Türk halk müziğinin ve âşıklığın destan geleneğini yaşatan ünlü sanatçısı Şemsi Yastıman, 10 Temmuz 1924'de doğmuştu. İlginç bir tesadüf, 10 Temmuz 1994'de aramızdan ayrıldı.
Kırşehir'de doğdu. Asıl adı Galip Şemsettin'di. Saza ve söze ilgisi ortaokul yıllarında başladı. Önce Kırşehir ve çevresinde ki ustalardan etkilendi; Ankara'da bulunduğu yıllarda Yağcıoğlu Fehmi Efe ve Genç Osman'ın müzik meclislerine girerek kendini ve sazını geliştirdi. Daha sonra İstanbul'a yerleşti ve sanat yaşamını burada sürdürdü. Gazinolarda çalıştı. Âşıklık geleneğinin çeşitli türlerinde seslendirdiği eserlerle, özellikle de unutulmaya yüz tutmuş olan destan ve taşlamaları ile sevildi. 10 Temmuz 1994'te, Lapseki'de öldü. Eserleri kadar, esprileri ve şakalarıyla da ünlenmişti.
Şemsi Yastıman ile Aşık Veysel'in birbirlerine nazları geçerdi ve bir araya geldiklerinde şakalaşırllardı.
Aşık Veysel'in oğlu Bahri Şatıroğlu bir anekdotu şöyle anlatmıştı: Babamın şakacılarının listesinde Şemsi Yastıman da var. İstanbul'da Köprüpalas otelinde kaldığımız sırada Yastıman'dan bir mektup aldık. Diyordu ki: "Buba, (Yastıman babama böyle hitap eder) biliyorsun Ra-mazan orucu tutuyoruz. Yani senin anlayacağın Allah'ı kandırmağa çalışıyoruz..."
Mektubu babama aynen okudum. Bitirince, "Eline bir kağıt kalem al." dedi. Aldım,
- Yaz bakalım, dedi. Şunları söyledi:
- Ulan Şemsi, oğlum, sen oruç tutuyormuşsun, Çok iyi, Ama böylesi-ne oruç tutacağına iki yetimin elinden tutsan daha iyi edersin. Hem de: "Allah'ı kandırıyorum, diyorsun. Bak hele, sen Allah'ı değil kendini kandırıyorsun. Oğul, eğer benden öğüt istersen."
Gazeteci Erol Aktı ağabeyim anlattı. Bir gün Aşık Veysel Şemsi Yastıman'ın Beşiktaş'taki sazcı dükkanındadır. Bir sazı dener ve beğenir.
"Şemsi bu saz kaça?" diye sorar. Şemsi Yastıman sazı ucuza verecektir ama Aşık Veysel'i kızdırmak için:
"İki yüz," der. Aşık Veysel, lafını esirgemez:
"........ tırma iki yüzüne, elli lira yeter," der.
Şemsi Yastıman'ın ünlü destanlarından birini aktararak rahmet dilekleri ve saygı ile anmak istedim:
DESTAN
Ölmez sağ olursam bu yaz inşallah
Sılayı bir daha görmek istiyom
Çugun'a varınca ya ağşam zabah
Topraklara yüzüm sürmek istiyom
Kaman'ı Mucur'u Çiçekdağı'nı
Kındam Dinekbağı hem Özbağ'ını
Köylü kentli hastasını sağını
Görüp bir muhabbet kurmak istiyom
Hacı Bektaş Ahi Evrân Sultanı
Âşık Paşa Kaya Şeyhi cânânı
İmârette neslim Şeyh Süleyman'ı
Aşk ile bağrıma sarmak istiyom
Ahi Evrân çarşı içi hökümet
Kümbetaltı Kayabaşı İmâret
Akrabayı eşi dostu ziyaret
Uğrayıp hâl hatır sormak istiyom
Ne büyüktür zevki yurdu görmenin
Kaç senenin hasretine ermenin
Dört bir yanda methedilen Terme'nin
Şifalı suyuna girmek istiyom
Halam sağ olsa da sesim duysaydı
Cebime devramel iğde koysaydı
Şunu da ye diyerek alma soysaydı
Cevizi de dişle kırmak istiyom
...
Bunları her daim arzular özüm
Memleket mahülü vücuda lüzum
Tokaloğlu kaysı, dıranı üzüm
Tek yimeyim şöyle dermek istiyom
Bir düğün olsa da bir kayın gitsek
Dokuz butlu tavuk lâfını etsek
Dam pilavı gelse yisek tüketsek
Davullu zurnalı dernek istiyom
Harmana denk gelse, düvene binsem
Şöyle dabaz olup kaşınsa ensem
Acık bağ bellesem acık dinlensem
Çayıra bir pala sermek istiyom
Bağ bozumu üzüm haftına batsak
Pekmez kazanına ayvalar atsak
Boranıynan damla şırası tatsak
Arı soksa çamur sürmek istiyom
Üç arkadaş şöyle bir bahçe bulsak
Çalpıdan hatlayıp bir üzüm yolsak
Sağbısı dutsa da bir rezil olsak
O tatlı günlere ermek istiyom
...
Kim sorarsa yazdın bunları niye
Gelecek nesile kalsın hediye
Kırşehir'de doğdum Türkmen'im diye
Her yerde göğsümü germek istiyom
Ey Şemsi Yastıman, ümitli kulsun
Kısmet ise gaayen yerini bulsun
Hemşeriler buna vasıta olsun
Kırşehir'e selâm vermek istiyom
(Ahmet Özdemir, Türk Halk Şiirinden Seçmeler, Bordo Siyah Yayınları İstanbul 2005)