Gazeteci ve tarihçi meslek büyüğümüz Orhan Koloğlu'nun "Hain'nâme" adını verdiği kitabı, Tarihçi Kitabevi yayınları arasında çıktı. Kitapla ilgili bilgiler vermeden önce, Orhan Koloğlu'nu birkaç cümle ile tanıtmak istiyorum:

1928'de Kadınhanı ilçesinde doğdu. Galatasaray Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin Gazetecilik Bölümü'nü bitirdi. Strasbourg Üniversitesi'nde aldığı doktora ile gazetecilik alanında eğitici olma hakkını kazandı. Gazeteciliğe 1947'de başladı. Çeşitli gazetelerde muhabir, yazar ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Roma, Karaçi, Paris, Londra, Beyrut'ta Basın ve Tanıtma Ataşesi görevi yaptı.

1972'de Milliyet'in Almanya baskısını başlattı. 1974'de Basın Yayın Genel Müdürlüğü'ne atandı. Libya Al Fateh Üniversitesi'nde Tarih Doçenti olarak çalıştı.

Türkçe ve Osmanlıcanın yanı sıra Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Almanca ve Arapça'yı bildiği için on beş ülkenin arşivlerini inceleme olanağı buldu. Altmış kitap yazdı. 

Doğan Koloğlu Hain'nâme'de "hain" sözcüğünün kullanılış şekillerini anlatmakla yola çıkmış. Şöyle yazıyor:

"..... Elinizde tuttuğunuz bu araştırma, son iki yüz yıldaki çağdaşlaşma çabamızın günümüze varış sürecinde çözüm önerenlerin iki anlam arasındaki gidiş gelişini yansıtmayı hedeflemektedir. Örneğin İstanbul'da oturup dört yıl boyunca Sevr'in yok ediciliğine göz yumanlar için Mustafa Kemal "hain"di. Hatta Yunan Kralı'nın başkentimize yerleşip Bizans İmparatorluğu'nu canlandırmayı hedeflediği günlerde de... 30 Ağustos'ta ise bizim damga terse döndürülür. Yunanlılar bu kez kahraman ilan ettikleri kendi komutanlarını asarlar.

Bizim içimizde de damgasından vazgeçmeyenler hâlâ vardı. "150'likler" adı layık görülür, ama affedilirler. Böylece Cumhuriyet "hain" damgalamasından vazgeçer. Öyle ki, sonunda Yunanlı bile kendisininkilerden bu damgayı kaldırır."

Devrim girişimlerinin hain damgalamasını teşvik ettiğini belirten Koloğlu, Tanzimat sürecinden Cumhuriyet'e, demokrasiye geçişimize, günümüze doğru yolculuğa çıkıyor. Kitabin ilk yazısı "Abdülhamit Satın Alırdı" başlığını taşıyor. Daha sonra ele alınan her konu ve ulaşılan sonuç derin derin düşünmemizi ve birçok soruya ulaşmamızı sağlıyor. Hainlikle kahramanlık arasındaki bağın bıçak sırtı ya da pamuk ipliği kadar olduğunu algısına ulaşıyorsunuz. Kolay bir anlatımla, tarihin kimi olaylarında başarırsanız kahraman, kaybederseniz hain sıfatına kavuşuyorsunuz.

Tarihimizin iki yüz yıllık bir bölümünde birbirinden ilginç ve düşündürücü oluşların perde arkasını doğru bildiğimiz pek çok yanlışları, esprili bir anlatışla Hain'nâme'de okuyabiliyoruz. Üç yüze yakın kişinin haklı veya haksız nasıl hainlikle damgalandıklarını kitabın sayfaları arasında buluyoruz. Elbette geride bıraktığımız yerel yönetim ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sıkça söz edilen  "Haşhaşi" damgalamasına kadar.

Kitabın sonunda 150'lıkler listesini, kaynakçayı ve bir dizini bulmanız mümkün.  Bu listede şu gazeteciler de vardı: Mevlanzade Rıfat - Serbesti Gazetesi sahibi, Hürriyet ve İtilaf üyesi. Sait Molla - Türkçe İstanbul Gazetesi sahibi. İzmirli Hafız İsmail - İzmir Müsavat Gazetesi sahibi ve eski muharriri, Darülhikmet üyesi. Refik Halit Karay - Aydede Gazetesi sahibi ve Posta Telgraf eski Müdür-ü Umumisi. Bahriyeli Ali Kemal - Bandırma Adalet Gazetesi sahibi. Neyir Mustafa - Edirne'de Teemin ve Elyevm, Selanik Hakikat Gazetesi sahibi. Ferit - Köylü Gazetesi eski muharriri. Refii Cevat Ulunay - Alemdar Gazetesi sahibi.  Pehlivan Kadri - Alemdar Gazetesi sahibi.  Fanizade Ali İlmi - Adana Ferda Gazetesi sahibi.  Trabzonlu Ömer Fevzi - Balıkesir İrşad Gazetesi sahiplerinden. Hasan Sadık - Halep Doğru Yol Gazetesi sahibi. İzmirli Refet - Köylü Gazetesi sahibi ve müdürü.