Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907'da Bulgaristan sınırları içindeki Gümülcine'nin köyünde doğdu. Babası piyade yüzbaşısı Ali Sabahattin Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısıyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamladı. 

Edremit Yunan işgalinde olduğu için babası emekli aylığını alamamıştı. Aile çok zor günler geçirmişti. Parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na girdi. 1926 yılında İstanbul Öğretmen Okulu'ndan mezun oldu. 
Bir yıl kadar Yozgat'ta öğretmenlik yaptı. Bakanlığın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya gitti. İki yıl okudu. Dönünce Aydın ve Konya Almanca öğretmenliği ve Devlet Konservatuarı'nda dramaturgluk yaptı.  1931 yılında bölücü propaganda yaptığı ihbarı üzerine üç ay tutuklu kaldı. 

"..........Asarlar mı hala Hakk'a tapanı?
Mebus yaparlar mı her şaklabanı?
Köylünün elinde var mı sabanı?
Sıska öküzleri dirilmiş midir?"

Konya'da düzeni yeren bir dörtlüğünü aktardığımız şiir okuduğu iddiasıyla tutuklandı. Bir yıla mahkûm olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yattı.  1933'de Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuştu. 
Cezaevinde kaldığı sürede yazdığı şiirlerden biri "Aldırma Gönül"dü.. 

Başın öne eğilmesin 
Aldırma gönül, aldırma 
Ağladığın duyulmasın, 
Aldırma gönül, aldırma 

Dışarıda deli dalgalar 
Gelip duvarları yalar; 
Seni bu sesler oyalar, 
Aldırma gönül, aldırma 

.........

Dertlerin kalkınca şaha 
Bir sitem yolla Allah'a 
Görecek günler var daha; 
Aldırma gönül, aldırma 

Kurşun ata ata biter 
Yollar gide gide biter; 
Ceza yata yata biter; 
Aldırma gönül, aldırma. 

Ceza evinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali, Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden görev istedi.. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde15 Ocak 1934 tarihli 13. Sayısında  "Benim Aşkım" başlıklı "Gazi"yi metheden bir şiir yayımladı: 

"Sensin kalbim değildir, böyle göğsümde vuran,
 Sensin "Ülkü" adıyla beynimde dimdik duran
 Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran
 Seni çıkartsam ömrüm başlamadan bitiyor
........"

Sabahattin Ali 16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlendi. 1936'da askere alındı. 1937 Eylülünde kızı Prof. Dr. Filiz Ali doğdu. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamladı. 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başladı.. 1940 yılında tekrar askere alındı. Dönüşte 1945 yılına kadar Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yaptı.

"İçimizdeki Şeytan" romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştı. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmıştı. 1944 yılında mahkemeyi kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştı. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alındı. 
Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştı.. 
Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, kapatılmış, yazılar hakkında kovuşturmalar açılmıştı. Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yattı. Karşılaştığı baskılardan bunaldı.. 
Ali Baba dergisinde yayımladığı "Ne Zor Şeymiş" başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmıştı: 
"Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi". 

1948'de Paşa kapısı ceza evinden çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başladı. Yazacak yer bulamadı. 
 Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istedi. Alamadı. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar verdi.  Ali Ertekin adlı kaçakçılık yapan birisi tarafından 2 Nisan 1948'de Bulgaristan sınırında öldürüldü.. 
Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden Ali Ertekin, dört yıla hüküm giydi. 
Aynı yıl affedildi. 
Daha sonra bu kişinin derin devlet elemanı olduğu anlaşıldı. 
Bir başka güzel şiirin iki kıtasıyla yazımı bitireyim: 

"Döndüm daldan kopan kuru yaprağa
Seher yeli dağıt beni, kır beni
Götür tozlarımı burdan uzağa
Yârin çıplak ayağına sür beni

Ayın şavkı vurur sazım üstüne
Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne
Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne
Ay bir yandan sen bir yandan sar beni