Aslında gündemim bir miktar İstanbul, çokça da Türkiye'ydi. Mesela işsizlik oranlarındaki artış, patatesin 5 lirayı da geçmesi, bamyanın kilosunun 17 lira olması gibi... Enflasyon rakamlarının çift hanelere çıkması ve "bundan sonra" tek haneye indirmek için mücadele edilmesi sözü... Doların bir türlü düşmeyen ateşi. Seçim olur çıkar, seçim biter iner, Adnan Oktar'a operasyon olur çıkar, Berat Albayrak enflasyon açıklaması yapar 3 kuruş düşer gibi... Yabancılar borsadan çıkar, endeks düşer vs. Ekonomistlerin bile başını döndüren bu dalgalanmayla ilgili enflasyonun "gavur icadı" olanların cevap verebileceğini düşünerek birkaç soru soracaktım ki televizyonda bir son dakika haberi. Türkiye'nin en büyük holdinglerinden biri... Bir dönem Anadolu Aslanı diyerek alnından öpülmüş, çeşitli beratlar, ödüller vs.ler verilmiş Boydak Holding'in patronu Memduh Boydak'a cemaat operasyonundan 18 yıl hapis cezası verilmiş.

YASTA OLAN BABAYA TUHAF SORULAR

Şaşırmaktan çoktan vazgeçmiş bir insan olarak kanalları zaplıyordum ki Derya Baykal'ın örgü programını gördüm. Meğer o da aynı kayıpları bulanlar, cinayetleri çözenler gibi kriminal bir program yapmaya başlamış. Bayramın birinci günü kaybolan ve daha sonra cesedi bulunan Leyla'yla ilgili son gelişmeleri konukları ve küçük kızın babasıyla konuşuyor. Ama ne konuşma... Belli ki Leyla'nın "reytingi" yüksek. Zira hala yasta olan babaya yöneltilen soruları duyunca karşımıza hiç de konuya hakim, başından sonuna kadar cinayeti takip eden bir Derya Baykal çıkmıyor, dolayısıyla konuğu da... Daha fazla sinirlenmemek için kanalı değiştirdim. Ama değiştirmekle olmuyor işte. 

VİCDANLA CÜZDAN YERİNİ NEYE BIRAKTI

Minicik, küçücük, ana kuzusu çocukların kaçırılması, tecavüze uğraması, işkence edilmesi, öldürülmesi İstanbul'un çözümlenme ihtimali olmayan sorunlarının elbette önüne geçti. Bayramdan bu yana kaç çocuk kaçırıldı, hangilerinin cesedi bulundu sayamadık bile. Türkiye delirmiş bir vaziyette çocuklarını kaçırıp, öldürüyor ve maalesef bir çözüm bulunamıyor. Eskiden hakimlerin tek derdi "vicdanla cüzdan arasında kalmaktı" ki o zaman bunun ne demek olduğunu anlamıştık. Ama şimdi anlamak mümkün değil. Anlaşılan o ki tüm bunların sonunu "ağır" cezalar da getirmeyecek. Zira tüm bir toplumun tekrar eğitilerek fabrika ayarlarına dönmesi lazım. 

İSTANBUL DEVEDE KULAK

Bu nedenle sıcaklığın İstanbul'da bile 30 dereceyi bulduğu günlerde klimasını açmayan ama açmış gibi yapan otobüs ve minibüsçüleri yazmadım. İşte tam da bu nedenle tüm bu ahlaki çöküş yaşayan toplum yüzünden özellikle Sarıyer-Beşiktaş, Tarabya-Beşiktaş arasında yolcu taşıyan minibüs şoförlerinin birçoğunun (özellikle gençlerin) Azrail'le yarışını yazmadım. Bu nedenle aynı ürünü sırf "küçük esnaf" ve "serbest piyasa ekonomisi" kurallarına uyduğu için iki katına satan bakkalları yazmadım. Sadece bu nedenle kamuya açık tuvaletlerde bebeğinin bezini değiştirip çöp kutusu yerine lavaboya bırakanlara dikkat çekmek istemedim. Çünkü Türkiye insani duygularını çoktan bir tarafa bırakmış çocuklarını öldürmeye devam ediyor, çünkü Türkiye'nin artık neresini tutsanız elinizde kalıyor. Çünkü tüm bu hızla değişen gündemde İstanbul'un sorunları devede kulak kalıyor. O yüzden mutlu günler Türkiye...