Yurtiçi ve yurtdışında Türk İslam Sanatları arasında önemli yere sahip olan ebru ve minyatür sanatları üzerine hem alaylı hem de mektepli olan Minyatür ve ebru sanatçısı Asiye Yaman ile kültür, sanat ve insan arasındaki ilişki ile hayata bakışını konuştuk. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, bir konferansta Cumhurbaşkanlığı makamına takdim edilen ‘Kutsal Emanetler’ konulu minyatür eseri takdim edilen Asiye Yaman, sanatın ve kültürün insan için, vazgeçilmez bir değer olduğunu ve insanlar ve toplumlar arasındaki negatif duygu ve düşüncelerin ortadan kaldırılması ve dostlukların kurulmasında son derece önemli bir değer olduğunu söylüyor.
Sanata ne zaman ve hangi sanat dal ile başladınız?
Aslında sanat ile bilfiil ilgilenmeye geç başladım diyebilirim. Her ne kadar çocukluk yıllarımda, resime ilgim vardı. Aslında sadece resime değil, farklı alanlardaki herhangi bir sanat eserini gördüğüm zaman, en ince ayrıntılarına kadar inceler ve sonra da bütün olarak o eseri incelerdim. Lise çağlarımda ise resime ciddi şekilde ağırlık vermeye başlamıştım. Ailem ve çevremde doğrudan sanat ile ilgilenen kimse olmadı. Ancak babam, hiç okul görmemesine ve herhangi bir sanat eğitimi almamasına rağmen, çok iyi mobilya model çizimleri yapardı. Ebru sanatı ile ilgilenmem 30 yaşında oldu. Fakat adeta hızlandırılmış bir şekilde ebru ve minyatür sanatları ve sanat kültürü alanında, sanatlarının ustası olan hocalardan dersler aldım.
Kültür dediğimiz zaman, ne anlamalıyız, hayatınızda ve çevrenizde kültüre dair ne görüyorsunuz?
Bir milletin maddi-manevi değerleri ile bütün sanat faaliyetlerinin, inançlarının, örf ve adetleri ile anlayış ve davranışlarının bütününe kültür yapmak, müzik dinlemekten ibaret değildir elbette kültür. Hayatın bir bütünüdür. Yeme, içme konuşma, okuma, devlet, millet, ekonomi, din vb. herşeydir…. Bununla birlikte, insanoğlunun ve millet fertlerinin, sosyal olarak kuşaktan kuşağa, yazılı ve şifahi olarak, maddi veya manevi olarak aktardığı değerler ve eserler bütününe sahip olan milletler, ayakta kalır ve yaşayabilirler ancak. Burada sadece sinema, tiyatro, resmin bir insana kazandırdıklarına bakarsak, bana göre kültür ve sanatın insan ve hatta millettin şahsiyet ve kimlik kazanmasında en önemli unsurdur. Bu şahsiyet kazanılmasında dil ve din, en önemli değerlerdir. Bu değerler bütünü ile yüzeyden derine ulaşma ve sonra tekrar hayatın bütününde, yaşayabilme ile insan şahsiyet, özgüven, sevgi ve huzur sahibi olabilir.
O halde sanat nedir ve kültür ile sanat arasındaki bağı nasıl açıklayabilirsiniz?
Kültür ve sanat, birbirinden ayrılmaz iki çok önemli öğelerdir. Sanat kültür ile bağlantılı ve kültürel atmosferde doğan, hayat bulan ve yaşayan bir değerdir. İnsandaki var olma-yaratılış bilinci ile en ulvi duygu ve en asil düşünceleri, uyandıran bir hayat anlayışının ifade biçimidir. İnsan ve toplum hayatında, kültür ve sanat vazgeçilmez ihtiyaçlarından olarak görülmeli ve öyle kabul edilmelidir. Yani sanat sadece bir zevk ve gözlem aracı gibi değil, aynı zamanda insanın iç dünyası ve diğer insanların göz ve gönül dünyaları arasında bir iletişim, bir bağ aracı olarak da kabul edilmeli. İnsanoğlundaki güzelliğe karşı duyulan arayıştan ve ilgiden ortaya çıkan sanat, ruhun güzelliğe olan hazzıdır, zevkidir, muhabbetidir, aşkıdır. Ruha yüklenmiş olan bu güzeli aramak ve sevgi duygusu, aslında Yaradan yani Allah’ın, güzelliğinin tezahüründen başka bir şey değildir. Türk İslam sanatlarında, atalarımız, üstadlarımız bütün güzelliklerin menbaının (kaynağının), Yaratan’ın ilahi sanatında görerek, feyz ve ilham alıyoruz, nasibimiz ölçüsünde. Aslında farkında olsun ya da olmasın, az ya da çok ve farklı şekillerde, her insanda vardır, güzeli arama ve güzeli görme kabiliyeti, istitadı. Ama burada gayret ve farkında olma çabası, düşünme, fikir üretme ile idrak ve feraset de devreye girebilmeli ki, göz, kulak, bakış, duyuş gelişsin, gönül devreye girebilsin. Güzeli daha iyi gören, onu kendi ilham, inanç, duygu ve görüşüne göre, ifade edebildiği ölçüde insan, sanatçı olabiliyor ve sanatını geliştirebiliyor.
ŞİDDET ZEHRİNİN, PANZEHİRİDİR, İLACIDIR SANAT
Şiddet ve kargaşanın hakim olduğu günümüzde, sanat ve kültürel faaliyetlerin ne gibi olumlu etkileri olabilir?
Sanatın ve özellikle de, Türk İslam sanatlarının ve bu sanatlar ile ister sanatkar, ister sanata meraklı olunsun, insanın kendi ruh hali ve hayata bakışında olumlu etkileri olduğunu düşünüyorum. Diğer insanlar ile iletişimlerde de, birleştirici ve sevgi, nezaket ve dostluk köprüleri oluşturabileceğini düşünüyorum. Ya da öyle olması gerektiğini düşünüyorum. Sanata ilgi duyan veya sanatın içinde olan insan, sanatın kendisine aktardığı olumlu his ve duyguları, aynı şekilde ve aynı olumlu duygu ve ruha sahip insanlar arasında buluşma ve birleşme sağlar. Sanat insanlığın gelişmesinde, en önemli unsurlar arasındadır. Eğer toplumlarda, kültüre, sanata, edebiyata, musikiye ilgi ne kadar artar ise, o toplumlar ve insanları arasında, dostluk ve sevgi artar. Şiddet bu gün en fazla rahatsız olunan ve şikayet edilen problemler arasında. Bakınız büyük oranla, şiddet içinde olan insanlar sanattan ve sevgiden uzakta olan insanlardır.
İnsan ve toplumlarda kişi ve çevreye bencillik, kıskançlık ve benzeri negatif duygu, düşünce davranış biçimleri ile sanata ilgi ya da uzak olma arasında bir bağ var mıdır?
Elbette, olmaz mı, tabii ki var. Evet bu gün ülkemizde ve dünyada, farklı derecelerde şiddet ve gözyaşına neden olan üzücü olaylara şahit olmaktayız. İşte burada şiddetin önüne geçebilmek için, her ne kadar adalet, hukuk ve güvenlik öncelikli olarak görülse de, insanlar arasında, birbirine karşı düşmanca duyguları, önyargıları azaltabilmek, yok edebilmek ve onun yerine dostluk, anlayış ve saygıyı yerleştirebilmek, barış ve huzur içinde yaşayabilmelerinde, sanat ve kültür faaliyetleri, adeta bir ilaç ve panzehir gibi olabilir. Yapıcı, olumlu ve birleştirici adımlar atabilmek için sanat ve sanatçıların bakışı hayatı daha da güzelleştirebilir. Biz bunu yurtiçinde ve yurtdışında, yaptığımız çalışmalarımızda, sergilerimizde tecrübe ettik.
SUDAKİ AZİZLİK, EŞREF İ MAHLUKAT VE RENKLERİN CÜMBÜŞÜ BİR ARADA OLURSA!
Farklı dil, din ve kültürlere sahip olan insanların, ebru ve minyatür sanatına bakışı nasıl?
Bu çok önemli bir konu. Çünkü ülkemizde olsun, yurtdışında olsun, çok farklı düşünce ve hayat tarzında olarak görüldüğü ifade edilen ki, bu ifadeyi de aslında çok doğru bulmuyorum. Çünkü bu şekilde, karşı ve öteki gibi algılamalara ve iletişimsizliklere sebebiyet verecek yaklaşımlar yerine, daha saygı ve olanı olduğu gibi kabul edebilme anlayışında olunması ve ancak, o zaman birlikte yaşayabilme kültürüne sahip olabileceğiz, düşüncesindeyim.
Burada da biz, sanatın bu olumlu ve bir arada yaşayabilme ve olumluda, güzelde buluşabilme ve paylaşabilme duygu ve düşüncesini gördük, görüyoruz, şahit oluyoruz. Çünkü sanat ile hemhal olunduğu anda, eğer siz ebru teknesinin başında, ‘Suyun azizliği’ ve renklerin güzelliğinin sırrı ile ‘Eşref-i Mahlukat’ (Yaratılmışların en şereflisi’) olan insandaki, ruh v bakış güzellliğini buluşturabiliyorsanız, işte o andan itibaren, öteki, farklı vb olumsuzluklar yerini sevgiye, muhabbete, arkadaşlığa ve dostluğa bırakıyor. Bu güzellikten neden mahrum olalım ki….
İYİ BİR SANATÇI OLABİLMEK İÇİN, SADECE KABİLİYET YETERLİ DEĞİLDİR
Sanatçı sizce nasıl olmalı, sanatçı olabilmek için, sadece kabiliyet yeterli midir?
İyi bir sanatçı olabilmek için, kabiliyet kadar, iyi bir sanat duygusu ve sevgi ve hassasiyetine de sahip olmak gerektiğini düşünüyorum. Bu sevgi, ilgi ve hassasiyeti, sadece kendinde hapsedip, bencilliğe ve kibire kapılmadan, diğer sanatçılar ile öğrencileri ve toplum ile de paylaşmayı bilebilmeli sanatçı. Bunu başarabildiği ölçüde işte o zaman, içinde oluşabilecek olan negatif duygular, bencillik, kibir, hırs ve kıskançlık gibi duygulardan arınmış olur. Ve tabii ki bu sevgi ve insani yaklaşım ondaki ilham ve feyzin de bereketlenmesine vesile olacaktır. Yani sanatçı sadece kabiliyet ve başarısı ile değil, insani özellikleri ile mütevazılığı ile, cömertliği ile de örnek olmalı ve yaşamalı.
ASİYE YAMAN KİMDİR?
Ankara Gülveren Lisesi (1984). Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde bir süre eğitim gördükten sonra ayrılarak, Anadolu Üniversitesi, İktisat Fakültesi’ne devam etti. (1992- 1998) Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümünden mezun oldu. Altunizade Kültür Merkezi ve Ebbristan’da Hikmet Barutçugil ‘den Ebru sanatı dersleri aldı. 2000- 2004. Türk-İslam Sanatları Merkezi’nde, Dilek Yerlikaya’dan minyatür dersleri aldı. 2006- 2007. Bağlarbaşı İhtisas.Merkezi’nde, Ayşe Tak’tan minyatür dersleri aldı.2011- 2012. Bağlarbaşı İhtisas Merkezi’nde, Savaş Çevik’ten Temel Sanat Eğitimi aldı 2012. 2012. Bağlarbaşı İhtisas Merkezi’nde Dilek Yerlikaya, proje grubunda yeraldı 2012- 2013. Bağlarbaşı İhtisas Merkezi’nde, Ömer Faruk Dere’den Ebru Sanatı dersleri aldı 2015-2016. Avrupa Kültür Başkenti İstanbul 2010 Konulu yarışma da Minyatür dalında 3. lük ödülü aldı. Yurtiçi ve yurtdışı sergileri: Altunizade Kültür Merkezi – İstanbul 2004. Altunizade Kültür Merkezi – İstanbul 2004. Newyork City Collage ABD 2004. Turkısh-American Culturel Centre / Newyourk – ABD- 2005. Turkish- American Multiculture Foundation – Newyourk 2005. Türk- Amerikan Newyork Konsolosluğu Türk Kültürü Etkinliği. ABD – 2006. Marriot Marcus Hotel Manhattan – Newyourk ABD – 2006. Terrace On the Park- Corona, Newyourk ABD- 2006. Türk- American Konsolosluğu. (Din Ateşeliği) Canlı Performans ABD -2006. Newyork Din Ateşeliği Kutlu Doğum Haftası Etkinliği ABD – 2007. Auburn University Auburn-Alabama - ABD 2009. Athen University Georgia – ABD - 2009. Cemile Sultan Korusu Kişisel Sergi – İstanbul 2010. T.T.O Cemile Sultan Korusu Tesisleri - İstanbul 2011. Bağlarbaşı Kültür Merkezi (Bir gülün meşk hali) Karma sergi – İstanbul-2012. Feshane (karma Sergi) İstanbul- 2013. Hünkar Kasrı ( Tasvir-i Zaman) İstanbul – 2014. Küçük Çekmece Kültür Merkezi İstanbul- 2014.
Evli ve iki çocuk annesidir.