Prof. Dr. Cemallettin Taşkıran hocamızın Suriyeli sığınmacıları ele alan yazısının ikinci kısmını genlerde sizlerle paylaşmıştık. Birçok okurumuz, yazının birinci kısmının da yayınlanmasını istedi. Biz de önemsediğimiz bu konunun birinci kısmını hocamızın da izni ile sizlerle paylaşıyoruz:

"Yeni yıla girerken Suriyelilerin Taksim Meydanı'nda kutlama yapmasının ardından başlayan tartışmalar sürüyor. Bazıları Suriyelilerin yaptıklarını son derece masumane bir eğlence olarak göstermeye çalışıp Suriyelilerin de eğlenme hakkı olduğu ve bu hakkın engelenemeyeceği görüşünü ileri sürerken, bazıları da bu kutlama görüntülerinin kutlama olmadığını, Taksim Meydanı'nın önceki yılbaşı kutlamalarında görülen meydan olmadığını, tamamı Suriyelilerle dolan o meydanda kutlama değil aslında eylem yapıldığını, "Esat- Esat" diye bağırıldığını, Suriye ve Özgür Suriye Ordusunun kullandığı bayrakların açıldığını söyleyerek eleştiriyor.

Meselenin ilerde daha vahim ve daha büyük olayların yaşanabileceğini gösteren ve Türk toplumunu kışkırtabilecek bir sorun olduğu gerçeğini görmezden gelemeyiz. Unutmamalıyız ki Suriye'de 2011'den beri yaşanan savaştan kaçanların yaklaşık yarısı Türkiye'de yaşıyor.

Bu konuda ısrarla görülmeyen ve görülmek istenmeyen bir gerçek de aslında toplumumuzun tepkisinin Suriyeliler kadar yönetime de olduğu gerçeğidir. Yönetime düşen, vatandaşlık vermek gibi, meseleyi bir çatışmaya döndürecek kararlar almadan önce kalıcı ve kabul edilebilir çözümler üretmek olmalıdır. Ama galiba, biz henüz Suriye'den gelenlerin ne kadarı Esad rejimiyle temas halinde, ne kadarı yabancı istihbarat servisleriyle ilişkili, bunların takibi ciddi olarak yapılabiliyor mu gibi soruların cevaplarını net olarak verecek durumda değiliz.

Yaklaşık 8 yıldır iç savaş yaşayan, ülkelerinde can güvenlikleri olmadığı için başka ülkelerde sığınmacı durumunda olanların, sığınmacı durumunda oldukları bir yerde, ülkenin vatandaşlarına verilmeyen bir hakkı kullanarak, yeni yıl kutlamaları yapması ne kadar doğrudur ? Bu muhteva olarak da yanlıştır, görüntü olarak da. Aslında toplumda infial uyandıran sebeplerin biri de bu durumdur. Gencecik Türk çocukları Suriye'nin toprak bütünlüğü için Suriye'de savaşırken, yaralanıp şehit olurken; yaş, beden ve fizik olarak savaşabilecek durumda olan Suriyelilerin burada eğlence yaparak yeni yıl kutlamasını toplumumuz kabul edemedi. Elbette Silahlı kuvvetlerimizin faaliyetlerinde ülkenin milli hedefleri de söz konusudur. Ama ülkemizdeki yaklaşık 4 milyon Suriyeli nüfusun yarısının da genç ve dinamik bir nüfus olduğu unutulmamalıdır.

Bazı basın-yayın organlarında iddia edildiği gibi kutlama yapanları da 10-12 kişi gösterme çabası da boşunadır ve anlamsızdır. Meydanı dolduranların büyük bir kısmı Suriyelilerdir. Yayınlanan görüntüler her şeyi açıkça ortaya koymaktadır.

"Ne yapabilirler? Haydi diyerek hemen savaşa girilmez ki?" gibi ucuz ve anlamsız yaklaşımları ciddiye almamak gerekir. Taksimde Suriye'de savaşan Özgür Suriye ordusu bayrağı açmak yerine, bu orduya katılmanın hem kolay hem de Suriye'ye daha iyi hizmet olacağını herkes görebilmektedir.

Burada şunu da hemen belirtmek gerekir ki, yapılan yeni yıl eğlencelerini öne sürerek "Suriyelileri hemen kovalım" tavır ve tepkisi de doğru değildir. Hatta yanlıştır. Ama asıl yanlış, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen, yaklaşık 4 milyon sığınmacıyı ülkeye kabul etmektir. Elbette Suriyeliler ülkelerine dönmelidirler. Ama son yaşananlar üzerine "onları hemen kovalım" gibi bir tepki zaten konuya hassas olan toplumumuzda her an bir "linç" kampanyasına dönüşebilir.

Bunun yanı sıra bazı yanlı yazılı ve görüntülü basın organlarında dillendirilen, "o zaman darbecilere, tanklara alkış tutanları da ülkede istemiyoruz, onları da kovalım" gibi anlamsız, kışkırtıcı, kutuplaştırıcı bir yaklaşımı da kınadığımızı da belirtelim. Bu ülkede darbeyi, tankları alkışlayan olmaz. En kötü işleyen demokrasi bile darbelere tercih edilir. Ama darbecilerin, darbeyi yapma ve tankları sokaklarda, köprülerde darbe için yürütme noktasına nasıl ve ne zaman geldiklerini de milletimiz çok iyi hatırlamaktadır. Siz nasıl ve hangi hakla, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı olan ve mevcut yönetime siyasi olarak destek vermeyen bir kesimi kast ederek, darbeci diyebilir ve onları ülkeden kovmaktan bahsedebilirsiniz? Bunu söyleme hakkını nerden alıyorsunuz? "Madem öyle, işte böyle" yaklaşımı ile yaranmak için böyle açıklamalar yapmak çok tehlikelidir. Siyasi iktidara yakın olmak hiç kimseye böyle bir hak vermez.

Taksim meydanında Suriye ve Özgür Suriye Ordusu bayrakları açmak bir yere kadar normal görülebilir aslında. Çünkü aidiyeti, mensubiyet duygusunu gösterir. Suriyeliler kendi bayraklarını açabilirler elbette. Ama Suriyeliler kendilerinin öldürülmekten kaçtığı bir ülkenin bayrağının yanında keşke hayatta kalmalarına yardımcı olan ve onlara her türlü desteği veren Türkiye'nin de bayrağını açsalardı. O zaman bu tartışmalar yaşanmayabilirdi.

"Kime ne?", "Halk neden tepki gösteriyor?" diyemeyiz. Türk halkının Taksim'de eğlence yapan Suriyelilere tepki göstermesinin anlaşılır sebepleri vardır. Genelde Suriyelilerin, Türk vatandaşlarının işine, aşına ortak oldukları, toplumun sosyal dengesini ve huzurunu bozdukları düşüncesi her geçen gün daha da yaygınlaşmaktadır. Vatandaşlarımızın çocukları iş bulamazken, okullara sınavla girerken, sağlık kurumlarından tam olarak, ücretsiz yararlanamazken, onların çocukları işte öncelik almakta, okullara sınavsız girebilmekte ve hastanelerde ücretsiz muayene olmaktadırlar. Milletimiz biliyor ki onlara yapılan harcamaları kimse kendi cebinden vermiyor, vermemektedir. Onların her türlü masraflarını karşılayan vatandaşlarımızdır. Kaynak onların ödediği vergilerdir. Toplanan vergilerden Suriyeliler için bugüne kadar yaklaşık 85 Milyar lira harcanmış. Vatandaşlarımızın, vergilerinin nereye harcandığını bilme ve sorgulama hakları yok mu? Gösterilen tepkiyi burada aramak gerekmez mi?"