Eski yılın son günlerinin en önemli Korona kayıplarından biri oldu Prof. Dr. Orhan Kural. Sıradışı bir bilim insanı olarak sürdürdü yaşamını. Sigara ve alkol yanında doğaya dönük işlenen tüm suçlara karşı duruşuyla tanınan bir kişiliği vardı.

Severdim kendisini. Ama sizlere anlatacak kadar çok yakından tanıma şansım olmadı.

Korona'nın Çin'de ortaya çıkıp henüz diğer kıtalara yayılmaya başladığı günlerde BloonbergHT televizyonundaki programında Orhan hoca, adeta feveran etmiş "Yağma yok!" demişti. İlk kez bir programında bu kadar uzun konuşmuştu Orhan hoca. 6 dakikayı geçen konuşmasının bir bölümünü aktarmak istiyorum sizlere:

"Şu güne kadar virüsten 3 bin 200 kişi öldü diyelim. Bugün 22 bin kişi açlıktan, binlerce insan sıtmadan yine binlerce insan Afrika ağırlıklı olarak doktor ve hastane bulamadıkları için ölüyor. Kimsenin umurunda değil. Ama bu virüs sınıf tanımadı. Papa, başbakanlar, İran Cumhurbaşkanı'nın eşi gibi, Tom Hawks, politikacılar... Hepsini vurmaya başladı. Size gelince sıra korktunuz değil mi?

NİYE KAÇIYORSUNUZ?

Bir şımarık futbolcu gitti ada aldı oraya kaçtı. Niye kaçıyorsun? 22 bin kişi açlıktan ölürken neredeydin? Niye o zaman kaçmıyordun? Şimdi niye kaçıyorsunuz? Şimdi niye bu kadar önemsediniz. Sıra size geldi şimdi değil mi? Parasıyla satın alamıyorsunuz, bunun tedavisi yok. Sıtmaya karşı korunuyorsunuz ama. Açlığa karşı makarnalar aldınız, kolonyalar aldınız stokladınız. Yağma yok.

Bakın bugüne kadar hayvanları istismar ettik. Sirkler açtık, hayvanları kullandık. O zavallı ayıları kızdırılmış levhalar üzerinde yürütüp, sokaklarda oynattık. Hayvanat bahçeleri açtık. Zavallı hayvanları suçsuz hapishanelere attık. Oturan hayvanlara taş attık ki, hadi kalkın eğlendirin insanları diye. Yunus eğitim merkezlerini açtınız. 100 tane yunus getirdiniz, 99 tanesini öldürdünüz biri insanları eğelendiriyo diye. İki tane şımarık çocukla fotoğraf çektirdi. Yüzündeki ifade gülme ifadesiydi ama ağlıyordu. Yunus, günde yüzlerce kilometre yüzmesi lazım, o ufacık havuzun içerisinde fazla yaşamaz. Onu da kendinize şaklaban yaptınız.

Acımasız avcılar, habire öldürdüler, kimsenin sesi çıkmadı. Avcılığın çok önceden yasaklanması gerekirdi. Geçenlerde son kalan beyaz zürafaayı da öldürdüler. Hiç sesiniz çıkmadı, sustunuz. Şimdi korkuyorsunuz değil mi? Yağma yok.

Bugüne kadar hep tükettik. Yeni araba, yeni yatlar, yeni arsalar... Niye alıyorsunuz? Hangisini götürüyorsunuz? Bakın Trump dahil herkes suyla kolonyaya kaldı. Paranız sizi kurtarıyor mu şimdi? Çünkü virüs sınıf farkı dinlemiyor. Papa'dan başbakanına kadar, ünlü vergi vermeyen profesyonel futbolculara kadar hepsi korku içinde değil mi? Yağma yok.

İSLÂM VE İSRAF

Birleşik Arap Emirliği emirleri, dişleri ağladığında özel jetlerle Londra'ya gidiyorlar. Suudi Arabistan Kralı, 5 tane özel jetle Tayland'a tatile gitti. Müslümanlıkta israf var mı? 96 parçalı yemek takımları aldınız evlerinize. Ne aptalca iş bu? Bir yere kaldırıyorsunuz bunu. Reklamlarla kandırılıyorsunuz. Ekmeklerinizi çöpe attınız. 8 bin dolara AVM'lerden çanta alanlar var. Etiketlerini sökmüyorlar ki, herkes kaça aldığını görsün diye. Niye alıyorsunuz? Bin adam çıktı. Kulağının arkasından tuz atıp altında biftek kızarttı. Gidip oraya yüzlerce dolar verip biftek yediniz. Yağma yok, sıra size geldi. Hadi bakalım, korusun bu bey de kendisini.

22 bin kişi bugün açlıktan ölüyor, kimsenin sesi çıkmıyordu. 3 bin kişi öldü diye kıyametler kopuyor. Herkes evine kapandı. Korkuyorsunuz değil mi? Çünkü sıra size geldi. O kadar insan biraraya gelip can çekişen boğaları oley diye bağırdınız. Kimsenin sesi çıkmadı. Şimdi niye korkuyorsunuz? Manzara için ağaçlar kesildi, hiç sesiniz çıkmadı.

Oscar törenlerinde o şımarık züppe kadınlar binlerce dolara kıyafetler yaptılar. Şımarık şımarık o kırmızı halıda yürüdüler, kimsenin sesi çıkmadı alkışladınız. Şimdi bütün sinemalar, tiyatrolar iptal oluyor. Şimdi niye korkuyorsunuz?

İçki masalarında entel takıldınız, konuştunuz ama hiç bir şey yapmadınız. Serpme kahvaltı bir felaket. Bir tek gözünüz doyuyor, onların yüzde 90'ı çöpe gidiyor. Yıllardır söyleyin yapmayın, hesabı sorulur diye. Gidiyorsunuz serpme kahvaltı adı altında ekmek bulamayan insanlarla alay edercesine hepsini çöpe atıyorsunuz. Yağma yok, sıra size geldi.

LÜKS İFTAR ŞOVU

İftar masaları... Vallahi billahi, lüks otellerde yapıyorlar. Yüzde 70'i oruç tutmuyor, birbirlerine numara yapıyorlar böyle. Hepsi çöpe gidiyor. Şov yapmak için zenginleri ağırlıyorsunuz. Halbuki, Müslümanlıkta iftar fakirle verilir. Böyle yağma yok. Sıra size geldi artık.

Havai fişekler atınız. Yasak olmanız lazım. Hayvanlar öldü, insanlar yerinden fırladı. Yağma yok, sıra sizde. Trump dahil hepimiz korku içindeyiz. Ama sıra bize geldi artık.

Bir süre sonra belki aşısı veya tedavisi bulunacak. Bulduktan sonra ne olacak biliyor musunuz? Unutulacak ve o tüketim sistemi devam edecek. Yoksullar belki bu virüsten ölmeye devam edecek ama kimsenin umurunda olmayacak. Ve bir kez daha insanlar akıllanamayacak. Sistem böyle..."

Yeri doldurulamaycak bir insan olan Prof. Dr. Orhan Kural, henüz Korona virüsün dünyayı yeni etki altına almaya başladığı dönemde bunları söylemişti.

Ne dersiniz? Sizce haksız mı?

Orhan hocaya bir kez daha rahmet, sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum...