Meclis'te dokunulmazlık dosyaları, muhalefette kongre tartışmaları derken Türkiye'nin gündemine bir anda iktidar partisinin kaptan köşkünde yapılacak değişiklik oturdu. Bu tür dönemler gazeteciler için bereketli dönemlerdir. Siyasi kulis bilgileri, tahminler, öngörüler derken hayli malzeme çıkar.

İktidar partisinde benzer bir dönemi Cumhurbaşkanlığı seçiminde de yaşamıştık 2 yıl önce. Herkes "başbakan toto" oynadı, muhtemel adaylar üzerinde yorumlar yaptı ama sonuçta partinin kurucu genel başkanı ne dediyse o oldu.

22 Mayıs'ta da yine farklı bir şey olmayacak. İktidar partisi tek isim, tek liste ile kongreye gidip genel başkanını ve Türkiye'nin yeni başbakanı onaylayacak. Mutlak ve ebedi liderin önerdiği isim kim olursa, delege de buna "evet" diyecek...

Kısaca, iktidar partisinde su akacak yatağını bulacak.

Siyaset üretme acziyeti yaşayan, ürettiğini de kamuoyuna anlatma mekanizmasına sahip olmayan muhalefet ise bir süre "çatırdıyorlar, dağılıyorlar" diye beklemeyecek ama yine avuçlarını yalayacaklar. Tıpkı daha önce medet umdukları tüm gelişmelerin bekledikleri sonucu vermemesi gibi...

* * *

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın uzun süre önce karar vererek uygulamaya koyduğu yol haritasına göre gelişiyor herşey. Bu süreci saptıracak bir siyasi iklim de yok ortada.

Beştepe'deki Cumhurbaşkanı-Başbakan zirvesinin ardından "olağanüstü kongre" kararı çıkınca yükselişe geçen dolar, düşüşe geçen borsa ekonominin tansiyonunu yükseltti önce. Daha önce 5 Nisan krizini, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Başbakan Bülent Ecevit'e Anayasa kitapçığı fırlatmasıyla yaşanan 2001 krizini hatırlayanlar "eyvah" dedi. Elinde nakiti olanların bazıları dolara, bazıları altına koştu, hisse senetlerini ellerinden çıkarmak isteyenler bilgisayar başında saatlerce hesap kitap yaptı.

Ama, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "bırakıyorum ama ayrılık yok, kriz de yok" açıklamasının ardından her şey eski haline dönmeye başladı.

Düşüşte iken 3 lira sınırına dayanan ABD dolarının ateşi düşerken, borsa ise yeni siyasi dönemin satın alındığının işaretlerini verdi konuşmanın ardından.

Yani beklenen olmadı.

Piyasadan 3 milyar dolar sıcak paranın çekilmesiyle yaşanan 5 Nisan 1994 krizine benzer bir süreç bekleyenler de, Anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla ortaya çıkan kaos tahmini yapanlar da yanıldı...

* * *

Türkiye'de bundan sonra fiili başkanlık sistemini daha net bir şekilde uygulanacak. Bir anlamda, Anayasa değişikliği yapılmadan kamuoyuna başkanlık sistemi uygulamalı olarak yaşatılacak.

Ardından "bu sistemin Anayasal zemini için onayınızı istiyoruz" diyerek sandıktan destek isteyecek iktidar partisi. Bugüne kadar hakkında "Türk tipi başkanlık" tanımından başka bir şey bilmediğimiz sistemin demosunu görme şansımız olacak hep birlikte. Kuvvetler ayrılığı prensibi nasıl uygulanacak, yargı bağımsızlığı, fren denge mekanizması nasıl uygulanacak bunu da uygulama sırasında öğreneceğiz anlaşılan.

Kısaca; uzun süredir Beştepe Külliyesi'nde yapılan başkanlık anayasası çalışmasının testine tanık olacağız önümüzdeki dönemde.

* * *

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halkın yüzde 52'lik desteğiyle seçildiği ve ilk "seçilmiş cumhurbaşkanı" olduğu 10 Ağustos 2014'te "bekleme odasında" dediği parlamento, önce dokunulmazlıkların kaldırılmasını ardından yeni Anayasa oylamasını yaşayacak bu yıl bitmeden.

Dokunulmazlıkların kaldırılması bir ara seçime mi götürecek ülkeyi yoksa bir erken seçim mi yaşanacak bunu öngörmek mümkün değil. Çünkü, bunun kararını da parlamento değil, Beştepe'deki güçlü irade alacak ve halkın oyuna sunacak.

Siz nasıl tanımlarsanız tanımlayın, ister demokratik bulun isterseniz de bulmayın, su akacak yatağını bulacak kısacası...

Başkanlık sisteminin terörü ve Türkiye'nin yapısal sorunlarını çözüp çözmeyeceğini de bu "deneme" sürecinde hep birlikte göreceğiz.

O yüzden günlük ayrıntılara değil, büyük fotoğrafa bakalım derim...