Türk Lirası'nın yabancı para birimleri karşısında değer kaybetmesi artık sokaktaki vatandaşı da endişelendiriyor. Siz bakmayın "Dolar dolsa ne yazar, dolmasa ne yazar" ya da "Biz ekmeği dolarla mı alıyoruz?" diyenlere. Dışarıya sattıklarımızdan fazlasını satın alıyorsak ve bu ticareti de ağırlıklı olarak ABD doları ile yapıyorsak, elbetteki kurdaki aşırı oynaklık ve hormonlu büyüme hepimizi endişelendirmeli. Mütevazı bütçesiyle her ay açık veren ve artık kısacak yer bulamadığı için sürekli borçlanmak zorunda kalan ben ve benim gibilerin uykusunun kaçması normal. Borç alacak yer bulamayınca ikinci bir seçeneğim yok çünkü.

Hele hele 1994 ve 2000'li yılların o kasvetli havasını yaşayınca hiç gözüne uyku girmiyor insanın. Akşamdan sabaha cebindeki Türk Lirası'nın bir kısmı buharlaşınca canın yanıyor. İster faiz lobisi deyin, ister Soros gibi spekülatörler veya Bilderberg falan... Hepsi kabulüm ama "neden gidiyor" sorusuna da cevap vermeniz gerekiyor bu arada.

Merhum Süleyman Demirel'in "50 cente muhtacız" dediği veya TÜSİAD'ın gazetelere çarşaf çarşaf ilan verdiği dönemlerde değiliz. Ama gerekli "yabancı kaynak" bulunamazsa, sıkıntının daha da çok artacağı kesin.

Gazete ve televizyonlarda "Her şey güzel olacak, dış güçler dize gelecek" diyen uzmanların (!) sözlerine elbette inanmak istiyorum. Ama ekonominin dinamiği işadamlarının da görüşlerini merak ediyorum.

Eski Türkiye'de "biz siyasete bulaşmıyoruz" dediği halde lobi ve sermaye gücüyle siyaseti yönlendiren TÜSİAD bu konularda ne diyor bilen var mı? Geçmiş yıllarda "oligarşi"nin en güçlü dişlilerinden biri değil artık biliyorum ama devasa şirketleri olan, dövizdeki oynaklıktan maliyet tabloları ilk değişkenlik gösteren kesimin sessiz kalmasına da fazla anlam veremiyorum.

* * *

Hemen komplo teorilerine, şeytan avcılığına çıkmayın. "Vesayet dönemine dönüş" arzusu falan taşımıyorum. TÜSİAD'ın siyasete bulaşmasını hiç ama hiç istemiyorum.

Sadece, ekonomideki mevcut tabloya dair analizlerini, çıkış yollarına dair önerilerini, neyin yanlış yapıldığına dair tespitlerini, bugünkü tablo "dış güçlerin operasyonu" ise bunu da teyid etmelerini bekliyorum. Buna hiç yabancı değil çünkü TÜSİAD. Benim gibi yarım asrı devirmiş olanlar ancak hatırlar çarşaf çarşaf gazetelere verdikleri ilanları.

Bugünkü nesile de hatırlatmakta fayda var:

- Gizli işgal ordusu (enflasyon). Üretemiyoruz. Geleceğimizi yiyoruz.

- Tartışılan: Tüketim, Tartışılması gereken: Üretimdir, üretmezsek, neyi tüketeceğiz?

- Bir var olma sorunu: Üretkenlik

- Enflasyon? Durdurulabilir. Ekonomiyi, ekonomi kuralları yönetirse...

- Daha çok tüketip, daha çok tasarruf edilebilir mi?

-  "Zannolunmasın ki ecnebi sermayeye hasımız" (Mustafa Kemal, 1923)

- Borç hazinesi tükendi

- Kamu, gayri iktisadi teşekkülleri

- Pamuk, tütün, fındık ve buğday petrole karşı savaşıyor

- "Efendiler, kudretli bir Türkiye, iktisaden kuvvetli bir Türkiye'dir" (Mustafa Kemal, 1923)

- İşsiz milyonlar ve milyoner işçiler

- Ortak pazar (şimdiki AB)

* * *

TÜSİAD bu ilanları 2.Milliyetçi Cephe hükümetinin ardından bağımsız milletvekilleriyle koalisyon yaparak hükümeti kuran Bülent Ecevit'e karşı vermiş ve "serbest piyasa" çağrısı yapmıştı.

Patronlar kulübünün ilk 10 yılını anlatan iki ayrı kitapta anlatıldığına göre, bu ilanları yayınlamak için Nejat Eczacıbaşı sıkıyönetim komutanlığından izin almış önce. Hatta Ecevit yayınlanmadan önce görmüş ve umursamamış.

Yine aynı kitapta anlatıldığına göre, 7 gazete ve bir haftalık dergide 13 Mayıs ile 14 Haziran 1979 tarihleri arasında yayınlanan dört farklı ilana TÜSİAD 4 milyon 628 bin lira ödemiş.

Ecevit bu ilanları ABD'nin yayınlattığına inanıyormuş.

Bülent Ecevit'in, 7 Ocak 1994'te bir televizyon programında kuşkusunu dile getirdiği anlatılan kitapta, "Türkiye'den Rusya'yı gözetlemek için ABD casus uçaklarının havalanmasına müsaade etmediği için Amerikalılar'ın kendine kızdığını, dönemin güçlü adamı Brezinski'nin Washington'da TÜSİAD'a gazete ilanları yoluyla Ecevit'i düşürme talimatı verdiği şeklinde duyumlar aldığını" söylediği yer alıyor. TÜSİAD eski Genel Sekreteri Güngör Uras, bunun üzerine 9 Şubat 1994 tarihli Sabah gazetesindeki yazısında TÜSİAD temsilcilerinin, Brezinski ile 29 Nisan 1977'de Beyaz Saray'da bir araya geldiğini, TÜSİAD ilanlarının ise 13 Mayıs 1979'da, yani 2 yıl sonra yayınlandığını belirtiyor.

* * *

TÜSİAD temsilcilerinin görüştüğü Brezinski, o dönemde ABD Başkanı Jimmy Carter'ın ulusal güvenlik danışmanıydı. Henry Kissinger'le birlikte ABD dış politikasının temellerini oluşturmuş, Amerika'yı küresel lider olmaya göre kurgulamış, Afganistan'da ise El Kaide organizasyonu fikrinin de babasıdır.

Neyse, dönelim.

TÜSAD'ın Ecevit'e karşı gazetelere verdiği "serbest piyasa", "KİT'lerin özelleştirilmesi" ve "liberal ekonomi" isteğinin tamamını oluşturan hamle, Süleyman Demirel'in azınlık hükümeti döneminde tam yetkili olarak ekonominin başına getirdiği Turgut Özal'dan gelmiş, 24 Ocak kararlarını açıklamıştı. Ancak bu kararlar 12 Eylül 1980 darbesiyle fiiliyata geçebilmişti.

Şimdi KİT'ler yok, tamamı satıldı ve TÜSİAD'ın o dönem çok arzu ettiği serbest piyasa ekonomisi var.

Gazetelere ilan vermesini beklemiyorum ama "yabancı sermayeye dayalı borçlanarak saadet" sistemin tohumlarını atan TÜSİAD'ın çözüm önerilerini de duymak istiyorum.

Yoksa TÜSİAD'ı yönetenlerin tüm parası Dolar ve Euro'nun güvenli limanında mı?