Ramazan başlamadan mesajlar gelmeye başlamıştı.  Neler yazmıyordu ki? Bunları okuduktan sonra oruç tutamadığıma daha da üzüldüm: Onlardan beş onunu aktarayım:
"Ramazan ayı sana bir muştu, kalbine teselli, ruhunu karanlık ruhların baskısından kurtarmaya vesile olsun."
 "Gün batar usul usul...Kararır Gece... Yeniden doğar her şey...." Her şey bitti" dediğin bir anda mübarek Ramazan ayının gönlünde huzur kokulu bir gül kök salmasına vesile olması temennilerimle..."
 "Başlangıçlar sonuçların tecelli yeridir"... Rahmet ile başlayan Ramazan ayının kurtuluş ile tecelli bulması temennilerimle."
 "Mübarek Ramazan ayı kalbine önce bulut olsun yağmak için... Sonra yağmur olsun ilahi sevgiyi yeşertmek için..."
 "Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün.." Tahrim/8 Tevbelerin geri çevrilmediği Rahmet ve Mağfiret yüklü Ramazan ayınızı tebrik eder hayırlara vesile olmasını dilerim."
 "Yağmur yüklü bulutlar gibi gelerek bizleri bereketiyle donatan Ramazan ayınız Mübarek olsun."
 "Bembeyaz yağan bir karın, ne yasanmışsa yasansın, geçmişin tüm hatalarını örtüğü gibi Ramazan ayının da senin tüm hatalarını örterek hayırlı yeni bir gelecek umut dolu yeni bir başlangıca vesile olmasını dilerim"
"Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır."
 Kuşkusuz ayların, günlerin kendine özgü özelliği, anlamı, güzelliği var. İslâm inancına göre, en kutlusu ramazan ayı. Ramazan, ayların efendisi, sultanı olarak tanımlanmış. Ondan önce gelen iki ay da kutlu aylardan. Hz. Muhammed bir hadisinde: "Recep Allah'ın, şaban benim, ramazan de ümmetimin ayıdır" diye buyurmuş. 
Ramazan, ibadet, iyilik ve yardımlaşmanın en güzel örneklerinin verildiği, buna karşılık sevapların da kat kat kazanıldığı bir ay. 
Ramazan, manevi kirlerin, günahların yakılıp yok olduğu bir ay. 
Ramazan, zekatıyla, fitrelerle, iftar sofralarıyla inanç dünyamızda; gelenek ve göreneklerimizde, manilerimizde, edebiyatımızda, musikimizde, mizahımızda kök salmış, giderek nostaljiye düşmekte olan bir ay.
Ve sözü uzatmadan Yahya Kemal'in dizelerini anımsıyoruz:

İftardan önce gittim Atik-Valde semtine
Kaç def'a geçtiğim bu sokaklar, bu gün yine,
Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti,
Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;
Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,
Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;
Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları
Az çok yakında sezdiriyor top ve iftarı.
Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün
Bir top gürültüsüyle bu sahilde bitti gün.
Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
Bir nurlu neş'e kapladı kerpiçten evleri.
Yarab nasıl ferahlı bu alem, nasıl temiz;
Tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz.
Yurdun bir iftarından uzak kalmanın gamı
Hadsiz yaşattı ruhuma bir gurbet akşamı.
Bir tek düşünce oldu teselli bu derdime,
Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:
"Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
Mademki böyle duygularım kaldı, çok şükür."

Evet böyle duygular nostaljide kalsa da, sürsün diliyorum. İşin şakasına gelince; Bektaşi'ye sormuşlar:
"Ramazanla nasılsın?" Yanıtlamış:
"Pek iyiyiz erenler. Ne mübareği incitiyorum, ne da o fakire dokunuyor..."
Takvimlerin ve zaman sisteminin gelişmediği dönemlerde, yeni ayın görülmesi ile başlayan ve sona eren ramazanın ilk ve son günü  coşkulu geçerdi. Ansızın ramazanın geldiği duyurulabilirdi. 18 inci yüzyıl şairlerinden Kamî'nin bir kasidesinde:
"Yevm-i şek deyu boğaz cengin ederken yâran,
Zahir oldu âlem-i nusrat-ı şehr-i Ramazan." dediği gibi, bir zevk gecesinde ramazan başlayabilirdi.
Şairler, kasideleriyle ramazanı kutlarlar, daha doğrusu, ramazan nedeniyle birisini övüp caize alırlardı. Öte yandan ramazandan bezginliğini söyleyenler de az değildi. 
Fuzûlî:
"Ramazan oldu çekip şahaded-i mey perdeye rû'
Mey için cenk tutup ta'ziye açtı gıysû" matlaiyle başlayan gazelinde  neler neler demişti. Şairler içinde, "Evde bir şey yok, gelme oruç; yoksa seni yerim" diyenler bile olmuştu. Yarın manilerin  kanadında Ramazan gezintimizi sürdürelim.