11 yıldır Türkiye'nin gündeminde olan Ergenekon davasında, savcı, "Ergenekon diye bir terör örgütü yoktur" şeklinde mütalaa verdi.  
Türkiye 11 yıldır olmayan bir terör örgütünün güya yaptığı korkunç vahşetler ve yine güya yapacağı eylemlerle uyutuldu.
Uyutuldu diyorum, çünkü göz göre göre bu kadar yalana, bu kadar uydurulmuş senaryoya inanmak ancak uyumakla mümkün olur...
Art niyetli olanları, bu işi planlayanları ve uygulayanları, onlara destek olanları ayrı tutuyorum...
Onlar bizi uyutan kesimdekiler...
Ergenekon, Türk milleti için önemli bir destandır. Ergenekon, Türk tarihinde ayrı bir yere ve öneme sahiptir.
Türk milleti için bu kadar önemli olan Ergenekon'u terör örgütü ile birlikte anmak, uydurulmuş terör örgütüne Ergenekon ismini vermek, bu işi kurgulayanların niyetini açıkça ortaya koyuyordu...
Niyetleri Türk milletinin birliğine dinamit koymaktı... 
Gözaltına alınacak kişilerin kapısına, polisten önce gazeteciler gitti.
Daha polis insanların evine gitmeden, TRT'de bile "Büyük operasyon, gözaltına alındılar" diye haber yapıldı.
Dozerlerle, kepçelerle kazılıp iki gün önceki gazete kağıdına sarılı güya gömülü silahlar bulundu... 
Baskın yapılan her evden darbe planı ve silahların gömülü olduğu yerlere ilişkin krokiler ele geçirildi.
Oyun CD'leri, çizgi filmler, kitaplar, en önemli delil kabul edildi.
İnsanların nişanlısıyla, eşiyle yaptığı özel telefon konuşmaları delil sayıldı.
En tepedeki isimler bile "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" diyebildi.
Sahte delillerle, uydurulmuş hikâyelerle, gizli tanıklarla bir çok masum insanın hayatı karartıldı, bir kısmının canına kast edildi.
Tezgâha karşı çıkanlar terörist muamelesi gördü. Bir kısmı gözaltına alınıp tutuklandı.
Uykudan bir uyandık ki... Ergenekon diye bir terör örgütü yokmuş...
Maalesef çok geç uyandık...
Görünen o ki, bu ve buna benzer senaryolar tekrar uygulamaya konuluyor...
Hukuk birileri tarafından işlevsiz hale getirilmeye çalışılıyor.
Eğer yine uyursak...
Masum insanları terörist olarak görürsek...
Yarın çok geç kalırız...
Dönüşü olmaz.
Gerçekleri görmek için uyanık kalalım... Senaristlerin yazdıklarına değil, gerçekte ne olup bitiyor, ona bakalım...
Artık aldanmayalım...

*****
Topal Molla

1920 yılında Topal Molla lakabıyla tanınan bir zat, Afganistan'da tekke kurmuş. Topal Molla'nın müritleri 3 yıl içinde 200 bine ulaşmış. 
Müritlerin sayısı 1925'te 300 bini aşan Topal Molla, krala karşı ayaklanma başlatmış.
Bir yıl boyunca Afganistan'da kan gövdeyi götürmüş. O yıllarda Afgan kralı olan Emanullah Han, ülkesini terk etmek zorunda kalmış. 
Emanullah Han ülkesinden ayrılırken Afgan sınırına geldiğinde yanına bir adam sokulmuş ve çok güzel konuştuğu Urduca ile sormuş:
"Beni tanıdın mı? Ben meşhur Topal Molla'yım. Afganistan'daki görevim bitti, İngiltere'ye dönüyorum." 
"Seni tanıdım!" demiş kral. 
"Ben senin İngiliz casusu olduğunu biliyordum. Fakat halkıma o kadar çok tesir etmiştin ki, senin casus olduğuna onları bir türlü ikna edemedim ve inandıramadım."
Sarıklı ve sakallı Topal Molla sakalını kesmiş, sarığını atmış, başına silindir şapkasını oturtmuş ve İngiltere yoluna koyulmuştu.
NOT: Emanullah Han, Kurtuluş Savaşında Türkiye'ye büyük maddi yardımda bulunmuş, O'nun teşviki ile Afgan kadınlar da altın takılarını göndermişti. Emanullah Han, Atatürk hayranıydı ve O'nu örnek alıyordu. Bu durum İngilizleri rahatsız etti ve meşhur İngiliz üç kağıtları, dalavereleri başladı. İngiliz ajanına İslâmi (!) darbe yaptırıldı.

***

TEBESSÜM

Televizyon

Temel, bir televizyon kanalında yarışmaya katılır. Kazandığı parayı eksik verirler.
Temel sebebini sorar.
"Vergi kesiyoruz" cevabını alır.
Bunun üzerine Temel, avukata danışır.
Avukat, Temel'e "Televizyonu mahkemeye ver" der.
Aradan zaman geçer. Avukat yolda Temel'i görünce sorar:
- Televizyonu mahkemeye verdin mi?
- Evet, verdim ama insan yine de televizyonsuz yapamıyor. Ertesi gün televizyonu mahkemeden geri aldım.
*****
GÜNÜN SÖZÜ
Adalet kâinatın ruhudur.
Ömer Hayyam