24 Şubat, Ömer Bedrettin Uşaklı’nın ölüm yıldönümü. Günümüze göre, hayatının ortası sayılabilecek, 42 yaşındayken bu dünyadan göçmüş. 73 yıl önce göçmüş. Alın yazılarıyla beni duygulandıran şairlerden biridir Ömer Bedrettin.

Bir toplantıda dinleyenlerime “Benim gönlüm sarhoştur / Yıldızların altında / Sevişmek ah ne hoştur / Yıldızların altında” dizeleriyle başlayan şarkının şairini sordum. Bu tür sorularımı bilenlere kitap armağan ederim. Şarkıyı herkes biliyordu. Hemen mırıldananlar oldu. Ama şairini bilen çıkmadı. İpucu veriyorum diye, şiirin şarkıda söylenmeyen birkaç dörtlüğünü de aktardım: “Sular rüzgârı dinler /Âşıklar hep serinler / Çoban yolları inler / Yıldızların altında // Ne keder ne yas olur / Çakıllar elmas olur / Bir kadeh bir tas olur / Yıldızların altında // Ettiğim ah değildir / Bahtım siyah değildir / Buse günah değildir / Yıldızların altında”

Aslında ipucu değil, kendimi tatmin ediyordum. Şarkının kendisi dururken, şarkıda geçmeyen dörtlükler ipucu olmazdı. Sonra başka bir şarkıyı hatırlattım: “Eğilmez başın gibi / Gökler bulutlu efem. / Dağlar yoldaşın gibi / Sana ne mutlu efem. // Oyna yansın cepkenin / Yansın güneşten tenin. / Gün senin, şenlik senin / Bayramın kutlu efem...”

Yine kimse bilemedi. Her iki şarkının bestecisinin Kaptanzade Ali Rıza Bey olduğunu ekledim. Nafile. Bu kez bir de şiir okudum:

“Güneşle beraber söndüğüm akşam,

Ağlayacak hangi rüzgâr, kim bilir?

Mermer bir heykele döndüğüm akşam,

Başucumda kimler yanar, kim bilir? ......”

Yine kimseden “çıt” çıkmadı. Bu şairin aslen Uşaklı olduğunu, çocukluğunun Sivas’ta geçtiği gibi açıklamalarım fayda vermedi. Bu sorunun armağanı kitap bana kaldı. Sorduğum kişi Ömer Bedrettin Uşaklı’ydı.

Ömer Bedrettin, 1904’te Uşak’ta doğmuştu. Sivas Kadısı Ömer Efendi’nin oğluydu. 1924’te İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’ni, 1927’de Mülkiye’yi bitirmişti. Mudanya Kaymakam Vekilliği’ne atanmıştı. 1928’den sonra kaymakam olmuş, Manavgat, Ünye, Şavşat ve Edremit ilçelerinde görev yapmıştı. Bir süre Artvin vali vekilliğinde bulunmuş, 1938-1943 arasında mülkiye müfettişliği yaptıktan sonra, 7. dönem Kütahya milletvekili seçilerek meclise girmişti.

Ömer Bedrettin idareciliği sebebiyle Anadolu’nun birçok yerlerini batıdan doğuya, kuzeyden güneye dolaştı. Mülkiye müfettişi gitmediği yer kalmadı. Onun için şiirlerinde Anadolu’nun doğal görünümlerini, bu görünümler karşısındaki duygulanışlarını, yansıttı. Annesi ile çocuğunun ölümü, ayrılık acısı, gurbet tedirginlikleri, görev yaptığı, gezip gördüğü yerlerdeki toplumsal sorunlar duyarlılığını besleyen unsurlar arasındaydı.

Sözünü ettiğim gibi, Ömer Bedrettin Anadolu’dan değişik, canlı görünümler çizmişti. Kullandığı simgeler ve canlandırmalarıyla “hayal” i ön planda tutmuştu. Adeta, varlıkların, sözcüklerle resmini yapmaktaydı. Doğa, gurbet, deniz, ölüm ve özlem, şiirlerinin başlıca temalarıydı. Andığımız temalar içinde “Deniz” in ağırlıklı bir yeri vardı.

Çocuğunun ölümünden sonra kendisini toparlayamamıştı. Yakacık Sanatoryumunda 24 Şubat 1946’da veremden ölmüştü. Kırk iki yaşındaydı. Biraz daha yaşayabilse, belki çevresindeki kısır döngüden kurtulacaktı.

Ömer Bedrettin’in Kitaplarından Deniz Sarhoşları 1926 ve 1929’da; Yayla Dumanı 1934’de; Sarıkız Mermerleri 1940’da; Yayla Dumanı-Seçme Şiirler ise 1945’de yayınlanmıştı. Ömer Bedrettin Uşaklı’ya ilişkin, 1986 yılında İlhan Geçer bir kitap hazırlamış ve Ankara Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınlamıştı. Sanırım 1988’de İnci Enginün tarafından bir kitap hazırlandı.