Her şeyin bir sonu olacaktı kuşkusuz. Devirlerin, dönemlerin, insanların sonu oluyor. Yirmi yıla yakın bir süre devam eden Pera Palas Gönül Dostları şairler toplantılarının da bir sonu olacaktı. Geçmişin güzelliklerini silmeden, kirletmeden, tadında ve kararında bırakmak gerekiyordu. Öyle de oldu.

Kimler geldi, kimler geçti bu toplantılardan. Bugün aramızda yoklar ama, Pera Palas Oteli'nin kubbelerinden hoş sedaları yansıyor: Ali Teştov, Muhittin Güven, Turan Bayraktar, Ferzan Meriç, Zeki Ömer Defne, Haşim Nezihi Okay, Yahya Benekay, Safiye Ayla, Haydar Gür, Tahir Kutsi Makal, Nuşin Kavukçuoğlu, Mehmet Çınarlı, Tarık Gürcan, Necati Cumalı, Muzaffer Uyguner, Halil Soyuer, İlhan Geçer, Kerim Aydın Erdem, Gültekin Samancı ve onlarcası...

Pera Palas Oteli'in işletmecisi rahmetli Hasan Süzer'in sağladığı imkânla Feyzi Halıcı ve Gültekin Samancı önayak olmuşlardı bu etkinliklerin başlatılmasına. Bir süre sonra onlardan nöbeti ben almıştım. Her ayın ilk Salı günlerini sanatseverler, şiir severler iple çeker olmuşlardı. Sonraları buluşmalar Pazar gününe dönüştü. 

Evet yaklaşık yirmi yıl kucak açtı Pera Palas Oteli. Her yıl Feyzi Halıcı ile birlikte anı kitapları çıkarıyorduk. Pera Palas Gönül Sohbetleri Güldestelerinde buluşuldu. Bu kitapların bazıları sahaflarda bulunabiliyor. 

Pera Palas ve Hasan Süzer,  gönül dostlarına bu imkânı sağlar de şairler altında kalır mı dersiniz? Onlar da gönüllerinden kopanı, çam sakızı çoban armağanı dercesine mısralara döktüler. Nasıl ki Hasan Süzer'in özverisinin maddî değeri ölçülemezse, şairlerin bu davranışının da maddî değeri ölçülemezdi. Türk edebiyat tarihinde adlarından altın harflerle söz edilen onlarca şair Pera Palas için şiirler yazdılar. 

Rahmetli İsmail Bengi, Pera Palas'ı anlatırken demişti ki "Sebepsiz değildir elbet; 'Gönül Dostları' koşar / Şair, ressam, bestekâr Pera Palas'ta coşar..."  Karslı Aşık Murat Çobanoğlu, bir toplantıda almış eline sazı şöyle söylemişti: "Sahibi bulunmaz insan, / İsmine dediler Hasan / Çobanoğlu yazdı destan / Çok tatlısın Pera Palas, / Kıymetlisin Pera Palas..." 

Cumhuriyet Dönemi'nin, hocaların hocası şairi Coşkun Ertepınar da bir toplantı sonunda duygularını destanlaştırmıştı:

"..... Odalarında salonlarında 
Atatürk'ten anılar,
Atatürk'ten bir ruh yaşar,
Zamana dur der gibi.
Şimdi Tarih olmuş o görkemli yerde,
Hâle o eski hava, o eski haz... " 

Âşık Fezaî (Feyzi Halıcı) Pera Palas şiirini şöyle bitirmişti:

"İstanbul'un yaşlanmayan gelini,
Peşinden sürükler bir aşk selini.
Yaşar mutluluğun en güzelini,
Aşktır ifadesi Pera Palas'ın.." 

Yine Hisar ekolünün kurucularından melankoli şairlerinden rahmetli İlhan Geçer, bir şiirinde Hasan Süzer ve Pera Palas'tan söz etmişti: 

"Hasan Sezer simgeliyor Pera Palas'ı, / Yapıcı bir düşünce ve cömert bir gönülle. / O vefanın, o patronun, o insanların hası, / Dolaşıyor elinde bir demet sarı gülle." 

Rahmetli Tahir Kutsi Makal diyordu ki: "Yüz yıllık çınarın dalı burada, / Çimen-çiçek açmış halı burada,/ Atatürk, Sultanlar, Vali burada, / Gönüller almışız Pera Palas'ta." Yine rahmetli Ferzan Meriç, duygularını kısa ve öz olarak şöyle dile getirmişti: 

"Tarih, kültür ve sanat / Salonlarda el ele. / Gönül dostları ile / Şiirler gelir dile... " 

Her toplantıya İzmit'ten koşup gelen Ayşe Morgül, tespih taneleri gibi destanını dizmişti. Her kıtada birer birer gönül dostlarını anlatıyordu.  Diyordu ki: 

"Hasan Süser sahiplenmiş kültürü, 
Sanata adamış bütün ömrü.
Şairi yazarı, tüm düşünürü,
Der Pera Palas'a gelmeden olmaz... "

Kimler şiir söylemedi ki Pera Palas ve Hasan Süzer için. Gültekin Samanoğlu'ndan, Halil Soyuer'e, Âşık Yener'den Cafer Tayyar'a... Onlarca kişinin şiirleri bir kitabı doldurmuştu. İsmail Ali Sarar'ın şiirini Hadiye Arslan, Bahar Gökfiliz'in şiirini Osman İper, Ali Teşdoğ'un şiirini Dr. İrfan Doğrusöz bestelemişti. Şimdi ne Ali Teşdoğ, ne İrfan Doğrusöz, ne İsmail Ali Sarar var. 

Kimler geldi, kimler geçti Para Palas Gönül Dostları arasından. Bu kubbede hepsinin bir hoş sedası kaldı. Yaşayanlarda da bir tatlı alı olarak kalacak Pera Palas...  Kuşkum yok ki, böylesi köklü bir geleneğin sona erişinden, en çok, onca yıl hiçbir özveriden kaçınmayan rahmetli Hasan Süzer üzülmüştü.  Çünkü o bitmesin istiyordu. Bu kapı sizlere hep açık kalacak, diyordu.  Anlıyor musunuz, Hasan Süzen hakkında niçin iki kitap yazdığımı, bunlardan birini parasını emekli maaşımdan verip bastırdığımı ve eşe dosta ücretsiz dağıttığımı?