Sünnet genellikle yaş sırasına göre yapılırdı. İstanbul'da kirvenin tuttuğu çocuğun operasyonu "Oldu da bitti Maşallah, Güveyi olur inşallah." sözleri ile hızla yapılırdı. Afyon yöresinde ise, sünnet sırasında:

Herreke herrek
Berber yağlı börek
Babamdan yağlık
Anamdan göynek..

tekerlemesi söylenerek çocuğun dikkati başka yöne çekılırdı.Çocuğa bağırmaması öğütlenirken, çocuğun sesini duymaması için annesi de uzaklaştırılırdı.

Sünnetçi kesilen parçayı tepsiye koyarak dolaştırır, bahşiş toplarken, çocuğun babası da sünnetçiye paradan başka peştamal, havlu, şeker, gömlek terlik gibi hediyeler verirdi. Kesilen deri parçası her bölgenin inancına göre ya bir duvar kovuğuna, ya da toprağa gömülürdü, Eski Sivas yöresi sünnetlerinde şu ilahi okunurdu:

Kupuna geldi asiler
Şefaat Ya Resulallah
Suçunu bildi asiler
Şefaat Ya Resulallah

..........

Bu Şemsi abdi abittir
Ne etsem ana layıktır
Veli yolunda sadıktır
Şefaat Ya Resulallah.

Sünnet mevlidi veya okutulan Hatm-i Şerif'in arkasından Sünnet yemeği vermek ya da bu yemekten yemek sevap olarak sayılmış.

Sünnet hediyesi para ise zarfa konularak yatağın altına bırakılmakta... Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bir güzel töre de toplanan paralar ile çocuk adına ağaç dikilmesidir.

Malatya'da hediye madeni paralar, altın ve gümüşler çocuğun başucuna konulan bir elmaya saplanırmış. Bu paralarla çocuk adına bir araç gereç alınarak saklanırmış.     '

Sünnet hediyesine verilen önemi anlatmak için şu rivayet halk arasında anlatılır:

Hz. Ali bir sünnete gidecekmiş. Ne hediye götüreyim diye düşünürken Hz. Fadime "Annemden kalan bir kuşağım var. Onu götür." demiş. Hz. Ali razı olmayarak alnımın teri kazandığımla hediye alıp götürmeliyim, diyerek harbe gitmiş. Kılıcı ile kazandığı ganimetten armağan götürmüş.

Sünnet düğünleri toplumumuzda belki çocuğumuzun evlilik düğününü göremeyiz korkusu ile bir evlat mürüvveti haline dönüşmüş. En iyi düğünün sünnet düğünü olduğu söylene gelmiş. Çünkü sünnet düğünlerinde genellikle anne ve babalar sağdır ve dünürler arasındaki anlaşmazlıklar gibi olumsuz etkenler yoktur.

Bir halk fıkrası ile sözü sarayda yapılan sünnet düğünlerine getirmek istiyoruz:

Kanuni ile Veziri çocuklarına ayrı ayrı sünnet düğünü yaptırmış, Bir gün Kanuni vezirine :

"Hangimizin yaptırdığı düğün daha güzeldi?" diye sormuş. Vezir:

"Benimki." deyince, Kanuni'nin yüzü asılmış. Kaşları çatılmış. Bunu anlayan Vezir, şöyle devam etmiş:

"Efendim, benim çocuklarımın sünnet düğününe zamanımızın en büyük padişahı geldi. "

Osmanlı toplumunun yaşama zevk ve eğlence anlayışından bir kesiti yansıtan şehzadelerin sünnet düğünleri "Surname" denilen eserlerin yazılmasına sebep olmuş. Bir fikir vermesi açısından Lale Devri hükümdarı Üçüncü Sultan Ahmet'in şehzadeleri için yaptırdığı sünnet düğününe kısaca değinmek istiyorum.

On beş gün on beş gece sünnetçilerin durmadan çalıştığı şehzadelerin yanında beş bin fakir çocuğun da sünnet edildiği bu düğün için Okmeydanı hazırlanmış ve on beş bin kandil ile aydınlatılmıştır. Camcılara on bin şerbet kavanozu yaptırılmış, düğün sofrası için Bursa ve Tekirdağ'dan bin ördek, iki bin hindi, iki bin güvercin, üç bin tavuk, sekiz bin kaz getirilmiş; halka verilecek ziyafet için on bin ağaç sepet sipariş edilmişti. Beyazıt'ta eski sara- yın bulunduğu alana, şehzadelere gelen hediyeleri sergilemek için yüzden fazla çadır kurulmuştu.

Düğün süresince geceleri de Haliç'te deniz eğlenceleri, yapılmış, asker ocaklarına Haliç'in ortasına konulan, büyük sallarda tam bir şehrayin hüküm sürmüştü.

Fenerler ve kandillerle donanmış bu sallarda sazlar çalınıp çengiler oynarken, her gece yedi yüz kadar havai fişek atılmıştı. Ayrıca. bu salların üzerinde kandillerden yapılma kaleler aslanlar, tavus kuşları horozlar da çok büyük ilgi ve hayranlık uyandırmıştı. Tüm İstanbul bu görkemli düğün sayesinde onbeş gece çılgınca eğlenmiş, yıllarca dillerde büyük bir destan gibi dolaşıp durmuştu.

Sünnet ile ilgili folklorik değeli olan inanışlara gelince, bir kaçını şöyle sıralayabiliriz:

Sünnet genellikle beş-yedi-dokuz gibi tek rakamlı yaşlarda yapılır.  Bazı alevi köylerinde sünnet olmadan ölen çocuğun sünnet bölgesine kırmızı iplik bağlanarak gömülür.

Bir ailenin erkek çocuğu yaşamıyorsa, çocuk doğar doğmaz sünnet edilir. Sünnet olan çocuğun ağlama sesini duyan anne, oğlunun evlenmesinde gelinini kıskanacağına inanılır.

Gece yatağını ıslatan çocuğun sünnetten sonra bu durumunun geçeceğine inanılır. Sünnetten sonra çocuk serpilir, daha fazla gelişir.