm diplomatik ilişkilerini kestiklerini duyurmuştu. Bununla
yetinmeyen Suudi Arabistan, Ramazanda Katar’a gıda ambargosu uygulayarak İslamiyete ve kardeşliğe yakışmayacak bir tavrı bile sergilemekten çekinmemişti. Suudiler koltuklarından ve gelir düzeylerinden başka hiçbir şeyi düşünmüyor.

Temennimiz, Körfez krizinin daha da derinleşmeden sona ermesidir. Bundan da en çok yararlanan ülke hiç kuşkusuz Türkiye olacaktır.