Kuruluşundan bu yana yoluna değişik ittifaklarla devam eden ve her seçimi kazanmayı başaran iktidar partisi, 31 Mart'ta yapılacak seçimlerle ilgili anketler istedikleri kıvama gelmeyince ardı ardına paketler açıklıyor. AK Parti'de yıllardır siyaset yapan isimler bile atılan adımların seçim yatırımı olduğunu özel sohbetlerde dillendiriyor. Bu adımların 31 Mart sonrasına yansıyacak faturasının ne olacağını analiz etmek kamu ekonomisini bilenlerin işi. Açılan paketler, dağıtılan yardımlar ve yapılandırılan krediler için 2014 ve 2015 seçimlerine damgasını vuran "kaynak" sorunu nasıl çözülecek, bunu elbette musluğun başındakiler planlamıştır. Bu planda vatandaşa biçilen yükün ne kadar olacağını ve 31 Mart sonrasında bizi nelerin beklediğini anlatmak ekonomistlerin işi olsun.
Ama işin bir de siyasi ayağı var.

Bugüne kadar emekli ve çalışan kesimle ilgili tüm ekonomik taleplere "bütçe disiplini"ni gerekçe gösteren, seçim yatırımlarına hiç başvurmadan siyasi gerekçelerle kendisine oy verilmesi gerektiğini savunan AK Parti yönetimi, neden bu defa kesenin ağzını açtı? Asgari ücrete, hiç umulmayan oranda bir zam yapıldı. Kredi kartı borçlularına, kıskaçtan kurtulmaları için 60 aya kadar vadeyle kredi imkânı sağlandı. Emekliler dışında neredeyse toplumun tüm kesimlerini motive edecek ekonomik adımlar atıldı. 
Ama yine de anketler, iktidar partisi için arzu edilen tabloyu ortaya koymuyor. Sokakta edindiğim izlenim de konuşulan ama yayınlanmayan anketlerden pek farklı değil. Oranlar değişiyor sadece.

* * *

Geçtiğimiz günlerde Periskop üzerinden yayın yapan bir televizyonun sokak röportajlarına rastladım. "Atadan kalma CHP'liyiz" diyenler yanında, Recep Tayyip Erdoğan hayranlığını ifade ederek "AK Parti'den vazgeçmem" diyenler hemen kendisini net bir şekilde ifade ediyor. Fakat parti tercihini bu seçimde değiştireceğini gerekçeleriyle söyleyenler dikkat çekiciydi. 
Örneğin bugüne kadar AK Parti'ye oy verdiğini ama tercihini değiştireceğini söyleyenler "Gidişattan hiç hoşnut değilim" cümlesini ekliyordu. Neden memnun değil, rahatsızlığı ne bunu elbette kısa sokak röportajında anlatmıyordu. Ya da format gereği bunu anlatmasına zaman tanımıyordu röportajı yapanlar.

Bağcılar'da yapılan bir röportajda tanıdık bir sima çıktı karşıma. Pazarlarda öğrenci önlüğü, pantolon, etek, hırka satan 4 kardeşten biri... Şimdi galeri sahibi, Çarşı Caddesi'nde dükkanı var, değişik sektörlerde işler yapıyorlar, yani tuzları kuru. "Elbette AK Parti'ye oy vereceğim" dedi. "Zamlar var ama memleketin geçimi zamlardan, elbette olacak" diye de ekledi. Röportajdan haberim olsaydı, daha önce hiç girmediği kahvede okey oynayanları seyrederken Mehmet Abi'ye geçen hafta rastladığımda "Abi, memleketin geçimi nasıl zamlardan oluyor bana izah eder misin?" diye sorardım.

* * *

Daha önce oy verdiği CHP'ye bu seçimde oy vermeyeceğini söyleyenler de çıkıyor. Hem benim rastlayıp konuştuğum, hem sokak röportajlarında gördüklerim var. Traş olduğum berberde açılan muhabbet üzerine, "Biz kime oy verirsek verelim, oyları sayanlar kazanıyor" diyen bir CHP'liye "Olur mu öyle şey. Partinizin müşahitleri, sandık temsilcileri yok mu" deme gafletinde bulundum. Bana hemen 24 Haziran gecesini hatırlattı. 2014 mahalli seçimleri öncesinde kurulacağı söylenen "SEÇSİS sisteminin kopyası ile oyların CHP Genel Merkezi'nde anında sayılacağı" vaadinin boş çıktığını da...

Tamam, CHP'ye oy vermeyecek ama başka bir parti için de sandığa gitmeyecekmiş. Bunu söyleyenler giderek çoğalıyor. Henüz İBB adayı Ekrem İmamoğlu'nu tanımamış olduğu için benimsemeyenler de var içinde, ilçe adayının açıklanmamış olmasına tepki gösteren de. En büyük tepki de CHP Genel Merkezi'nin adayları vatandaşa sormaya tenezzül etmemesi tepki çekiyor.
"Kesin Muharrem İnce taraftarıdır" diye içimden geçirirken, CHP'li vatandaş "Kafa kafaya verip neden partiyi adam gibi yönetmiyorlar. Hepsi bir tarafa çekiyor. Kılıçdaroğlu beceremiyor ama İnce de umduğumuz gibi çıkmadı" diyor. 

* * *

Çarşamba gün Bağcılar'ı dolaşan Ekrem İmamoğlu da benzer bir tepki aldı mı bilmiyorum. Ama AK Parti'nin seçim kazanmayı gelenek haline getirdiği Bağcılar'da ilçe belediye başkan adayı yanında olmadan dolaşmasına CHP'liler çok içerlemiş. "Bağcılar adayı da yanında olsaydı ve ilçe hakkında kendisini bilgilendirip, İmamoğlu'nun Bağcılar'a dair birkaç cümle etmesini sağlasaydı ne kaybederdik?" dedi telefonda bir dostum. Kendisi bildim bileli CHP'ye oy veriyor. "Olsa ne kazanacaktınız ki!" dedim. "Belki seçimi kazanamazdık ama İBB adayımız ile ilçe başkan adayımız yanyana dolaşsa kötü mü olurdu?" diyerek sözü ağzıma tıkadı.

Kurulduğundan bu yana AK Parti'ye oy veren, daha önce İBB'ye taşeron iş yapan bir firmada mühendislik yapan, şimdi kendi işini kuran bir Karadenizli dostum ise "Dereler hep aynı yere akıyor. Geri kalan da susuzluktan kırılıyor. Bu iş çığırından çıktı" eleştirisini yaptı.

Nereye bakarsam bakayım, "küskünler" şu anda bütün partilerin beklediği oy oranını eksiltiyor. Anketler de bunu söylüyor olsa gerek ki özellikle iktidar partisi ardı ardına müjdeler açıklıyor.

Haklı, çünkü küskünlerle barışan seçimde istediğini alır.