Mimar Sinan'la ilgili dünkü yazımızın sonunda, bugün Azmi Güleç'in bir şiiriyle başlayacağımız yazıda Süleymaniye'nin öyküsünü anlatacağımızı belirtmiştik. Azmi Güleç'in şiiri ne güzeldir:
 "O ne mâbed,  doğudan göklere dek yükseliyor
O ne san'at ki asırlarca Sinan'dan geliyor.

Bir huşû yükseliyor göklere her sâniyeden
Ne zaman geçsem önünden o Süleymaniye'den.

Sanki ırkım Mohaç ufkundan ciritler atıyor
Belgrad'larda Süleyman mıdır at oynatıyor?

Sanki her kubben ufuktan kanad açmış uçuyor.
Ruhun üstünde büyük bir san'at açmış uçuyor.

O ne iman ki adın gökleri sarmış, bürüyor.
Ebediyet bile ardında kol açmış yürüyor.
......
Kubbeler vecdile, ölmez Sinan'ım var diyecek
Bu ufuklarda asırlarca 'Sinan' gürleyecek..."

Kanunî Sultan Süleyman, Mimar Sinan'dan kendisi için bir cami yapmasını istemiş. 1549 yılında Süleymaniye Camii'nin yapımına başlanmış. Mimar Sinan temelinin oturması için  inşaatı bir süre durdurmuş. İran hükümdarı Osmanlıların parasız kaldığını, bunun için inşaatın durduğunu sanmış. Kanunî'ye "Bizim de harcımız bulunsun" diye bir sandık mücevher göndermiş.  Kanunî alınmış ve Sinan'ı çağırarak, "Al bunları camiinin harcına karıştır da dostumuzun arzusu yerine gelsin" diye buyurmuş."
Sinan aynı anda bir çok işi yürütüyormuş. Onu  kıskananlar, padişaha Süleymaniye Cami yerine başka işlerle ilgilendiğini ve Süleymaniye'yi ihmal ettiğini söylemişler. Kubbenin her an düşme tehlikesi içerdiğini anlatmışlardı. Padişah sinirle gidip Sinan'a: 
"Niçin benim camimle ilgilenmeyip önemsiz şeylerle uğraşıyorsun. Ne zaman bitecek bu bina? Yoksa sen bilirsin" deyince, Sinan kırılmış, üzüntüyle: 
"İki ay içinde bitecek padişahım" demiş. Buna padişah ve yanındakiler şaşırmışlar. Koca binanın iki ay içinde bitmesi mümkün görülmüyormuş. Padişahın yanındakilerden biri Sinan'ı korumak için: 

"Sen padişahın dediğini anladın mı? Ne zaman kapısı kapanacak diye soruyor" deyip Sinan'ın geri adım atmasını istemiş. Ama Sinan yeniden 
"İki ay dolunca bitmiş olacak" yanıtını vermiş. Bunun üzerine padişah: 
"Ağalar mimarbaşının ne dediğine şahitsiniz" demiş ve oradan ayrılmış.  Sinan  gece ve gündüz çalışmış ve Süleymaniye'yi bitirmiş. İki ay aradan sonra camiyi ziyarete gelen Kanunî, gözlerine inanamamıştı. 1556 yılında  törenle camii ibadete açılmış. Padişah: 
 "Allah'ın rahmeti ve rızası üstüne olsun." diyerek anahtarı Mimar Sinan'a uzatmış.
Camii'nin yapımı sırasında. Alman İmparatoru Şarlken. granitten döktürdüğü büyük taşı, Süleymaniye Camii'nin mihrabına koydurması için Kanunî'ye göndermiş.

Mimar Sinan, taştan şüphelenmiş.  Padişah'a "Hünkarım," demiş. "İçimde garip bir duygu var.  Ola ki bu taşın içine küffar bir şeyler yerleştirmiş olalar. Onun için mihraba konulması için ısrar ediyorlar. Kırıp bir bakalım." demiş. Taş ortasından ikiye bölününce görmüşler ki,  içerisine kapkara bir haç oturtulmuş. Bunun üzerin Sinan,  böyle bir taşın layık olduğu yer, cümle Müslüman'ın  ayak altları olan eşik yanıdır demiş. Bu taş böylece eşik altına konulmuş
Süleymaniye'de taş, billur ve kurşun konuşturulmuş geçmişten alınıp geleceğe kavuşturulmuş. Arif Nihat'ın  iki dörtlüğü de bunu söylüyor:

"Taştan mı senin san'atın altından mı
Yokmuş ustan, hocan... bu bir noksan mı?
Mermere çiçekler açtıran sihrinle
Ey Kayseri'lim, Sinan mısın, nisan mı?"
 
"Dağ parçası kubbeler... Ufaktan iriden
Gel, haşmeti gör yandan ilerden, geriden
Bir mûcize devrinde Sinan Erciyes'i
İstanbul'a dikmiş, getirip Kayseri'den."

Edirnede'ki Selimiye Camii bitmek üzereyken, Bir çocuk  gözlerini minareye dikmiş: "Şu minare eğri diye bağırmaya başlamış."  Mimar Sinan, bu çocuğu süzdükten sonra:  "Haklısın, derhal doğrultalım" demiş ve işçilerden uzun bin halat bulmalarını istemiş.  Halatın bir ucunu  eğri denilen minarenin şerefesine bağlatıp, çocuk yeter deyinceye kadar  çekmelerini emretmiş. İşçiler Koca Sinan'ın bu garip hareketi  niçin yaptığını sormadan ipe asılmışlar. Sinan çocuğa "Nasıl düzeldi mi?" diye sormuş. Nihayet çocuk eğri minarenin düzelmiş olduğunu söylemiş ve oradan ayrılmış. İşçiler bir çocuğun sözleri üzerine  niçin kendilerini ter içinde bıraktığını sormuşlar.  O da "Eğer böyle yapmış olmasaydım, o çocuk her önüne gelene bunu söyleyecek ve herkes doğru minareyi eğri sanacaktı" demiş.