Siyaset dünyası hayli zamandır dalgalı. Kendi içinde tartışma yaşayan ya da seçmeninin bir bölümüyle ters düşmeyen parti yok gibi.

Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı AK Parti, Bülent Arınç’ın bir televizyonda yaptığı açıklamalarla ciddi bir çalkantı yaşadı. Arınç’ın, “adalet reformu” ile ilgili şahsi fikrini açıklarken Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yı isim vererek örnek göstermesi, ardından Demirtaş’ın kitabını da tavsiye etmesi anında büyük tepki doğurdu. Olay, Berat Albayrak’ın bakanlıktan istifasını ve “affını isteme” yöntemini dahi gündemden düşürdü.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arınç’ın sözlerinin kendisini ve partisini bağlamayacağını açıklayarak net bir tavır koydu. Arınç’ın beklediği yüz yüze görüşme talebine olumlu cevap vermeyerek de…

Sonuçta Arınç, eski TBMM Başkanları’nın yer aldığı Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’ndan (YİK) istifa etti. “Rencide oldum” derken, aynı zamanda bir özeleştiri de yaptı ve isim belirtmesinin hata olduğunu açıkça söyledi.

Arınç’ın partiden de istifa etmesini isteyen AK Partililer, gazeteciler ve akademisyenler de var. “Artık etkisiz eleman, partide kalmasının bir zararı dokunmaz” diyenler de.

İYİ’LERİN İYİ OLMAYAN HALİ

Yayınlanan anketlerde “oyu yükselen tek parti” olarak gösterilen İYİ Parti’de, son kongrenin ardından başlayan tartışmalar bitmiyor. Ümit Özdağ, Ahmet Hakan Coşkun’un defalarca konuğu olarak ekranlardan parti yönetimini bombalamaya devam ediyor.

Meral Akşener, her ne kadar yaptığı açıklamalarla Özdağ’ı boşa çıkarmaya çalışsa da, parti içindeki çalkantıyı önleyebilmiş değil. Özdağ’ın, İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ile ilgili iddiaları sadece İYİ Parti yönetimini zan altında bırakmıyor. O açıklamalar, “FETÖ’cü olduğu halde dokunulmuyor” iddiasıyla aynı zamanda devletin güvenlik ve yargı birimlerini de ciddi zan altında bırakıyor. Kavuncu iddiasının ardından HDP’nin de yer aldığı bir masada Anayasa çalışması yapıldığını, İYİ Parti’yi temsilen bu masada oturanların, Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerinin değiştirilmesine yeşil ışık yaktığını da iddia ediyor Özdağ. Bu iddialar, hem İYİ Parti, hem de masada yer alan CHP tarafından reddediliyor. Ancak, Özdağ’ın ve onun iddialarını destekleyenlerin “delil” olarak gösterdiği şeylerden biri dikkat çekiyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçmişte iki gazeteye verdiği “Anayasa taslağımız hazır” beyanatı… CHP’li İbrahim Kaboğlu’nun açıklamaları da çelişkili olunca, olay tam olarak netleşmiyor ve Özdağ iddialarını yineliyor.

Sadece Özdağ’la sıkıntı yaşamıyor İYİ Parti. Kongrede “adı kesinlikle yazılmayacaklar” ilan edilenler de Meral Akşener ve parti yönetimine kızgın. “Her şartta biz İYİ Parti’liyiz” diyenler dışındaki parti destekçileri, Meral Akşener’in kongre krizini iyi yönetemediğinde hemfikir. Hatta biraz daha ileri gidip “Partisinde çıkan ilk krizi yönetemeyen Akşener, ülkeyi nasıl yönetecek” diyenler bile var.

KILIÇDAROĞLU’NUN BÜYÜK KUMARI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “HDP’li Anayasa çalışma masası” ile ilgili “Yok öyle şey” demesi pek inandırıcı bulunmadı. Nedeni ise yukarıda belirttiğim gibi Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine verdiği “Millet İttifakı’nın Anayasa taslağı hazır” sözü. Anlaşılan, Kılıçdaroğlu partidaşlarını ve seçmenleri motive edebilmek için yapmış o çıkışı.

Kemal bey bunu zaman zaman yapıyor. “Parti kurmak için Saray’dan para alanlar var” sözü de bunun gibi “muhalif cepheye atılan tahrip kalıbı” gibi etki oluşturdu. Parti yönetimine ve Kılıçdaroğlu’na karşı bayrak açan Muharrem İnce, haklı olarak “Kim veya kimler olduğunu açıkla Sayın Kılıçdaroğlu” tepkisini gösterdi. Çünkü, Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri CHP’nin önceki dönem Cumhurbaşkanı adayı olan ve “Memleket Hareketi”ni başlatarak yollara düşen Muharrem İnce’yi getirdi akıllara. Her ne kadar Genel Başkan Yardımcısı Özgür Özel “İnce’yi kastetmedi” derken, Kemal bey hâlâ kimi kastettiğini söylemiyor. Tıpkı “Saray’a giden CHP’li” iddiası gibi altı doldurulamayan bir “çamur at”maca olarak kalacak gibi bu iddia da.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, insan hakları, adalet terazisinin tartısındaki yanlışlıklar gibi söylemlerine sürekli olarak Selahattin Demirtaş örneğini vermesi, partinin geleneksel tabanında büyük tepki topluyor. HDP’nin aldığı 6 milyon oya talip olmak için, PKK’ya sempatiyle bakanlara şirin gözükmek istercesine açıklamalar yapan Kılıçdarıoğlu’nun büyük bir kumar oynadığını söylüyor birçok CHP’li üst düzey isim. Hatta, bu çıkışların Millet İttifakı’nı da riske attığını belirterek…

Bir de parti adına televizyonlara çıkanların “adrenalin artışı”na kapılarak CHP’ye karşı olanlara, özellikle Cumhur İttifakı destekçilerine gollük paslar vermesi de eleştiriliyor.

Son örnek, Tank Palet Fabrikası’nın 50 milyon dolarlık yatırım karşılığı 25 yıllığına BMC ve Katar ortaklığına devredilmesini eleştirmek için “Ordu Katarlılara satıldı” cümlesini kuran CHP'li Ali Mahir Başarır oldu. “Tank Palet Fabrikası, TSK’nın ana damarlarından biridir. Başka bir devlete satılması, orduyu satmak gibidir” vs. tarzı cümleler kurmak yerine topu penaltı noktasına dikti ve siyasi rakiplerine “buyur” dedi Başarır. Ardından kaleye geçip sözlerini tevil etmeye çalıştı.

12 Eylül öncesinde korsan eylem yaparken liseli gençler olarak biz bile adrenalinin etkisiyle bu kadar keskin ve aleyhte kurulacak cümleler kurmuyorduk. Bir milletvekilinin, özellikle kamuoyuna seslenirken “net” ve “tevile gerek kalmayan” cümleler kurması gerekmez mi. Özellikle “trolizmin” kamuoyu algısını ciddi şekilde etkilediği bir dönemde. Ama işi “ajitasyona” götürünce demek ki, böyle kazalar kaçınılmaz oluyor.