Ramazan Gökalp Arkın, 1914 yılında Malatya'da dünyaya geldi. 1936'da Balıkesir Necatibey Öğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra bir yıl kadar ilkokul öğretmenliği yaptı. Balıkesir Lisesi'nden diploma alarak Gazi Terbiye Enstitüsü'ne girdi ve 1939'da Pedagoji Bölümü'nü bitirdi. Öğretmen, milli eğitim müdürü ve ilköğretim müfettişi olarak çalıştıktan sonra 1949'da İstanbul'da Bir Yayınevi'ni kurarak yayıncılığa başladı. Çeşitli okul kitapları yayımladı. 1961'de Arkın Kitabevi'ni ve Arkın Ofset Basımevi'ni kurdu. Bu dönemde çeşitli çocuk kitaplarının yanı sıra çeşitli ansiklopediler de çıkardı.

Arkın'ın ilk kitabı 1936'da yayımlanan Bir Zaferin Yası adlı oyunudur. Şiirlerini Yüzgörümlüğü (1941) ve İstiklal Savaşı Destanı (1956) adlı kitaplarda topladı. Rıza Tevfik, Hayatı ve Şiirleri (1939) adlı incelemesi dışında çocuk şiirleri seçkileri, sözlükleri, ders kitapları da vardı. Özellikle 1940'ladan 1950'lerin sonlarına kadar ilkokul öğrencilerinin çoğu Arkın'ın kaleminden çıkmış kitaplarla yetişmişlerdir diyebiliriz. Kurmuş olduğu yayınevinin ürünleriyle daha sonraki yıllarda da çocuk edebiyatımıza hizmeti sürdürdü.

Vecdi Bingöl (1887-1973) gibi âşık tarzı şiirler yazan Arkın'ın şiirlerinden bazılarını, Bingöl'ün şiirlerini de güfte olarak kullanan Sadettin Kaynak bestelemiştir. "Yüce dağ başında yatmış uyumuş" (Hüseyni), "Kara bulutları kaldır aradan" (Karcığar), "Saçlarıma ak düştü" (Buselik), "Bahar bitti, güz bitti" (Nihavend), şarkılar alaturka meraklılarının yabancısı değildir ve güfteleri de Arkın'ın kaleminden çıkmadır.

Onlardan biri şöyle:

Yeşil gözlerini ufkuma ger ki
Bahar geldi diye şarkı söylüyem
Sarı saçlarını yüzüme ser ki
Koklayıp öperek yaz geldi diyem

Turnalar uçun, yayladan geçin
Yârimi seçin turnalar

Gurbet elde kaldım halim nicedir
Derdim şu dağlardan daha yücedir
Ayrılık sevene bir bilmecedir
Çözemedim bilmeceyi neyleyim

Ekinler sarardı biçtik güz geldi
Hakka şükür bu yıl bire yüz geldi
Nidem ki yokluğun pek öksüz geldi
Sen yeterdin ekinleri neyleyim

Arkın'ın ölümüyle ilgili olarak internette iki yazıya rastladım. Biri Faruk Şuyun'un uzunca bir yazısı, ikincisi Ahmet Fırat'ın kısa bir değerlendirmesi. Söz konusu kişiler Arkın kuruluşlarında çalışmışlar ve Arkın'ı yakından tanıyanlar. Kuruluşta 30 yıl çalışmış olan Fırat şairimizin "Saçlarıma ak düştü" dizesiyle başlayan şiirindeki "Bu sevginin diline / Bir lügat bulamadım" dizilerine hoş bir gönderme yapmış. Bu dizeleri Arkın'ın sonraları sözlükler yayımlamasının bir habercisi gibi görüyor.

Şuyun ise yazısında Arkın'ın kişisel özelliklerine de değinerek eğitim, öğretim, kültür ve yayın dünyamızdaki yerini belirtiyor (Dünya gazetesi, 28 Ocak 2011). Arkın'ın vefalı bir dost olduğunu ve Peyami Safa'dan Nazım Hikmet'e, Aziz Nesin'e kadar insanların dar zamanlarında yardımdan kaçınmadığını öğreniyoruz Şuyun'un yazısından. Aslına bakarsanız Şuyun'un yazısı da bir vefa örneği. Hele "Vefa artık İstanbul'da bir semt adı olarak kaldı" dendiği bir dönemde...

Şuyun'un yazısından alıntılar yaparak yazının bütünlüğünü bozmak istemedim. Meraklısı internete girip yazıyı tadına vara vara okuyabilir.

Arkın'ın olanakların kısıtlı olduğu dönemlerden başlayarak ilkokul kitaplarımızın içerik ve biçim olarak çağdaşlaşmasında, çocuk edebiyatımızın yaygınlaşmasında büyük emeği olduğu kesin. Böyle birinin bundan kısa bir süre kadar önce aramızda yaşadığının farkında olmamamız ise gerçekten belleksiz bir toplum olduğumuzu doğrular gibi.

Bol resimli, bol renkli, bol köşe yazarlı gazetelerimizde; kültür izlencelerini yasak savma kabilinden ve "magazin" anlayışı içinde sunan televizyon kanallarımızda bundan sonra belki Arkın'dan söz edilir diye düşünüyorum. Öyle olursa mahcup düşmeye razıyım.

"Magazin" dedim de aklıma geldi. Ülkemizde bazı kavramların yeniden tanımlanması gerektiği söyleniyor. Bunların başında da bazı kesimlerin ısrarla üzerinde durdukları "laiklik" kavramı geliyor. Aslında acilen yeniden tanımlanması gereken pek çok kavram var. Söz gelişi "demokrasi" ve "düşünce özgürlüğü" kavramları ya da "vefa" ile "magazin"... Ne dersiniz? Size aktardığım Arkın'a ilişkin özet bilgileri Eray Canberk'ten öğrendim. İyi ki böyle vefalı duyarlı sanatçılarımız var.