CHP Genel Başkanı Kemal Kılıç daroğlu, İBB adaylığı iç in Ekrem İmamoğlu’nun adını duyurduğunda en büyük şaşkınlığı partinin ağır topları yaşamıştı. Hem MYK’da hem PM’de tartışmalar yaşanmış, Kılıçdaroğlu yumruğunu masaya vurarak geri adım atmayacağını net bir şekilde vurgulamıştı. Parti kurullarındaki tartışmalar, sonrasında “sessizce” belli mihvallerde yaşanmaya devam etmişti.

5 yıl CHP ilç e başkanlığı, 5 yıl da Beylikdü zü Belediye Başkanlığı dışında partiyle organik bağı olmadığı iç n İmamoğlu “sol açık” tribün tarafından bir tü rlü kabullenilmedi. “Avcılar’dan Bü yü kç ekmece’ye kadar olan ilç elerin dışında kimse tanımıyor” diyenler de oldu, “Binali Yıldırım bu seçimi güle oynaya alır” diyen de. Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’da ikinci bir Ekmelettin tercihiyle kazanılabilecek bir seç imi AK Parti’ye altın tepside sunduğunu söyleyenler de oldu.

“Görüntülü ve yazılı medyanın yüzde 95’i sadece AK Parti adaylarına yer verirken, devletin tüm lojistik imkânları Binali Yıldırım için seferber edilmişken, şehrin sokaklarındaki tüm reklam panoları, bilboardlar, metro, tramvay ve Şehir Hatları vapurlarının tamamında Cumhurbaşkanı ve İstanbul adayı yer alırken, adı sanı duyulmamış bir adayın hiç şansı yok” diyenler çoğunluktaydı. Ekrem İmamoğlu, ilk iş olarak bir anket yaptırmış ve İstanbul halkının kimi daha çok tanıdığını sormuştu. Sonuç hiç şaşırtmamıştı: Binali Yıldırım’ı yüzde 98 tanıyordu, Ekrem İmamoğlu’nu ise yüzde 38. Her ne kadar kendisi “Genel Başkanım bana işareti geç en yıl verdi” dese de bu da pek inandırıcı değildi. Çünkü , Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seç iminde sahaya sürdüğü Muarrem İnce ile İstanbul pazarlığı yapmıştı. İnce’nin “vatandaşın önüne sandığı koy, ben çıkarsam kabul ederim” şartı sunmuştu. Bu, CHP Genel Başkanı için “ilçelerde de ön seçim” i zorunlu kılıyordu ve bu da imkâ nsızdı.

Neticede, İmamoğlu çizmeyi giyip yollara döküldü . Alışılmışın dışında meydan mitingleri yapmak yerine vatandaşın ayağına gitti. CHP geleneğinde olmayan “ev ev dolaşma” ve “çarşı pazar el sıkıp birebir diyalog kurma” gibi riskli bir yol seçti. Tahriklere, kışkırtıcı ithamlara aldırmadan hep gülümsedi. “CHP’ye oy vermem” diyen sakallı amcalara, çarşaflı teyzelere “Oy vermesen de canın sağolsun, duana talibim” diyerek gönülleri okşadı. Sosyal medyayı da etkin bir şekilde kullanarak kısa sü rede tü m İstanbul’a kendisini tanıtmayı başardı. En azından şehrin tamamı “Ekrem İmamoğlu kim?” denildiğinde “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı” demeye başladı. Kendisine açılan ekranlardaki performansıyla dikkat çekti. Kendisinde “İmamoğlu’nu ekranlarda gömme” potansiyeli görerek canlı yayına çağıran, program bittiğinde “keşke hiç çağırmasaydım” diyecek noktaya geldi. Nezaket sınırlarını da gazetecilik etiğini de son limitine kadar zorlayan canlı yayının İmamoğlu’na en az 5 puan kazandırdığını söyleyenler de oldu. Sadece AK Parti seç menlerinin izlediği kanalda canlı yayına çıkıp, o seç menlerin bile “Bu kadar da olmaz” dediği bir mağduriyeti de yaşamış oldu.

Neticede İmamoğlu artık İBB Başkanı sıfatını taşıyor. YSK eğer AK Parti’nin “olağanüstü itirazı”nı reddederse 5 yıl sü reyle devasa bir bütçeye sahip dünya şehri İstanbul’u, çoğunluğu AK Parti’den oluşan Meclis’le birlikte yönetecek. Meclis’in başkana rağmen aldığı kararı, başkanın da meclisin onaylamadığı kararı uygulamaya sokması imkânsız. Vakıf, dernek, eş-dost, akraba kayırmacılığının yaşandığı iddia edilen belediye
şirketleri ise yasal olarak İmamoğlu’na bağlı. O şirketlerin bütçe toplamı, İBB bütçesine denk... Bugü nler, aynı zamanda İmamoğlu’nun etrafının kuşatılmaya başlandığı günler. Her gittiği yerde çiçeği burnunda başkana gözükme çabasında olanlar, “Başaracağına hep inandım ve ilçe ilçe peşinden ayrılmadım” diyenler gittikçe çoğalıyor. Hatta, seçim öncesi sandığı protesto etmek gerektiğini, sandıktan çözüm çıkmayacağını savunan, Cihangir ve Kadıköy barlarında “direniş” ve “isyan” naraları atanlar da pozisyon almaya başladı. 31 Mart’ta oy kullanmaya gitmeyip, seçim sonuçlarını enteldantel ortamlarda göz ucuyla takip eden, Binali Yıldırım’ın “Kazandık” açıklamasıyla “Biz ne dedik arkadaş, hadi buyrun yine atı alan Ü sküdar’ı geçti” diyenler, sabah uyandıklarında karşılaştıkları manzara karşısında bü yü k şaşkınlık yaşamıştı.

Şimdi o “sandık protestocuları” en sıkı İmamoğlu twitlerini atıyor. ANAP kö kenli İmamoğlu’nu “sağcı” olduğu iç in reddedenler, eleştirdikleri Eyüpsultan’da mevlit okutup Kur’an kıraat etmesini “Klasik muhafazakâr sağ siyasetçi hareketi” olarak dillerine dolayanlar, “Yapılacak ilk seimde Cumhurbaşkanı” yakıştırması yapıyor. Gerek sandık protestocuları, gerekse kendisine 31 Mart ö ncesi burun kıvırıp duranlar, şimdi İBB şirketlerinden nasıl nemalanacağının hesabını yapıyor. Aralarında yakından tanıdığım tipler de var. Belediye Başkan adayı olduğu ilçeyi yağmalayan belediye başkanı ile sarmaş dolaş olup şirketinin yapacağı inşaatların imar ve ruhsatını koparanlar da var aralarında. İmamoğlu en büyük sınavı, bu siyaset sülüklerine karşı verecek. Biz de takipçisi olacağız...