Bu satırlar yazılırken, Suriye'nin İdlib kentinde Rusya ve Suriye güçlerinin saldırıları devam ediyordu. Türkiye'nin bütün çabalarına rağmen Rusya ve rejim güçlerinin sivilleri de hedef alan saldırılarında 400 bin kişinin kenti terk ettiği ve göçe başladığı haberleri de geliyordu.

Bir başka iddia da şu:

"Rejim güçleri kentte kimyasal silahlar da kullanıyor."

Yeni bir iddia ve kimyasal suçlamaları bölgedeki hareketliliği artırabilir.

Rusya'dan ve Suriye'den gelen haberlerin bu iddiaları yalanladığı söyleniyor.

Şimdi dikkat:

Daha önce de rejim güçlerinin sivillere karşı kimyasal kullandığı iddiaları ortaya çıkmış, Rusya ve Suriye bu iddiaları da yalanlamışlardı. Daha sonra konu ile ilgili araştırma yapan bağımsız kuruluşlar hazırladıkları raporlarda Esad tarafından böyle bir saldırının olmadığı hükmüne varmışlardı.

Geçmişe göz atalım ve bunu anımsayalım:

Suriye hükümet güçleri Nisan 2018'de militanlardan Duma vilayetini geri almış, yardım kuruluşu olduğunu ileri süren ancak teröristlerle bağlantısı tespit edilen Beyaz Miğferler de kentte klor ve sarin gazı kullanılarak gerçekleştirilen saldırıda 40'tan fazla kişinin öldüğünü iddia etmişti.

BM'den soruşturmacıların olay mahalline incelemeye gitmesini beklemeden, ABD, İngiltere ve Fransa, Suriye ordusuna saldırı gerçekleştirmişti.

Suriye hükûmeti kimyasal saldırı ile suçlanmıştı.

OPCW'nin (Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü) Mart 2019'da olayla ilgili yayınladığı nihai raporda bölgede sarin gazına rastlanmadığı ancak havadan klor molekülleri bulunan silindirlerin bırakıldığı açıklaması yapılmıştı.

Raporda dayanak olarak da ismi verilmeyen kaynaklar gösterilmişti. Ancak OPCW mühendislerinin yayınladığı ve kurumun yayınladığı arasında yer almayan rapor bu çıkarımların üzerine gölge düşürüyor.

Rapor, Suriye krizi ile militanlar ve onları destekleyen devletlerin ortaya attığı iddiaları irdeleyen bağımsız araştırmacı ve bilim insanlarının bulunduğu Suriye Propaganda ve Medya Çalışma Grubu'na sızdırıldı.

Sızdırılan rapordaki en önemli bulgu ise yapılan incelemelerde saldırıda kullanıldığı iddia edilen gaz silindirlerinin elle koyulduğunun ortaya çıktığı bilgisi.

Raporda ayrıca bunu yapan tarafın Suriye hükûmeti değil, militanların olduğuna işaret ediliyor. Çalışma Grubu'ndan Dr. Piers Robinson "(Sızdırılan) raporun gerçek olduğuna dair birçok kaynaktan doğrulama aldık" dedi.

Robinson'a göre, OPCW'nin bu raporun gerçekliğine dair inkârda bulunmuyor yalnızca bu ve resmi rapor arasındaki bağlantıyı ortadan kaldırmaya çalışıyor. Robinson "OPCW'nin nihai raporu imzalanmadı. Üzerine kimsenin ismi yazılmadı. Bu OPCW'nin nihai raporları için olağandışı bir durum. Nihai rapora kurum içi mühendislik raporu yerine kimliği belirsiz, isimsiz, anonim kuruluşların uzman incelemeleri dahil edildi. Mühendis raporunun değil, kimliği belirsiz dış kaynakların raporunun tercih edilmesi için Paris, Londra ve Washington tarafından OPCW'ye nasıl bir siyasi baskı uygulanmış olabileceğini merak ediyorum" diyor.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:

Rusya da Suriye rejimi de İdlib'e terörist grupları temizlemek için saldırı yaptıklarını söylüyor. Bu saldırılarda da sivillere zarar vermemeye özen gösterdiklerinin altını çiziyorlar.

Bu saldırılarda kimyasal kullanılıyor mu?

Kullanılıyor olabilir. Daha önce de kullanılmış, bu Esad'a yıkılmak istenmişti.

Koalisyon güçleri, her zaman olduğu gibi kimyasalları bahane ederek çıkarları doğrultusunda hareket etmeyi doğru buluyor.

Geçmişte Irak'ta Saddam'a karşı da "kimyasal kullandı" iddiaları ile Irak işgal edilmedi mi?

Bugün aynı oyun İdlib üzerinden sahneye konulmak isteniliyor olabilir.

Türkiye için son derece önemli olan İdlib'de olup bitenlerin bizi yakından ilgilendirmesine karşı duyarsız kalamayız. Hem bölgedeki etkinliğimiz zayıflar, hem da hiç beklenmedik yeni göçlerle karşı karşıya kalabiliriz.

Şu an iç sorunlarımızla uğraşırken, yanı başımızdaki sıkıntıları da yakından izlemek ve buna göre politikalar oluşturmak durumundayız.