Yine sancılı, sıkıntılı bir seçim süreci... İktidar partisi günlerdir seçimin sonucunu kabul etmek istemediği için başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Türkiye'yi oyalıyor. Oylar yeniden sayılıyor, çıkan sonuçların iktidar partisi lehine kaydedilmesinin nedenini bir türlü "mantıklı cümlelerle" anlatamayan il başkanları kamuoyunu meşgul ediyor. Oysa her şey güzel başlamıştı. Oylar tıkır tıkır sayılmış ilk sonuçlar açıklanmaya başlamıştı. Sonra ne olduysa durdu. Anadolu Ajansı "suçu" Yüksek Seçim Kurulu'na, o da AA'ya attı. Aslında kısa tarih tekerrür etti. Tüm Türkiye'nin oylarını neredeyse birkaç saatte açıklamaya başlayan AA, hepi topu 13 sandığın sonuçlarını iki gündür yazamıyor. İktidar partisinin seçim sonuçlarına itirazını doğal buluyoruz da CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ne yaptığını bilmiyoruz. Oylarına ve başkanlığına tek başına sahip çıkmaya çalışan Ekrem İmamoğlu'nun açıklamaları ve tavrı dışında birşey bilmiyoruz. Zira ne CHP'nin ne de İYİ Parti'nin genel başkanlarının konuyla ilgili tek bir yorumu olmadı. Kılıçdaroğlu'nun önceki gün "tek cümlelik twiti" dışında.

ŞENOCAK OY KULLANMADI MI?

Oysa iktidar partisinin "yetkililerinden" biri çıkıp, biri iniyor kürsüye. Tuhaf açıklamalarının, birbiriyle çelişen ifadelerinin dışında her şey yerinde sayıyor. Örneğin, İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak şunları söylüyor: "Bir sandıktan 25 bin oy yanlış yazılmış." Bildiğimiz kadarıyla İstanbul'da en fazla oyun kullanıldığı yer Avcılar'da 18 bin seçmenli bir okul ve her bir sandığın kaç tane oy aldığı da ortada. Açıklamalar bununla da bitmiyor. Şenocak, "127 oyun 127'si de Binali Yıldırım'a yazılmış. Ama belediye meclis üyeliklerinde fark var." Şenocak'ın oy kullanmadığını varsayarak İl Belediye Başkanı, İlçe Belediye Başkanı ve Belediye Meclis Üyeleri olarak 3 farklı oy pusulasının olduğunu hatırlatmak isteriz. Zira, büyükşehirde başka, ilçede başka, meclis üyeliklerinde başka partilere vermiş olabilir vatandaşlarımız. 

'TEŞEKKÜRLER İSTANBUL AFİŞLERİ'

Ekrem İmamoğlu'nun kendisini açıklanan oy sayısına göre başkan ilan etmesinden daha doğal bir şey olamaz. "Açıklanan" kelimesini dikkat çektik çünkü üzerine çok söz söylendi. Örneğin rakibi Binali Yıldırım, henüz oylar sayılırken televizyona çıkıp, İstanbul'a kendisini başkan seçtiği için teşekkür etti. Ancak yayın "pat" diye kesildi. O saatlerde 2 ya da 3. kez canlı yayına çıkan İmamoğlu, oyları önde gitmesine rağmen "Başkan benim" demedi. Sadece sayımın neden durduğunu anlamaya çalıştı, ilgililere hesap sordu. Ne zamanki arada kapanmayacak bir fark oluştu kendisinin başkan olduğunu açıkladı. Ancak asıl fırtına bundan sonra koptu. İktidarın tüm yetkilileri (Süleyman Soylu hariç) çıkıp teker teker duruma itiraz etti. Kesin olmayan sonuçlar üzerinden... Oysa sabah kalktığımızda işe, okula vs. giderken İstanbul'un neredeyse her yerinde Binali Yıldırım'ın teşekkür afişleriyle karşılaştık. Yıldırım, önceki gün de çıkıp, İmamoğlu'na ayar vermeye çalıştı. "YSK, mazbatayı kime verirse başkan odur" diye. Bu durumda kendisine "Teşekkürler İstanbul" bilboardlarını hatırlatmak ikinci kez farz oldu. 

O ODADA NE KONUŞULDU?

Elbet tüm bu durumlara yorum yapmanın ötesinde mazbatanın neden Ekrem İmamoğlu'na verilmediği, İmamoğlu'nun Ankara'ya gittiğinde Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener'le ne konuştuğu aynı Dolmabahçe sırları gibi gizlenecek. İnsan evladıyız ve aklımıza ilginç sorular geliyor. Örneğin; Kılıçdaroğlu "birileriyle" pazarlığa oturmuş olabilir mi, gerçekten rivayet edildiği gibi İBB'de dosyalar vs.'ler temizleniyor da CHP bunun bitmesini mi bekliyor gibi... Zira CHP'nin bu durumu dillendirmemesinin, iktidar partisinin "yetkilileri" gibi çıkıp İmamoğlu'nun mazbatasının verilmesi gerektiğini yüksek sesle söylememesinin başka bir nedenini bulamıyoruz.