Ben doğma büyüme Üsküdarlıyım. Kütüğüm Rize'nin Çayeli İlçesi Çataklı hoca Mahallesi'ne bağlı olsa da, İcadiye Mahallesi'nde geçti çocukluğum. 1980'li ve 90'lı yıllarda semt kültürü İstanbul'da henüz kaybolmamıştı. Belki de bu kültürü yaşayan son nesil bizlerdik, çocuktuk, büyüdük, evlendik semtimizden ayrıldık. Ancak ne kadar ayrıldıysak ta kopmadık semtimizden.

Mesela ben her hafta sonu gitmesem bir eksiklik hissederim. Semt kültürü aynı zamanda bir aidiyet duygusudur. Kendinizi oraya ait hissedersiniz, yani yaşamayan anlamaz söylediklerimi. Dar sokakların sıcakkanlı ve dost komşuluk ilişkileri "aidiyet duygusu"nu ortaya çıkarır ve insanların yalnızlığa düşmesini engellerdi.

Modernleşmenin dayattığı yeni hayat tarzının insanları beton bloklardan oluşan uydu şehirlere yönlendirmesi ile Türk toplumunun en temel özelliklerinden biri olan "mahâlle kültürü" ve"komşuluk ilişkileri"ni her geçen gün biraz daha arar olduk. Mahallede pişen yemeğin kokusu etrafa yayılır, komşuyla paylaşılmadan yenmezdi. Nereden nereye "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" diyen Peygamberin ümmeti olarak zengin semtlere gider olduk. Aç komşu bulamayalım diye!!! ( Sözüm meclisten dışarı biz bu kültürü yaşamaya gayret edenlerdeniz)

Semt çocuğu olmak bir ayrıcalıktı bizim zamanımızda. Bizden 3-4 yaş büyük te olsa abi dediğimiz rol modellerimiz vardı. Mahalle maçları şampiyonlar ligini aratmayacak şekilde çekişmeli geçerdi. Hele bir de semtinizin bir futbol takımı var ise, semt kültürünü dibine kadar yaşardınız. Mesela Selimiye stadında Üsküdar Anadolu'nun maçlarını izlemek, Şampiyonlar Liginde Barcelona- Real Madrid finali izlemek gibi mutluluk verirdi bizlere.

Günümüzde maalesef modernleşirken geçmişe ait parçaları koruyamıyoruz, sokak seslerini mahalle havasını yok ediyoruz. 20. yüzyıldan itibaren göreceli olarak kaybolan mahalle/semt hayatı, yok olma ile karşı karşıya. Kaybolan mahalle kültürüyle komşuluk ilişkileri de unutuluyor. Artık "mahalle kültürü", "komşuluk ilişkisi" gibi  kavramlara nostalji olarak bakılıyor. Aynı apartmanda oturup birbirlerini tanımayan, aynı sitede oturan komşusunun cenazesinden bihaber komşuluk örneklerine şahit oluyoruz.

Atalarımız ev alma komşu al demişti ancak komşuluk ilişkileri artık tarihte aranır oldu. "Bir maniniz yoksa annemler akşam size oturmaya gelecek" sözünü nostalji kuşağında yer alan eski Türk filmlerinde izliyoruz artık. "Komşu komşunun külüne muhtaçtır" sözünden hareketle komşuya karşı güler yüz, tatlı dil ve hoş sohbetleri romanlarda, hikayelerde arar olduk.

İstanbul'da benim mahallem ( İcadiye ), Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy gibi semtler bu kültürü korumak için mücadele veriyor. Kentsel dönüşümle birlikte şehirlerimiz modernleşiyor ancak, bu modern şehirleri kurarken içini boşaltmayalım kültürümüzü yaşatmaya devam edelim.

Ben buradan kentlerimizi yöneten yöneticilerimize seslenmek istiyorum.

"Semtimi arıyorum " sesimi duyan var mı