Geri kalmış, bir türlü ilerleyemeyen ya da ilerlemeye de gönlü olmayan ülkelerin makus talihi sanırım gündemsiz kalmamak. Türkiye de bu ülkelerden biri. Gündem hiç boş kalmıyor... Ekonomi, sağlık, gıda vs. her gün neredeyse yeni bir "olay" gazete ve televizyonların ilk haberi oluyor. İşte şarbon da bunlardan biri. Türkiye, Kurban Bayramı'ndan bu yana şarbonlu etleri konuşuyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bayram için "yeterli hayvanımız" olmasına rağmen "tedbiren" ithal edilen etlerde şarbon hastalığının çıkmasına ilişkin mücadele, "Türküz bize bir şey olmaz mantığıyla" ilerliyor! Tarım Bakanlığı'nın 6 ay önce veteriner kontrolünden geçirilmesine ve 21 gün karantinada kalmasına ilişkin yönetmeliği bir anda kaldırması insanın aklına başka soru işaretleri getiriyor.

Ankara'dan Sivas'a şarbon

Oysa en iyi Tarım Bakanlığı'nın bilmesi gerekir ki "deli dana" olarak bilinen hastalık da ilk önce Brezilya'dan dünyaya yayılmıştı. Bakanlık, ilk kez Ankara Gölbaşı'nda görülen şarbon hastalıklı hayvanların imha edildiğini açıkladı. Ancak hastalık nasıl oluyorsa ilk olarak Sivas'ta görüldü. Ardından Türkiye'nin batısına kadar yayılıp, yanıbaşımız Silivri'ye kadar geldi. Konuyla ilgili uzman olduğunu iddia edenler arka arkaya açıklama yaptı. Uzman olduğunu iddia edenler diyoruz çünkü, aynı müfredatı okuyan, aynı kitaplardan eğitim alan ve mezun olan, profesörler, doçentler, doktorlar farklı görüş bildiriyor. 

60 gün kuluçka

Örneğin, İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Beslenme ve Diyetetik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Veteriner Hekim Başak Gökçe Çöl, şarbon hastalığının doğada 60 yıl kadar yaşayacağını, kuluçka süresinin 1 günden 60 güne çıkabileceğini söylüyor ve tabi arkasından ölümler... Dr. Çöl'e göre şarbon hastalığına maruz kalan hayvanlarda 3-7 gün içerisinde ani ölümler görülüyor.

Bir günde ölür

Ankara Üniversitesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakan Yardımcı'nın söyledikleri ise Dr. Çöl'ün iddialarını çürütecek cinsten. Prof. Dr. Yardımcı'ya göre ithal edilen hayvanlarda şarbon görülemez. Çünkü şarbon akut bir hastalıktır, akşam hastalanan hayvan sabah ölür. Esenyurt Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Muhsin Öztürk'ün bakış açısı ise bambaşka. Dr. Öztürk, şarbon hastalığının abartılarak gündem oluşturulmaya çalışıldığını açıkladı, arkasından "Korkulacak bir şey yok, aşıyla önlenebilir" dedi. Sanko Üniversitesi'ne de bir bakalım... Üniversitenin Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Celal Ayaz, şarbona etken olan bakteriyi taşıyan hayvanla temas bile hastalığı insana bulaştırıyor. 

Daha çok ithal hastalık

Ajanslardan geçen en "uzman" açıklama ise Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Eğitim, Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nden geldi. Hastanenin Başhekimi Doç. Dr. Ali Cesur Onmaz, ithal hayvanların çok sıkı denetime tabi tutulması ve bu kontrol zincirinde de herhangi bir aksamanın olmaması gerektiğini söyledi. Doç. Dr. Onmaz, "Aksi halde şarbon başta olmak üzere deli dana, mavi dil, Schmallenberg virüs gibi birçok hastalığı ülkemize ithal etmiş oluruz" dedi. Bir de bu hastalığın "Türkiye'ye yönelik operasyon" olduğunu açıklayanlar var ki evlere şenlik...

Hangi şartlarda imha edildi?

Tüm bu "yarı uzmanlar" ve uzmanların açıklamaları kafamızdaki sorulara cevap mı? Bence hayır. Günlerdir yapıldığı söylenen "aşılama, imha, karantina" vs. gibi önlemler hastalığı ortadan kaldırmak için yeterli mi? Şimdilik bilmiyoruz. Hastaneler şarbon hastalığına maruz kalan insanlarla dolmaya başladı, Tarım Bakanlığı konuyla ilgili net bir açıklama yapmıyor, şarbonlu olduğunu "tahmin" ettikleri etler hangi şartlarda ve nasıl imha edildi? "Gözden kaçan" oldu mu? Şarbonlu etlerin "kaçak" yollarla piyasaya verilip verilmediği denetlendi mi? Ya da devlet gündemden düşmesini bekleyip şarbonlu hayvanlarla ilgili yine kulağının üstüne yatacak mı? Bekleyip göreceğiz. Bu arada belki de tek teselli, şarbonlu ya da şarbonsuz yoksulların et yiyemeyeceği... Ne diyelim zenginler düşünsün...