Önemli olduğu kadar tam anlamıyla anlatılması zor bir konuyu yazmaya soyundum. Ama elimden geldiğince, dilim döndüğünce meramımı anlatmaya çalışacağım. Olay, sadece futbolla ve Fenerbahçe'nin Süper Lig'de bulunduğu sıralamayla ilgili değil. Olay, son 10 hatta 20 yılın biriktirdiği Türkiye'de hazırlanan yapay iklimle ve sonuçlarıyla ilgili. Konu sadece Koç Ailesi olsa "Dertlerine yansınlar, gerekli tedbiri alsınlar" der, kenara çekilirim. Tutup da Türk burjuvasının en köklü ailesini uyarma derdine düşmem. Ama Türkiye'nin yanında Fenerbahçe'nin ve Koç Ailesi'nin simgelediği değerler tehlikede. Bu tehlike Fenerbahçe için de Koç Ailesi için de yıllardır var. Ali Koç'un başkanlığı ile birlikte, iki önemli misyon sahibi marka ortak kaderi paylaşıyor. 
Fazla uzatmadan anlatmaya çalışayım...
Fenerbahçe, bugün bir spor kulübü, bir önemli marka ama tarihi geçmişiyle daha ötesi bir kulüp. 
Kuruluş hikayesiyle "Yunan orduları Hilafet ordularıdır. Asıl başı ezilecek olanlar, Anadolu'daki isyancılardır" diyenlerin hedefi bir camia ve zihniyettir Fenerbahçe.
İşgalci İngilizlerin (Birleşik Krallık da diyelim ki bugün kullanılan adını da zikretmiş olalım) aşırılan silahlarını Anadolu cephesine aktaran bir "milis gücü"dür aynı zamanda. 
Tıpkı Galatasaray'ın ve Beşiktaş gibi Çanakkale cephesinde futbolcularını şehit vermiş, emperyalizme karşı direniş kalesinin önemli burçlarından biridir. Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaşlığa, modern dünyaya açılan pencereleri arasında yer almıştır aynı zamanda. Bu yüzden, bugün hâlâ meczupların ve zihni kirlenmiş güruhların hedefi olmayı sürdüren Mustafa Kemal Atatürk'ün iltifatına mazhar olmuş bir köklü tarihin simgesidir...

* * *

Kısaca, Fenerbahçe, Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne köprü olan diğer köklü camialar gibi, bağımsız ülkemizin vazgeçilmez değerlerinden birisidir.
Tarihindeki derin izler ve hiç vazgeçmediği değerlerden dolayı "Fenerbahçe Cumhuriyeti" olarak anılır ve taraftarları bu gönül bağıyla her şeyini göğüsler bu camianın.
Taşıdığı değerler manzumesi ve tarihteki misyonu sebebiyle, belli bir zümre tarafından hiç bir zaman benimsenmemiş, hatta hedef tahtası olmuştur.
İngilizlerin sinsi kindarlığını tüm dünya gibi biz de biliriz. Irak'ta uğradıkları Kut'ül Ammare yenilgisini kutlamayalım diye yaptıklarını, onların hezimeti, bizim gururumuz olan Çanakkale Zaferi'ni unutturmak için eğitim sistemimize ABD'yi yöneten derin güçlerle birlikte yaptıkları rötuşları da...
Bu kadar tarif bile Fenerbahçe'nin basit bir futbol kulübü ya da spor markası olmadığını anlatmaya yetiyor.
İşte bu güçlü ve şanlı tarihi yüzden, emperyalizmin yerli gözüken işbirlikçisi FETÖ'nün gözde hedeflerinden birisiydi Fenerbahçe. 
Bugün nedamet getirerek FETÖ bilirkişisi olan Hüseyin Gülerce, Latif Erdoğan gibilerinin söylediği gibi Aziz Yıldırım'a kinleri İhsan Kalkavan'a söylediği sözlerden kaynaklanmıyordu. "Şike kumpası"yla varılmak istenen tek hedef Yıldırım'ı devirmek değil, Fenerbahçe camiasını da "yetmez ama evet" korosuna katmaktı. Fenerbahçe'nin güçlü camiasını kendince misyonu olan hangi grup ya da siyasi teşkilat arkasına almak istemez ki!...
Bunun ne kadar önemli olduğunu Koç Ailesi de çok iyi biliyor ve bu yüzden varislerinin kulüp başkanlığına soyunmasına göz yumdu. Çünkü beklenen hesaplaşmada kamuoyu desteğinden yoksundu Koç Ailesi...

* * *

Şike kumpasıyla büyük sarsıntı geçiren kulüp yalnızlığa itilirken, kaosun yıkıcı etkisine karşı direnen isimler vardı. Cezaevinde bile geri adım atmayarak FETÖ'ye meydan okuyan Aziz Yıldırım, takımı ayakta tutmayı başaran Aykut Kocaman ve arkadaşlarına müthiş bir liderlik sergileyen Volkan Demirel.
Ali Koç, tribünlerin ateşleyici gücüyle Aziz Yıldırım'ı büyük farkla yenmeyi başardı. 
Bir önceki sezon takımın başına gelmeyi kabul eden Aykut Kocaman'a "Mayıs ayında tüm transferleri yapacağım" sözünü veren Aziz Yıldırım, sözünü tutmamış, buna rağmen takım şampiyonluğu kıl payı kaçırmıştı. Mali olarak iflasın eşiğindeki kulübü teslim alır almaz Koç-Comolli ikilisinin ilk işi Kocaman'ı tasfiye etmek oldu. Ardından 3 Temmuz'un "direniş" simgelerinden Volkan Demirel dışlandı takımdan. Gerekçeleri ne kadar haklı gözükse de sonuçta "FETÖ'ye direnenler tasfiye edildi" görüntüsü oluştu. 
Tribünlerin "kimyasal" tipleri, yani "mor suratlılar" şimdi Ersun Yanal naraları atıyor ve Ali Koç'u baskı altına almaya çalışıyor. Üniversiteli Fenerbahçelilerle gayet iyi ilişkiler kurabilen Ali Koç'un, o tiplere yabancı olduğunu kulüp üzerinde karanlık hesaplar yapanlar da biliyor. 
Koç Ailesi'ni "bir devrin son simgesi", Fenerbahçe'yi de "son kale" gören "Keşke Yunan galip gelseydi" zihniyeti bir taşla iki kuş vurarak final yapmayı hedefliyor. Yakın tarihimize "Pelikan Dosyası"yla damga vuran kozmik ekip, içerisinde "ananas ve tespih hediyesi" de bulunan bir senaryo yazmaya hazır.
Hepimiz biliyoruz ki; rahmetli Mustafa Koç'un yüzüne karşı yapılan "Ananas meselesinde, tespih meselesinde kimse ağzını açmadı" sitemiyle o iş kapanmadı. Revire çevrilen Divan Otel'in görülmemiş hesabı da bekletiliyor...
Ali Koç'u ve Fenerbahçe'yi bekleyen asıl büyük tehlike budur...