Garip bir ülke olduk. Herkes kendi kafasına göre kural koyuyor, kural tanımadan kafasına göre takılıyor. Kimse denetlemiyor... Olan gariban vatandaşa oluyor.
İstanbul Esenler'deki büyük otogar... İstanbul'a gelen ve İstanbul'dan gidecek olan tüm otobüslerin zorunlu uğrak yeri...
İstanbul'a gelen ve gidenlerin büyük çoğunluğu Otogar'a uğramak zorunda...
Bu durumu fırsata çevirmek isteyenler var...
Bir misafiriniz geliyor veya bir misafirinizi uğurlamak istiyorsunuz. Aracınızla Otogara gidiyorsunuz. Girişte plaka okuma sistemi var, hangi dakika, hatta hangi saniyede giriş yaptığınız belli. Otoparkın 25 dakika ücretsiz olduğu yazıyor. Siz de giriyorsunuz. 
İşiniz birkaç dakikada bitiyor ve çıkmak istiyorsunuz. Çıkışta bir bariyer ve kulübe... Duruyorsunuz, bir görevli... 10 TL otopark ücreti istiyor... 
"Nasıl oluyor, girişte 25 dakika ücretsiz yazıyordu, yeni girdim" diye itiraz ediyorsunuz...
Şaka gibi bir cevapla karşılaşıyorsunuz; "Otogara girince misafir araçla ilgili işlem yapmanız gerekiyor..."
Anlamıyorsunuz, çünkü anlaşılır gibi değil... Giriş saatiniz belli, çıkış saatiniz belli. Ne için işlem yapacaksınız veya bu işlem ne işe yarayacak?
Böyle bir şey yapılacağını sürücüler nereden bilecek? Hiçbir uyarı yok, hiçbir bilgilendirme yok... Otogara ilk kez giren nereden bilecek? Her gün kuralın değiştiği ülkemizde ayda yılda bir girenler nasıl yapacak?
Daha da önemlisi buna ne gerek var?
Açıkçası otogara giren her araçtan para almak için sürücülere tuzak kuruluyor... 
Örneğin İstanbul Alibeyköy'de cep otogarı var. Aracınızla giriyorsunuz, park ediyorsunuz. İlk yarım saat ücretsiz. İşlerinizi yapıyorsunuz. Çıkarken eğer yarım saat dolmamışsa, hiçbir ücret ödemeden çıkıyorsunuz. Aynı sistem niye otogarda yok... 
Çoğu insan otogara giriyor, hiç aracından inmeden çıkıyor. Zaten park edecek yer bulmak çok mümkün olmuyor veya misafirinizi indirip çıkıyorsunuz... Buna rağmen yine otopark ücreti ödüyorsunuz. Bunun adı deli dumrul vergisidir...
Otogara girişte, ilk 25 dakika ücretsiz yazısını kaldırın... Giren çıkan herkesten ücret alın. En azından otogara girenler başına ne geleceğini bilir.
Emin olun daha dürüst olur... İnsanları kandırmanın, insanlara zorluk çıkarmanın hiçbir anlamı yok.
Hava yolu taşımacılığı ve özel araçlarla yolculuğun arttığı günümüzde otobüs firmaları zaten zor durumda... Otogarı işletenlerin, otobüs firmalarına destek olmak yerine bu şekilde zarar vermesi akıl kârı değil... 

***

Çayın da hatırı var
Hoca Ahmed Yesevi Hazretleri, Çin hududundaki Hıtay adında bir yere gidiyor. Çok sıcak bir günde yol kenarında dinlenirken, bir köylü, doğum yapmakta olan eşi için dua istiyor. Hoca, dua ediyor ve doğum kolay oluyor. Bunun üzerine köylü, Hoca Ahmed Yesevi'ye çay ikram ediyor...
Hoca Ahmed Yesevi, o zamana kadar hiç görmediği çayı içince rahatlıyor ve harareti gidiyor...
Ellerini açıp dua ediyor; "Ya Rabbi bu içeceğe revaç ver. Bizi sevenler içsin, faidelensinler."
Çayın, Türkistan'da bilhassa tasavvuf erbabı arasındaki rağbetini bu duaya bağlarlar. Dervişleri uyanık ve zinde tuttuğu için "Evliya Çorbası" da denir.
"Çay içelim, çay içelim, Nefsü hevadan geçelim" diye ilahiler bile vardır...
Kimileri çayı o kadar önemser ki, "Çay, Hazreti Peygamber Efendimiz zamanında olsaydı, Allah-ü Teala bilir ya belki de sünnet olurdu. Zirâ, çay sohbete sebeptir" derler...
Çaya çay demek içim şartlarına ve tabii ki demleme şartlarına riayet edilmelidir...
Şu halde çay, küçük ve şeffaf ince bardakta göz doldurmalıdır. Dudak renginde, dudağına kadar dolu ve yakıcı olmalıdır. En az 20 dakika da demini almalıdır.
Yarısına kadar konmuş çay bardağını görüp, kahveci çırağına; "Bu ne oğlum?" diye sorup da; "Dudak payı" cevabını alan müşterinin; "Yavrum bende deveye benzer bir hal mi var? Benimkini kulaklarına kadar doldur" dediği meşhurdur...
Çayın haddi yoktur...
"1 çay beyhûde, 2 çay faide, 3 çay kaide, iç 4'ü at derdi, madem çıktın 5'e, sürgit 15'e."
Bu beyit de çay için söylenmiştir.
Sohbet-i erbâb-ı dil bir lafza sensiz olmasın.
Hürmetin inkar eden, dünyada hürmet bulmasın...
Türk geleneğinde artık sohbetin başı da sonu da çaydır. Kahveden çok artık çayın hatırı konuşulur oldu.

****

TEBESSÜM
Hepsi eridi
Delinin biri tımarhaneden kaçmış ve kahveye giderek kendine bir çay istemiş.
Garson çayı getirmiş. Çayın yanında iki tane şeker vermiş.
Deli, iki şekeri de çayın içine atmış, birkaç dakika sonrada garsondan iki şeker daha istemiş. Garson da getirmiş. Daha sonra iki şeker daha istemiş, garson yine getirmiş.
Bu böyle altı-yedi kez sürmüş.
En sonunda garson dayanamamış ve "Şimdiye kadar on altı şeker attınız" demiş.
Bunun üzerine deli de; "Onların hepsi eridi. Sen şeker getirmeye devam et" demiş.

****

GÜNÜN SÖZÜ
Hile; oyunu kazandırsa da kaderi değiştirmez.
La Edri