Birçok medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Anadolu; 13.yüzyılda, Hacı Bektaş Veli'nin  "Nefsine ağır geleni kimseye uygulamayınız", "Eline, beline, diline sahip ol", "Yetmiş iki milleti bir gör" anlayışı ile yoğuruldu.  Hacı Bektaş Veli; öğretisinin temel ilkesini, "Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur" diyerek belirlemişti. 
Hacı Bektaş Veli "Ara, Bul" derken elbette canlıların en şereflisi olan insanı gündeme getirmişti. Mevlana'da da aynı arayışı görüyoruz. 
"Bir can var canında o canı ara." 
Büyük bir toplumun gören gözü, duyan kulağı ve konuşan dili olan bir garip âşık hüviyetinde görünen, Yunus Emre dört kelimeyle aynı anlayışı özetliyordu:
"Senden ayrıl, sana kaç!"
Hacı Bektaş Veli, her şeyi insanda arayan; Hakk'ı kendi özünde, kendi özünü Hakk'ta bulan anlayışıyla, barışı, sevgiyi ve bilimi kendisine rehber kılmıştı. Şöyle demişti: 
"Hararet nardadır, sac'da değildir,
Keramet baştadır, tac'da değildir,
Her ne arar isen, kendinde ara,
Kudüs'te, Mekke'de, Hac'da değildir."
Dinin kaynağı tanrı korkusuna değil, tanrı sevgisine dayanıyordu. Öğretisi, akla, mantığa dayanıyordu. Batıl inanışlara, hurafelere, temeli olmayan düşüncelere karşıydı: 
"Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır," demişti. Kadın erkek eşitliğini savunuyordu. Onun için kadınların okutulmasını istiyordu. Kadıncık Ana önderliğinde "Baçıyan-ı Rum" yani Anadolu Bacıları örgütünün kurulmasını desteklemişti. Üretimde paylaşımı, sosyal adalet ilkesini benimsemişti. Ona göre, "İnsanın alnı açık ve cesur dolaşması için her şeyden önce adaletli olması" gerekirdi. 
Hünkâr Hacı Bektaş Veli canlıların en onurlusu olan insanın, süresiz, sonsuz mutluluğundan yanaydı. Benlikten, gıybetten, hırstan, cimrilikten, kötü zanda bulunmaktan bütün insanları korumalıydı. 
Onun yolu ve yöntemi kimseyi töhmet altında bırakmadan, izzeti nefsini rencide etmeden, bağıra, çağıra ürkütücü bir dil kullanmadan, kalbi kırmadan, yumuşak bir dille, yapıcı, okşayıcı, hak verdirici bir üslup içinde gerçeği bildirmekti. İnandırıcı, bilgilendirici, tamamlayıcı bir dille olayların çözümünü ortaya koyar, karşısındakiler onu zevkle dinler, gereksinim duyduğu dersi onun sözleri içinde bulurdu. 
Hacı Bektaş Veli; Anadolu'nun sosyal, siyasal, ekonomik, etnik ve dinsel yapısını dikkate aldı. "Hiç bir milleti ve insanı ayıplamayınız!" diyerek sevgi ve hoşgörü kültürünün temellerini atmıştı. 
"Din ayrılığının insanlar arasında anlaşmazlıklara neden olduğunu işaret ederken, "Aslında tüm dinler dünyada barış ve kardeşliği sağlamak içindir" diyordu.
Hacı Bektaş, farklılıkları sevgi ve hoşgörü temelinde bir araya getirdi. Tasavvufla yoğurdu. Yolu,  Anadolu Aleviliğinin, Bektaşiliğinin doğmasına öncülük etti. Onun anlayışı, farklı dillerden, farklı kökenlerden ve kültürlerden gelen insanları bir bilmek, kurt ile kuzuyu birlikte yayabilmekti. 
Hacı Bektaş-ı Veli'nin düşünceleri, 1923'te "laik, demokratik, insan haklarına saygılı bir cumhuriyet" olarak Cumhuriyetimizin kuruluşunda vücut bulmuştu. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin "Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar," sözleriyle başlayan ilk maddesinden son maddesine kadar bütün esasları, yedi yüz yıl önce Hacı Bektaş'ın temel anlayışı, öğretisiydi.  
Hacı Bektaş-ı Velinin düşünce sisteminden yola çıkarak kurulan Bektaşiliğin öncelikli hedefi, temelini sevginin oluşturmuştu. İnsan bir sevgi varlığıydı. Kendini seven insan, Tanrı'yı da severdi. 
İnsani bedenler amaca ulaşmak için araçtı. Bu nedenle insanları kadın-erkek diye ayırmak, ya da sosyal konumlarına ve ya ırklarına bakarak küçük görmek yapılabilecek en büyük yanlıştı. Kadın-erkek tüm insanlar eşitti. 
Ahmet Yesevî ve ondan yayılan aydınlık, Anadolu'yu ve Balkanları aydınlattı. İnsan sevgisi ile doldurdu. Ahmet Yesevî'den Hacı Betktaş'a ve diğer takip edenler Yunus Emreler, Mevlâna'lar, Ahi Evranlar.. Cümle Anadolu erleri, Rumeli erleri...