Karaman'da 2007 yılında eğitim öğretime başlayan Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi'nde çalışması için "yardımcı doçent" ilanı verdi.
Ancak ilanda aranan şart, doğrusu şeytanın bile aklına gelmeyecek türdendi...
Üniversitenin kendi internet sitesinde yayınladığı ilanda, din bilimleri alanında "yardımcı doçent" kadrosuna başvurabilmek için "Şeytanla mücadele edecek insan eğitimi üzerinde çalışmaları olmak" şartı istendi.
İlandaki garabet bununla bitmedi.
Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu'na da "Güreşçilerde buz masajının toparlanmaya ilişkin biyokimyasal parametrelere etkisi üzerine çalışması olan" "doçent" aranıyor.
Mühendislik Fakültesi'ne alınacak "yardımcı doçent" için ise "Görüntü izlemede gürültü azaltmak konularında çalışmış olmak" şartına uyan adayların başvurması istendi.
Bu ilanı veren bir üniversite...
Gençlerimizi eğitmesi, toplumu bilinçlendirmesi, hurafelerden arındırması için çaba göstermesi gereken bir fakülte...
Şeytanla mücadele edecek insan eğitimi nasıl olur veya gerçekten böyle bir şey var mı tartışmasına girmiyorum bile...
Hiçbir üniversitede, hiçbir fakültede böyle bir anabilim dalı yok. Böyle bir ders yok. Böyle bir eğitime ihtiyaç yok. İlanı veren üniversitenin de yok...
Öyleyse böyle saçma bir ilan niçin verildi, diye sorulabilir...
Aslında niyet belli...
Bu tür ilanlar adrese teslim diye tabir edilen cinsten...
Zarfın üzerine alıcının adresini yazarsınız ve mektup alıcıya birinci elden teslim edilir ya...
Bu ilan da öyle...
Üniversiteye alınacak kişi önceden belli. Ancak yasal zorunluluk gereği ilan vermek lazım...
Öyle şartlar yazmalı ki ilana, alınmasına karar verilen kişiyi tarif etsin ve aynı kadroya ikinci bir kişinin başvurması mümkün olmasın...
Bu şekilde istenilen aday, rahat rahat üniversiteye atanabilecek... 
Davetiye ile çağırır gibi ilan verilmiş ve yasal engel güya bu şekilde aşılmış...
Keşke, istedikleri kişiyi mektupla çağırıp işe başlatmış olsalardı!
Şeytanla mücadelede başarısız olmuşlar ki...
Şeytan araya girmiş ve planı bozmuş...
Üniversitelerde kaliteyi artırmak istiyorsak, önce kalifiye eleman alınması şart...
Aksi halde, üniversitelerimiz şeytanın oyuncağı olmaya devam eder...
***

Atatürk ve öğretmen

Bir öğretmen, Atatürk aleyhinde kötü şiir yazmıştı. Öğretmen bu gerekçe ile hizmetten çıkarılmıştı.
Öğretmen yeniden kadroya girmek için dört bir yana başvuruyordu. Bir gün Milli Eğitim Bakanı'nın yanına gitti. Öğretmenlik konusunda oldukça ehliyetli de bir gençti.
Bakan ile öğretmen arasında şu konuşma geçer:
- Oğlum, hakkınızda biz hiçbir şey yapamayız.
- Niçin yapamazsınız?
- Oğlum, suçun Atatürk'ün şahsına ait... Biz karar veremeyiz.
- Öyleyse, ben Atatürk'ün karşısına çıkacağım.
- Hele biraz bekle! Çok inatçı imişsin. Bana bir hafta sonra yine gel.
Bakan ilk karşılaştığı anda Atatürk'e meseleyi açtı:
- Hani efendim, hakkınızda ağır bir hiciv yazan öğretmen vardı.
- Evet
- Af kanunundan faydalanarak yeniden öğretmen olmak istiyor.
- Öğretmen yapılmasına yasal bir engel var mıdır?
- Hayır, efendim!
- O halde niçin bana soruyorsunuz?
- İşlediği suç sizin hakkınızda...
- Aşk olsun sana! Beni şahsi dargınlığım için kamu emirlerini yerine getirmenizden hoşlanmayacak kadar bencil mi sanıyorsun? Kendisini hemen ilk açılacak yere tayin ediniz.
(Kaynak: Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk, syf.120-121)

 ***

TEBESSÜM

Görmezden gelin

Temel'in kaynanası kaybolur. Temel, gazeteye ilan verir.
İlanda şöyle yazıyordu:
"Kaynanam dün akşam saat sekiz sularında kaybolmuştur. Görenlerin görmezlikten gelmesi rica olunur."
    
****

GÜNÜN SÖZÜ

Dostun üzüntüsüne acı duyabilirsin. Bu kolaydır; ama dostun başarısına sempati duyabilmek, sağlam bir karakter gerektirir. -Oscar Wilde