Terör örgütü DEAŞ'a yardım ve yataklık yapan, aynı zamanda örgütün cezaevindeki üyelerine ve ailelerine maddi destek sağlayan 7 kişi İstanbul Sultanbeyli'de yakalandı. Bu kişilerin gelir kaynağı, mescitlerden, esnaftan toplanan fitre ve zekatlar ile sadakalar. Aynı zamanda esnafların dükkanlarına konulan "sadaka kutusu" da terör örgütü üyelerine ve ailelerine maddi kaynak oluşturuyormuş. Terörle Mücadele Şube'de sorgulanan kişilerin, cep telefonu kullanmadığı, internet üzerinden irtibatlaştığı açıklandı.

Biz bu filmi daha önce de gördük ama "teröre finans" oluşturan kaynakları kurutmak için tek bir adım bile atmadık.
"Nasıl"ını anlatmadan önce bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.

15 Temmuz ihanetinin de baş aktörlerinden biri olan "derin ABD" kuklası FETÖ'nün de en büyük gelir kaynağı, "sadaka, infak, fitre, zekat ve kurban bağışı" idi bir zamanlar. Devlet kaynaklarına erişene kadar bu zincirle büyüdü ve güçlendi örgüt. Ardından tek bir kalemde toplandı gelirler ve adı da "himmet" oldu. Salmalar salındı, takdir buyurulan (!) miktarı ödemeyenlerin üzerine farklı yollarla gidildi. "İddianame" böyle diyor, aksini iddia eden varsa buyursun...

* * *

Benzer şeyi, "şeyhi" Alparslan Kuytul'un tutuklu bulunduğu Furkan Vakfı'nda gördük. Kültür merkezlerinde, düğün salonlarında konferanslar veren, "demokratik" sistemi "tağut" olarak adlandıran ve oy kullanmayı "şirk" olarak ilan eden Alparslan Kuytul'un "yurt" olarak onlarca binası çıktı ortaya. Her binadan da deste deste paralar... Alparslan Kuytul, "terör örgütü lideri" olmaktan yargılanıyor. 

Bu vakfın gelir kaynağı da "sadaka, fitre, zekat" yani "infak"tan oluşuyor. Bir de kumbaralardan... Esnafa dağıtılan ve üzerinde "Sadaka Belayı Defeder" gibi teşvik edici ifadeler yazan kumbaralara inançlı insanların attığı bozuk paralardan oluşuyor bu terör örgütünün finans kaynağı. Elbette sevenlerinin kolundan sıyırıp verdiği bilezikler, yüzükler, küpeler de var. Ama bu tür bağışları engellemeye kimsenin gücü yetmez. Ya sadaka kutuları!..

Sizin "Allah rızası" için verdiğiniz sadaka, durumunuz el verdiği için üzerinize farz olan kurban için verdiğiniz vekalet, yine üzerinize farz olan malınızın 40'ta birini feda ettiğiniz zekat, terör örgütüne finans kaynağı oluşturmuş. Bunu da yıllar sonra, himmette bulunduğunuz yerin "terör örgütü" ilan edilmesinden sonra öğrenebiliyorsunuz.

* * *

"Sadaka kutusu" deyip geçmeyin. O kadar cazip ve önemli bir gelir kaynağı ki, geçtiğimiz yıl kumbara kavgası Beytullah'a sıçramıştı. Detaylarını 30 Nisan 2017 tarihinde bu sütunda anlatmıştım. Kabaca hatırlatayım:

İsmailağa Cemaati bünyesinde yer alan ama birbirlerine husumet besleyen iki grup, Mekke'de lüks bir otelin girişinde kavgaya tutuşmuş, birbirlerine bastonlarla saldırmışlardı. Bu gruplardan bir tanesi, İsmailağa Cemaati'nin "Vahhabilik yapıyor" gerekçesiyle dışlandığını söylediği Masum Bayraktar ve çevresinden oluşuyor. Televizyon yayını yapacak kadar ekonomik güce ulaşmış Fatih Medreseleri adı altında Çavuşbaşı Çengeldere Caddesi'nde faaliyet gösteriyor bu grup.
Diğeri de kendilerine KIYAMDER adını veren grup. Yine İsmailağa cemaati içerisinde yer alıyor. Cemaatin kurucusu Mahmut Ustaosmanoğlu konuşabilse belki olaya el koyacak ama maalesef ilerleyen yaşı ve hastalığı buna engel. 

Cemaat 4 ayrı kola bölünmüş vaziyette ama "post kavgası" değil, "kumbara kavgası" yaşanıyor. İsmailağa Cemaati, iki yıl önce "Masum Bayraktar adımızı kullanarak İstanbul'da esnafa 40 binden fazla kumbara dağıttı" diyerek İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulunmuştu. Kumbara mücadelesi hem hukuk zemininde, hem de Beytullah'ta bastonlarla devam ediyor yani.

* * *

Bu ülkenin kanunları var ve bu kanunlara göre derneklerin, vakıfların hatta şahısların yardım toplaması kurallara bağlanmış. Hiç kimsenin "kayıt dışı" yardım toplaması mümkün değil yasalara göre.

Dernek ve vakıf, aldığı yardım karşılığı makbuz kesecek, bu yardımı defterine kaydedecek ve harcamalarını da yine Dernekler Kanunu'nun çizdiği sınırlar çerçevesinde yapacak.

Son model otomobillere binen, şato gibi evlerde yaşayan, tüm dünyalık lüks ve rahatlıktan istifade eden "cemaat önderleri"nin şatafatı işte bu "sadaka kutuları" ve "infaklar" ile sağlanıyor.

Eğer Türkiye gerçekten terörle mücadelede kararlıysa ve yakın gelecekte bu tür örgütlerin daha büyük tehditler oluşturabileceğini görebiliyorsa acilen harekete geçmelidir. İlk yapılacak iş de gelir kaynaklarını ve harcamalarını sıkı denetim altına almaktır.
Terörle Mücadele Şubesi ile Dernekler Masası el ele vererek, esnafta bulunan kumbaraları yakın takibe almalı. Kumbaralardaki paraları alanların nereye götürüp temsil ettiğini, oradan bu paraların nerelere gittiğini tespit etmelidir.

Finans kaynağı kurutulmadan, hiç bir terör örgütünün sonunun getirilmeyeceği gerçeğini, 30 yıldan uzun süredir terörle mücadele eden Türkiye'den daha iyi bilen başka bir ülke var mı sizce?

Vatandaşın sadaka, zekat, fitre ve bağışladığı kurbanlarının terör örgütlerinin eline silah, namlusuna mermi olmasına daha ne kadar göz yumacağız?