Dünkü yazımda sevgi ve hoşgörünün zirvesi Hacı Bektaş'tan söz ettim. Bir kaç sevgi ve hoşgörü doruğunu hatırlatarak bir kaç gün sevgi ikliminde dolaşacağım.  
Bir ata sözümüz vardır: "Gül bahçemi gör de baharımı anla" diye. Sevgi türlü türlüdür. Yirmi bir yıl önce, 1991 yılını, Unesco Yunus Emre Sevgi Yılı olarak kabul etmişti. Dünyada etkinliklerle kutlandı. Mevlânâ'nın ciltler dolusu Mesnevisi'ni Yunus Emre "Ete kemiğe büründüm, Yunus gibi göründüm." cümlesi ile özetlemişti. Yunus'u da Yunus diliyle bir cümlede özetlememiz mümkündür. 

 "Sevelim, sevilelim / Bu dünya kimseye kalmaz."

Olası ki, Mevlânâ, Yunus'un hocasıdır. Şöyle diyor: 

 "Anamız sevgidir, babamız sevgi, sevgi çocuklarıyız biz. Tanrı ışığıyız. Tanrı sırçası.. Kendimizle  bunca kavgamız ne? Aydınlık aydınlıktan neden kaçar böyle."Kuşkusuz ki, insan en yüce değerdir. O halde insanın insanı sevmeli, birbirine hoşgörüyle yaklaşmalıdır. 

Mevlânâ'ya göre:

Sevgiyle acılar tatlı olur. /Sevgiden bakırlar altın olur. / Bulanık sular durulaşır sevgiden,/ Sevgiden dertler şifa olur. / Sevgidir cansızlara can veren, / Sevgidir kul eder sultanları. /Bu sevgi de bilgiden olur...

Türk tasavvufunun pîri Ahmet Yesevî "Peygamber buyruğudur. Kâfir de olsa, incitme insanı. Sevmez Allah, gönül inciten katı kalplileri" diyor. 

 "Yetmişiki  millete / Bir göz ile bakmayan/ Halka müderris olsa, / Hakikatta asîdir" diyen Yunus,  bu düşünceyi destekliyor. Tanrı insanı sevgiyle var etti. Varlığın temelidir sevgi. Sevginin ilerisi aşk. Yunus "Aşk gelince cümle eksikler biter." diyor. Çünkü o, var olanı sever, var edenden ötürü. Evet,   Sevgi türlü türlü.. Tanrı sevgisi, Peygamber ve Ehlibeyt sevgisi, ana- baba- kardeş sevgisi, sıla sevgisi, yurt sevgisi. 

14 üncü yüzyıl tasavvuf şairlerimizden Eşrefoğlu Rumî, Tanrı sevgisini içten ve yalın olarak anlatmış: 

"Bir ben seni seven değil
Cümle alemdir sevici
Yüz bin ola her köşede
Yoluna canlar verici

Ben kim olam seni sevem
Ya yoluna canım verem
Sevenleri göriceğiz
Ben de bir boynun eğici

Varın sorun mürşitlere
Var mıdır bu derde çare
Hiç olur mu Dost'a ere
Düşman ile dost olucu

Düşman dediğim nefsindir
Şol tama' ile hırsındır
Keser tama' tamarını
Dost'a aşıkım deyici

Aşık nefsine uymadı
Canını verdi doymadı
Kim ki canına kıymadı
Oldur ol yalan da'vici
Böyle sürdürüyor Eşrefoğlu, sevginin ilerisi olan aşkı nasıl anlatıyor:

Cihanı hiçe satmaktır adı aşk
Döküp varlığı gitmektir adı aşk

Elinde sükkeri ayruğa sunup
Ağuyu kendi yutmaktır adı aşk

Bela yağmur gibi gökten yağarsa
Başını ona tutmaktır adı aşk

Bu alem sanki oddan bir denizdir
Ana kendini atmaktır adı aşk

Var eşrefoğlu Rumi bil hakikat
Vücudu fani etmektir adı aşk
Eşrefoğlu'nun  aşk tanımlayan şiirleri çok. Ondan altıyüz yıl sonra yaşayan Aşık Veysel, manevi aşkla, maddî aşkı  nasıl birleştirmişti:
Güzelliğin on par-etmez 
Bu bendeki aşk olmasa, 
Eğlenecek yer bulaman 
Gönlümdeki köşk olmasa     
            
Tabirin sığmaz kaleme 
Derdin dermandır yâreme, 
İsmin yazılmaz âleme
Aşıklarda meşk olmasa..