1917 yılında 2. Ordu Komutanlığı'na getirilen Yüce önderimiz Atatürk, Seman Köşkü'nde dinlenirken bir türkü işitti. Ses çok güzeldi. Hizmetini gören askerden, türküyü söyleyeni bulup getirmesini istedi. 16-17 yaşlarındaki gençler, zamanımızda "Gazi Köşkü" adını alan Seman köşkünün bahçesinde türkü söylemekteydi. Bir askerin kendilerine doğru geldiğini görünce korkup kaçmak istediler. Asker usulca:

"Telaşlanmayın, türkü söyleyen kimdi, ben onu görmeye geldim," dedi. Celalettin'i gösterdiler. Asker Celâlettin'e döndü: 

"Sesiniz Mustafa Kemal Paşama kadar geldi. O sesin sahibini getir, diye beni gönderdi," dedi. 

Mehmet Celalettin Mustafa Kemal Paşa'nın huzuruna çıktı. İsteği üzerine "Ben şehîd-i bâdeyim dostlar demim yâd eyleyin / Kabrimi meyhâne enkazı ile bünyâd eyleyin // Gasl olunmaz mâ ile gerçi şehîdân-ı vegâ / Yıkayın meyle beni bir mezhep icâd eyleyin // ..... Her gelen mestân u rindân ise gelsin türbeme / Gelmesin sofi vü zâhid tard u ib'âd eyleyin / Mest eder bûy-ı türâb-ı meşhedim bu âlemi / Bâde-nûşânı bu nev-neşveyle irşâd eyleyin / Yâdigâr olsun bu nazmım evliyâ-yı sâgara / Gitti Rıf'at per açıp, ardınca feryâd eyleyin" nevruz-i divan gibi birkaç türkü söyledi. Atamızın sesini beğendiği bu genç, yıllar sonra Celal Güzelses olacaktı. 

Mehmet Celalettin, 1899 yılında Diyarbakır' da doğdu. Babası Derviş Halil, Annesi Lütfiye Hanım'dı. Okul çağına gelince mahalle mektebine verildi. Birinci Dünya Savaşı yıllarında okulu kapatıldığı için öğrenimini tamamlayamadı. 
1913'ten itibaren Diyarbakır Ulu Cami'de müezzinlik yapmaya başladı. Askerlik görevinin ardından Diyarbakır Valiliği'nde görev aldı. Nevriye Hanım'la evlendi. Beş oğlu iki kızı olmuştu. 

1931 yılında bir süre Diyarbakır'da veterinerlik yapan Karındaş Mahmut adında birisi, yerel şiveyi alaya alır bir şekilde plak doldurmuştu. Bu plak Diyarbakırlıları çok üzmüştü. Başta eski bakanlardan Feyzi Pirinççioğlu olmak üzere birçok Diyarbakırlı Mahmut Celâlettin'den İstanbul'a gidip plak doldurmasını ve gerçek Diyarbakırlıların sesini duyurmasını istedi. Bu ısrarlar sonucu, ilk plağını doldurdu.  Plak büyük ilgi görmüştü.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Bayındırlık Bakanlığı yapan Feyzi Pirinççioğlu, Dolmabahça Sarayı'na giderek Yüce Atamıza: "Paşam Diyarbakır'da dinlediğiniz o genci getirdim," demiş. Atatürk :"O halde al buraya getir," demiş. Böylece Mehmet Celalettin bir kez daha büyük önderin huzuruna çıkmış. Atatürk karşısındaki saz topluluğuna: "İçinizde bana bir şark gazeli okuyabilen var mı?' diye sormuş. 

Ses çıkmayınca Mehmet Celalettin'den istemiş. O da:

"Felek gayet dönek dünya ise cellad-ı müthiştir
İçinden çıkması bu müşkülatın hayli bir iştir
Değirmen sanki yıl ay çarkıyan birer diştir
İçinde Ademoğlu bir ufak çavdare dönmüştür ...."
gazelini okumuş. Arkasında bir de İstanbul gazeli okutmuş. O gün Atatürk Celalettin'e "Sen bundan sonra Şark Bülbülüsün. Plaklarını doldur üzerine de öyle yazdır." demiş.

Mehmet Celaleddin, 1934 yılında Soyadı Kanunu çıkınca "Güzelses" soyadını aldı. Artık o "Şark Bülbülü Celal Güzelses"ti. Halk müziğimize onlarca türkü kazandırmış, kendinden sonra Diyarbakır'da yetişen sanatçılar için bir ekol olmuştu.
1943 yılında Diyarbakır Halk Musıki Cemiyeti'ni kurdu. Müzikseverleri çevresine toplayarak çalışmalara başladı. Celâl Güzelses sevgisi tüm yurda yayılıyordu. Sivas, Elazığ, Malatya, Şanlıurfa illerinde plakları kapışılıyordu. Suriye ve Irak'ta bir plâğı 5 altına kadar alıcı buluyordu. Bu ülkelerde de konserler veriyordu. 1956 yılından itibaren yeniden Ulu cami baş müezzinliği görevine getirildi.

Celal Güzelses'in sesindeki durgun ve pes girişlerin ardından volüm artışı geçişler dinleyenlerin içine işliyordu. Türkü mü onun içinden o mu türkünün içinden geçiyordu, anlamak zordu. Onu dinleyen çoğu kişiler gözyaşlarını tutamıyorlardı.
Celal Güzelses, Diyarbakır ve çevre illerinden gençlerin yüksek öğrenim görmesini çok istiyordu. Ankara'da Dicle Talebe Yurdu yararına bir konser verdi. Terli olarak sahneye çıkmıştı. Ankara'nın soğuk ve sert havasına dayanamadı. Üşüttü. Diyarbakır'a hasta olarak döndü.

Doktorların uğraşması sonuç vermedi. Hastalığı menenjite çevirmişti. Şark Bülbülü Celal Güzelses, 1959 yılının1 Şubat'ını 2 Şubat'a bağlayan gecesinde vefat etti. Cenazesi Müezzinlik yaptığı Ulu Camiî' den defnedileceği Mardinkapı mezarlığına, bir insan seli eşliğinde taşındı. Tanrı'dan rahmet diliyoruz.