ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail bir olmuş, Suriye'ye füze yağdırmış. Ondan önce İsrail'in füzeleriyle sarsılmış o topraklarda yaşayan halk. Ama İngiliz cihadının "sustalı maymun"ları "yüreğimiz soğumadı" diyor. 

Lawrence'in çocuklarının kanatları altında bugüne kadar ülkesine kin besleyen ve sinsice altını oymak için karanlık işler çeviren "sustalı maymun"lardan söz ediyorum. Türkiye'de 15 Temmuz'u başaramayınca, Suudi Arabistan'da ve Ürdün'de "saray darbesi" yapan "küresel çete"nin sözde İslamcı geçinen "cizvit papazları"ndan...

Açalım biraz daha.

Emperyalizmin iç savaş çıkardığı Suriye'nin Doğu Guta bölgesi uzun süredir birkaç grubun elinde. Bu gruplar, El Kaide ve IŞİD'in değişik türevleri olarak ortaya çıkmış, ancak "başına buyruk" gibi gözüken örgütler. Ellerinde silah, kendi koydukları kuralları "kanun" yerine koyup, halka dayatıyor. Tıpkı İdlib'de Türkiye'nin devreye girene kadar yaşananlar gibi... Tıpkı, Rakka'da, Deyrzor'da IŞİD işgali sürerken yaşananlar gibi...

İçimizdeki İngilizler, onları "rejim muhalifi" olarak adlandırıyor. "Terörist" demeye dilleri varmıyor, hele hele "kafa kesici katiller" olduklarının görülmemesi için her türlü "örtme-sıvama" operasyonunu yapıyorlar. 

* * * 

Silahları, ABD, İngiliz, Fransız, Suudi Arabistan, Ürdün vb. ülkelerden geliyor. Silahı ne zaman, nasıl ve hangi hallerde kullanacaklarına kendileri karar veriyor. Tıpkı, PKK/PYD, IŞİD, El Kaide, Taliban gibi... Ama onlara "terörist" diyemiyor, "rejim muhalifi" diyorlar.

BM'de "yasal hükümet" olarak tanınan Şam yönetimi, o bölgeyi uzun süredir kuşatma altında tutuyor. Türkiye'nin, terör örgütü PKK/PYD'ye Afrin'de gerçekleştirdiği harekatta yaptığı gibi "hilal" şeklinde değil kuşatma. O yüzden "kaçma" şansları da yok. Bir yandan çatışmalar, bombardımanlar sürüyor, diğer yandan da pazarlıklar. Sivil halkın bölgeyi terk etmesine izin vermiyor, rehin tutuyorlar ilk önce. Diktatör Esad, abandıkça abanıyor, vurdukça vuruyor. Sonunda "anlaşmalı bir çekilme" programı hazırlanıyor, bölgenin çoğu boşaltılıyor. Duma'da kalan bir grup "terörist" ve "sivil halk" da çekilmek üzere iken, bir kimyasal saldırı yaşanıyor. Ya da yaşandığı iddia ediliyor...

İddia eden, görüntüleri kaydeden, delilleri ulaştıran kim? Beyaz Kasklılar denilen bir sivil savunma grubu.

Kraliçe Elizabeth tarafından eğitilen James Le Mesurier adında Britanya İmparatorluğu subayı sıfatına sahip bir MI6 ajanının kurduğu bir ekip. Çatışmalara da bizzat katılan, ama videolar kayda girdiği zaman beyaz renkli kasklarını giyen bir grup.

* * *

Geçtiğimiz yıl Han Şeyhun'da kimyasal gaz kullanıldığını iddia eden de aynı gruptu. ABD, o zaman Şayrat Hava Üssü'nü vurmuştu. CIA, saldırının Sarin Gazı ile gerçekleştiğini açıklamıştı. O zaman da video görüntüleri, fotoğraflar dünya basını ve "trollenmiş" sosyal medya hesaplarından yoğun bir şekilde paylaşılmıştı. Massachusetts Institute of Technology uzmanı Profesör Theodore Postol, görüntülerin büyük yanlışlar içerdiğini ve Sarin Gazı saldırısını desteklemediğini açıklamıştı. ABD Savunma Bakanı General Jim Mattis, 2 Şubat 2018'de Prof. Postol'u destekleyen bir açıklama yaptı. Mattis, "2013 ve 2017 yılları da dahil, Beyaz Saray'ın misilleme olarak Şayrat Hava Üssünün bombalanması emrini verdiğinde Suriye'nin hiçbir zaman kimyasal silah kullandığına dair kanıta sahip olmadıklarını" açıkladı.

Bu açıklamadan iki hafta önce Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Paris'te kimyasal silah kullanımının cezasız bırakılmasına karşı uluslararası işbirliği toplantısına katılmış ve Devlet Başkanı Esad'ı birçok kez kimyasal silah kullanmış olmakla suçlamıştı. Tillerson koltuğunu kaybetti ama Mattis hala yerinde duruyor...

* * *

İnsanları anlamsız bir tartışmanın içine çekmeye çalışarak sorumluluktan kurtulamazsınız. Tartışmanın anlamsız bölümü, "Esad diktatör mü, değil mi?" bölümüdür. Evet, Esad bir diktatördür. Tıpkı Saddam Hüseyin gibi, tıpkı Muammer Kaddafi gibi, tıpkı Kral Abdullah gibi, tıpkı Suud kraliyet ailesi gibi, tıpkı Kuveyt ve Katar emirleri gibi...

Evet, Esad bir katildir... Babası yıllarca, Batı'nın gözüne girmek için PKK'ya kucak açmış, eğitim sahaları vermiş, bebek katili Öcalan'a geniş imkânlar sağlamıştır. Oğlu da babasından farklı değildir, katildir. Tıpkı, Afganistan'da milyona yakın insanı öldüren Rusya ve ABD'yi yönetenler gibi, Irak'ta milyonu aşkın insanı öldüren George W.Bush gibi, tıpkı Yemen'de hâlâ kan akıtan Faysal ailesi gibi, hâlâ Filistin halkını zulmüyle inleten Natenyahu gibi...

ABD, İngiltere ve Fransa'nın derdinin, Ortadoğu'daki diktatörleri devirmek olmadığını, bu topraklara demokrasi getirmek olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Onların elinden güzellik gelmeyeceğini de...

ABD, İngiltere ve Fransa, daha dün "Fırat'ın doğusundaki PKK'nın kalıcı hale gelmesi için" defansa koşup, iş bölümü yapmadılar mı? Bu soysuzlar, daha dün Afrin'de sivil halkı PKK'dan kurtarmak isteyen TSK'yı "sivil katliamcısı" ve "işgalci" ilan etmediler mi? Daha dün, Türkiye'ye "Afrin'den bir an önce çekil" demediler mi?

Eğer ABD, İngiltere ve Fransa, yarın Türkiye'nin diktatörlükle yönetildiğini iddia ederse, PKK/PYD ve halen kuytu köşelere çekilmiş aportta bekleyen FETÖ'cü çeteleri harekete geçirip, Türkiye'yi ateşe atarlarsa ne olacak? Duma'nın yerine Cizre'yi, Nusaybin'i, El Kaide'ci çetelerin yerine de PKK/PYD'yi koyun. 

O zaman yüreğiniz soğur mu?