Bugün okullar ikinci dönem eğitime başlıyor…

Eğitimdeki sıkıntılar ise artarak devam ediyor…

Okullar ve sınıflar çok kalabalık. Özellikle şehir merkezlerinde öğrenci sayısı bin beş yüz iki bini bulan okullar var…

İki bin öğrencisi olan okulda eğitim yapmak veya 50 kişilik sınıflarda ders işlemek ne kadar mümkün…

İkinci temel sıkıntı öğretmen açığı…

Okullar açılacak olmasına rağmen öğretmen atamaları henüz yapılmadı… Öğretmenler mülakata çağrılıyor, sonra değerlendirme yapılacak. Sonra atamalar… Atamalardan sonra da aylar süren güvenlik soruşturmaları… Atanacak öğretmenler göreve başlayana kadar dönemin yarısı bitmiş olacak…

Öğretmenler, en azından okullar açıldığında göreve başlayacak şekilde atansaydı çok mu zordu?

Atanacak öğretmenler sözleşmeli…

Aynı şartlarda, aynı sınıfta ders anlatan iki öğretmenden biri kadrolu, biri sözleşmeli… Sözleşmeliler üvey evlat gibi…

Bu ayrımcılığın sebebini anlayan var mı?

Ücretli öğretmen konusu tam bir felaket…

Okul öğretmensiz olmuyor. Bir şekilde birinin ders anlatması gerekir.

O zaman niye ücretli öğretmen çalıştırılır. Yüz binden fazla öğretmen açığı olduğu halde niye hemen atama yapılmaz…

Kadrolu öğretmen olursa maaşı yüksek olur, ücretli öğretmenleri üç kuruşa çalıştırıyoruz, diye cimri patron hesabı mı yapılıyor?

Asgari ücret bile vermeden bir öğretmene, günde 6-7 saat ders anlattırmak hangi vicdana sığar?

Ücretli öğretmenlerin çoğunluğunun hatır gönül ve kayırma ile belirlendiğini bilmeyen yok…

Atama yapılırsa hak eden göreve gelir, adaletsizlik de ortadan kalkar…

Öğretmenler arasında bile bu kadar ayrımcılık varken, aynı öğretmenler çocuklara adil ve vicdanlı olmayı anlattıklarında ne kadar etkili olabilirler?

Dünyanın öbür ucunda olup biten olayları bile takip geden günümüz gençliğinin, bu adaletsizlikten habersiz olduğunu mu sanıyorsunuz?

Eğitimin temeli de, harcı da öğretmendir…

Temel ve harç, ne kadar sağlam olursa eğitim o kadar başarılı olur…

Öğretmen açığı varsa eğitim uçurumun dibindedir…

*****

İnsan olmayı öğretmek

Bir anaokulu öğretmeninin herkesin ders alması gereken hatırası…

Diğer çocuklar, üzmüşler çocuğu… “Senin baban çöpçü, sen de pis kokuyorsun” demişler.

Vicdan duygusu tam gelişmemiştir okul öncesi çocuklarında. Zaman zaman böyle acımasız olabilirler. Kırmışlar yavrucağın kalbini.

Konuştum babayla. Çok üzüldü, çocuğunun üzülmesine. Dağ gibi adam gözyaşlarını ilk kez ayırdı gözlerinden belki de. “Üzülmek yetmez dedim, bir planım var. Dahil olur musun?”

Seve seve kabul etti…

“Pis ülke” oyunu oynattım çocuklara bir gün. Türetilmiş (uydurma) bir oyun. Ne bulduysak attık yerlere. Bu arada “kötü koku spreyi” sıktık sınıfa, çocuklar görmeden tabi. Birazdan sınıf dayanılmaz bir kokuya karıştı.

Dedim niye böyle oldu? Dediler öğretmenim çöplerden, pislikten. Durun dedim, bakın kapıya, biri gelecek, kurtaracak bizi bu pislikten, kokudan, büyüleniyor sanki. Bak bak bitiremiyorlar. 1.90 boy. Heybetli mi heybetli çöpçümüz.

Başlıyor hemen temizliğe. Bende pencereleri açıyorum hemen. Temiz hava nüfuz edince etkisini kaybediyor, kötü koku spreyi. Yardımcı öğretmenimiz de yasemin kokulu oda spreyini sıkıyor birkaç fıs. Çocukların gözü bizi görmüyor zaten. Ama içlerine doluyor mis gibi çiçek kokusu.

Sonra yarım ay düzeninde oturuyoruz çöpçünün karşısına. Konuşuyor prova ettiğimiz gibi. “Çöpçüyüm ben” diyor. “Siz sabahları uyurken daha ya da gece yarısı mahallenizin çöplerini topluyorum. Arkadaşlarım da var. Onlar da topluyor. Çöpler toplanmasa sokaklardan, her yer bugün sınıfınızın koktuğu gibi kokar. Çöpçülük zordur çocuklar. Çok zor iştir.”

Anlatıyor uzatmadan. Kısa, öz, keskin. Anlattıkça daha da büyüyor adam.

Nasıl dinliyorlar anlatamam. Gözlerini hiç ayırmadan… Hele oğlu. Gurur duyuyor babasıyla ve her sözünde hayran oluyor ona. O bakışa ömür verilir, inanın bana.

Sonra fotoğraf çektiriyoruz hepimiz kahramanımızla. Alkışlarla ve aşkla uğurluyoruz çöpçümüzü.

Bir baba, bir oğul... Tedavi edilmiş iki yürek. İşimiz bu. Yüreğe dokunmak. Hanımlar, beyler! Bir çocuğun alın teriyle para kazanan babasının mesleğinden utanmasına dayanamam. Dayanırsam, öğretmen olamam.

Ertesi sabah soruyor birkaç veli. “Bizim çocuk akşamdan beri büyüyünce çöpçü olacağım diyor. Siz ne öğretiyorsunuz, bu çocuklara Allah aşkına?”

Gülümseyerek cevap veriyorum, “İnsan olmayı öğretiyoruz.”

*****

TEBESSÜM

Harf

Birinci sınıf öğretmeni, öğrencilerden birine sordu:

- Bu harfin adı ne?

Üzülerek karşılık verdi çocuk:

- Harfi tanıyorum ama adı bir türlü aklıma gelmiyor...

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Çocuklar donmamış beton gibidir, üzerine ne düşerse iz bırakır.

H. Jejubert