Siyasetçinin, siyasette iddialı olması gayet doğaldır. Hiç bir pozitif emare yokken "Biz bu ilçede seçimi alacağız" diyen siyasetçiyi hiç yadırgamam. İddiası olmayanın meydanda ne işi var değil mi?

Ama gazeteci, akademisyen vs. olup da kalem oynattığı köşede, kendisine açılan ekranda "Seçimin sonucu şu olur" diyenleri hiç anlayamıyorum. 

Yerel seçimlerin doğası, daima genel seçimlerden farklı olur. Ülkede esen iklim bir yana, adayların performansı, sokakla ilişkileri vs. gibi çok sayıda faktör tayin eder yerel seçimlerin sonuçlarını. Özellikle ilçelerde.
Bu yüzden, çoğu kez partilerin bir ilçede aldığı oy oranı ile aynı ilçeden Büyükşehir Belediye Başkan adayına çıkan oy farklılık gösterir.

* * *

Seçmenin, genel seçimler ile yerel seçimlerde parti tercihini değiştirdiğini en net 1999 yılında görmüştük. Adeta organize olmuş gibiydi vatandaşlar. Merkezi yönetimde Demokratik Sol Parti, Anavatan Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi'ni tercih eden seçmen, yerel seçimde ise mühürü Refah Partisi'ne vurmuştu.

Evet, genel seçimde bir Öcalan faktörü vardı. Ama aynı partilerin yereldeki adayına itibar etmedi seçmen. 
İşte bu yüzden partiler yereldeki adaylarını seçerken ince eleyip sık dokurlar. Ve güçlü bir şekilde adaylarının arkasında durup, erkenden sahaya çıkıp çalışması için imkanlarını seferber ederler.

AK Parti, diğer seçimlerde olduğu gibi belli bir program ve disiplin çerçevesinde adaylarını açıkladı ve sahada çalışmalar başladı. Bu defa riskli seçimler de yaptı iktidar partisi. İstanbul'un ilçelerinde çok az sayıda belediye başkanını koltuğunda tuttu. 16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimlerinde en yüksek oyu alan ilçelerin başkanları, yeniden aday gösterilerek ödüllendirildi.

CHP'li belediyelerde iddialı adaylar göstermedi AK Parti. Avcılar'da 1 yıllık başhekimlik geçmişi olan İbrahim Ulusoy, CHP'nin başarısız belediye başkanlarından Handan Toprak Benli'ye karşı bile dezavantajlı bir aday. Başakşehir'de "şehirleşme" adına "Esenyurtlaşma" sergileyen İBB Başkanı Mevlüt Uysal'ın Büyükçekmece'ye aday yapılması da benzer bir durum...

* * * 

AK Parti'nin aday tercihi, İstanbul'da CHP'nin de elini rahatlattı. Günahıyla sevabıyla seçim sonucu tamamen Kılıçdaroğlu ve üçlü komitesinin hanesine yazılacak. 

CHP hem adaylarını geç açıkladı, hem de bu kadar beklemesine rağmen parti içinde bile tepki çeken adaylarla yarışa giriyor. Sandık yolunda birlik-bütünlük gerekirken, daha da itiş-kakış bir tablo çıktı ortaya. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, PM'ye önerdiği adaylara onay alamama riskine karşılık "istifa resti" çekerek aldığı yetkiyi, tamamen 1 Nisan sonrasını hesaplayarak kullandı. Örneğin, tüm destekçilerini tasfiye ederken, sırf Muharrem İnce'nin dünürü olduğu için Silivri'de Özcan Işıklar isminde ısrarcı oldu. İlçede tepki çeken Bulgaristan maceralarına rağmen...

Hakkında çıkan iddialarla ilgili dosyayı incelemeden kendisine açık destek veren Ali Kılıç'ı da Maltepe'ye aday yaptı Kılıçdaroğlu. 
İnce'ye ya da "değişim"e destek veren Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu'nu, Kartal Belediye Başkanı Opr. Dr. Altınok Öz'ü çizip, Özcan Işıklar'a göğsünü siper etmesi, "görüntü"den ibaret kaldı. Kılıçdaroğlu, sadece İnce veya "değişim" diyenleri değil, parti içerisindeki tüm grupları elinin tersiyle itti aday tercihleriyle.

* * *

CHP'de bu seçimi "krize" dönüştüren bir başka olay da önceden "Adaylığın kesin, çalışmaya başla" denilen isimlerin yaşadığı hüsran.
Murat Karayalçın'ın İstanbul'a İl Başkanı olarak atandığında çözmekle görevli olduğu bir konu Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü ile Mustafa Sarıgül arasındaki mahkemeye yansıyan kavga... Çözülmedi ve bugüne kadar gelindi. Kılıçdaroğlu, sürekli olarak Hayri İnönü'ye "arkandayım" mesajı verdi. Sarıgül'e hiç pas vermedi parti yönetimi. Ama ne olduysa, İnönü'nün de arkasında durmadı Kılıçdaroğlu.
İkinci boşa düşürülen isim Beşiktaş'ta Leyla Ünver. Bizzat Oğuz Kaan Salıcı'nın, Leyla Ünver'e telefon ederek "Adayımız sensin, çalışmalara başla" dediği, hatta meclis üyelerini de arayarak "Leyla Hanım'a destek olun" dediği yankılandı kulislerde. Leyla Ünver de bunu doğrularcasına temposunu yükseltti. Sözcü gazetesine tam sayfa röportaj vererek dikkatleri üzerine topladı. Ama ona verilen sözler de tutulmadı...

* * *

Kılıçdaroğlu'nun Silivri ve Maltepe kararı da tıpkı Şişli'de olduğu gibi DSP'yi cesaretlendirdi. Mustafa Sarıgül'ün, özellikle CHP'nin elindeki birçok belediyede DSP adına "adaylık" görüşmeleri yaptığı artık sır değil. Silivri'de gözler Selami Değirmenci'ye çevrildi. 2004 seçimlerinde CHP'yle ters düşünce Genç Parti'den aday olan Değirmenci'nin bu sefer DSP'den yarışa katılması bekleniyor. Hatta, Bora Balcıoğlu'nu da yanına alarak...

Bakırköy'de Ateş Ünal Erzen'in İYİ Parti'den aday olması, Beşiktaş, Kadıköy ve Adalar'da DSP'nin dikkat çeken adaylar çıkarması, iktidarın içinde bulunduğu tüm dezavantajlara rağmen seçimden başarıyla çıkmasını da sağlayabilir.

Kılıçdaroğlu, MHP ile ittifak halinde Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday göstererek o seçimin kaderini tek başına belirlemişti. Bu seçimden sonra siyasette oluşacak yeni manzara da Kılıçdaroğlu'nun eseri olacak...