Futbol Federasyonu'nun, hakemin "kart rekorunu" zorladığı Konyaspor karşılaşmasında sarı kart gören 6, kırmızı kart gören 1 futbolcusunu PFDK'ya sevk etmesi, Fikret Orman'ı da artık sessiz kalamaz hale getirdi. Orman'ın açıklamalarının ardından Yusuf Namoğlu'na karşı sosyal medyada başlayan kampanya, dünya gündeminde bile üst sıralara oturdu.

Bazı spor yorumcuları, bu kampanyayı "troller" olarak küçümsemeye çalışıyor ama bardağın çoktan taştığını göremiyorlar nedense. Galatasaray'ın UEFA tarafından tekrar görüşme odasına çağırılması da haftanın gündemine oturdu. TFF yöneticisiyken, Galatasaray için transfer görüşmeleri yapan yönetici de paniğe kapıldı, "harekete geçin" diye çağrı yapılan derin güçler de. Geçtiğimiz hafta yaşanan gelişmeler, Süper Lig'de iki yıldır yaşananları da daha anlamlı hale getirdi: İflastan kurtarma operasyonu...

VAR sisteminin takıma göre varlığını göstermesi yanında, sistemin müdahale etmediği sarı kartların bonkörce çıkarılması da operasyonun bir parçasıydı. Yaşananlar, eyyamcı hakemleri de, tarafını açıkça belli eden MHK Başkanı Yusuf Namoğlu'nu da, 8 yıl yönettiği Beşiktaş'ı  iflasın eşiğine getiren Federasyon Başkanı'nı da artık kendilerini savunamaz hale getirdi. Mızrak çuvala sığmaz oldu.

Beşiktaş'ı iflasın eşiğine getiren mantık, TFF'yi de, Türk futbolunun Avrupa ve dünya arenasındaki yerini de aşağılara çekmeye devam ediyor. Başkanlığı döneminde 4 uluslararası turnuvanın sadece birine katılabildi Milli Takım. O da, başka bir ülkenin futbolcusunun rakibimize attığı gol sayesinde. 4 uluslararası turnuva düzenleme talebimiz oldu, hepsinde de kapılar yüzümüze kapandı. 

Rahmetli Hasan Doğan döneminde, yenilen de, kaybeden de TFF'ye ve kurullarına güven duyuyor, herhangi bir ithamda bulunamıyordu. Milli Takım'ı 80 milyon bağrına basıyor, maçımızın oynanacağı akşamlarda caddeler erkenden boşalıyordu.
Ya şimdi?

Türk futbolunu değil, bazı yapıları kurtarmak üzere kurgulanmış TFF yönetimi işi ehil ellere bırakmamakta ısrar ettiği ve bir koltuğa 5 karpuz taşımaya devam ettiği sürece, üçüncü dünya ülkeleriyle yarışır hale geliriz. Bu, Türkiye için utanç, Türk halkı için de katlanılabilir bir durum değildir.