Suriye'de taşlar yerine oturunca neler olacak? Türkiye'nin buradaki konumu nasıl gelişecek? Beka sorunumuz olarak gördüğümüz PYD/ PKK'lı terörist gruplar bölgeyi terk edecek mi? Suriye'nin altyapı ve onarım çalışmalarında pastayı kimler kapacak? Zengin petrol yataklarının geleceği nasıl sonlandırılacak?

Bu soruların yanıtını aşağıda bulmaya çalışacağız.

Irak'ta konuşlu ABD unsurları, 4 Aralık gecesi Simalka sınır kapısı üzerinden Haseke'nin Şeddadi bölgesindeki Cibse petrol sahasına 50 tırdan oluşan bir askeri konvoy gönderdi. Konvoyda 4x4 pikaplar, iş makineleri ve kapalı kasalı tırlar yer aldı.

ABD ordusu 3 Aralık'ta da el-Velid sınır kapısı üzerinden, personel taşıyıcı 9 zırhlı araç ve 50 askerden oluşan takviye gücünü Deyrizor'un Ömer petrol sahasına göndermişti.

Suriye'de petrol sahalarında askeri varlığını güçlendirmeyi amaçlayan ABD ordusu, terör örgütü YPG/PKK'nın işgalindeki bu bölgelerde devriyelerini de sürdürüyor.

Başkan Trump daha önce ne demişti:

"ABD askerleri Suriye'den çekilecek."

Şimdi söylenenlerin tam tersi yapılıyor. Amerika Suriye'den çekilmediği gibi, daha da güçlenmeye yönelik adımlar atmaktadır.

Şu noktaya dikkat:

NATO zirvesinde terörle mücadelede ortak hareket noktasına gelindi ama, YPG'yi terör örgütü kabul etmeyen Amerika ve AB ülkeleri burada bu unsurlarla işbirliği yapıyor. Amerikalılar " PYD'liler bizim kara gücümüzü oluşturuyor ve petrol yataklarının kontrolünde bize yardımcı oluyorlar" diyor.

Zaten NATO'nun bildirisinde dePYD/YPG güçlerinde söz edilmiyor. Sadece "Ülkeler terörün her türlüsü ile mücadelede birlikte hareket edecek" deniliyor. NATO Genel Sekreteri de açıklamasında "PYD konusu hiç konuşulmadı" açıklamasını yapmıştı.

Yorum tamamen sizlerin.

ABD güçleri Suriye'de Haseke, Rakka ve Deyrizor illerinde YPG/PKK işgalindeki bölgelerde toplam 11 üs ve askeri noktada varlık gösteriyor. Amerikalı komutanlar, 15 Ekim'de Deyrizor'da aşiret reisleri ile toplantı yaparak bölgeden çekilmeyecekleri sözünü vermişti.

ABD Başkanı Donald Trump da 23 Ekim'deki açıklamasında, ülkenin doğusundaki petrol yataklarını güvence altına aldıklarını ve burada bir miktar ABD askerinin kalacağını ifade etmişti. Anadolu Ajansı, 26 Ekim'de ABD'nin Rümeylan ve Deyrizor'daki Ömer petrol sahalarına personel taşıyıcıların da yer aldığı en az 45 zırhlı araçtan oluşan takviye güç gönderdiğini duyurmuştu.

Bu arada Suriye'de önemli rol oynayan İran'ın da boş durmadığını görüyoruz.

İran ile Esad yönetimi arasında Suriye'deki su ve kanalizasyon altyapısının yenilenmesini öngören bir mutabakat zaptı imzalandı.

İran resmi ajansı IRNA, mutabakat zaptının İran Enerji Bakanı Rıza Erdekaniyan ile başkent Tahran'ı ziyaret eden Esed rejiminin Su Kaynakları Bakanı Hüseyin Arnus tarafından imzalandığını duyurdu.

İmzalanan mutabakat zaptıyla İran ile Esad yöentiminin Suriye'deki su ve kanalizasyon altyapısının yenilenmesine ilişkin iş birliğinin çerçevesi ile İranlı şirketlerin bu ülkedeki faaliyetlerinin kapsamının belirleneceği söyleniyor.

İran Enerji Bakanı Erdekaniyan, söz konusu mutabakatla İranlı şirketlerin Suriye'de baraj, hidroelektrik santral ve kanalizasyon arıtma tesislerinin inşa projelerinde yer alma imkânı bulacağını belirtti.

Esad yönetiminin Su Kaynakları Bakanı Arnus ise Suriye'nin yeniden yapılanma projelerinde İranlı şirketlere öncelik verileceğini ifade etmişti.

Özetleyelim:

Esad rejimi ile anlaşmadan bir araya gelmeden Suriye üzerinde bir kazanç elde etmenin mümkün olmadığını görmekteyiz.

Küskünlükleri, kırgınlıkların bir kenara bırakıp, Türkiye'nin çıkarları neyi gerektiriyorsa o alanda adımların atılması gerektiği görüşündeyiz. Yarılar geç olabilir. Şu anda Suriye'deki gelişmeler Türkiye'nin pozisyonunu da açığa düşürmeye yönelik olarak değerlendirilmelidir.