Elimde bir fotoğraf var. Elazığ’ın Sivrice ilçesinden Hazar Baba Dağı’na çıkmışız. 2347 metre yükseklikten Hazar gölünü seyrediyoruz. Bir yanımda Nurettin Özdemir ağabey, diğer yanımda Bekir Sıtkı Erdoğan hocamız var. Bekir Sıtkı hocamız 24 Ağustos 2014’de, Nurettin Özdemir 25 Ağustos 2016 Perşembe günü aramızdan ayrıldı.  Fotoğrafın üçüncü kişisi ne zaman gider Allah bilir.

Önce, Nurettin Özdemir’in kısa biyografisinden söz edeyim: 

1927 yılında Gümüşhane’nin Kelkit İlçesi’nde doğdu. İlk ve ortaokulu Kelkit ve Gümüşhane'de, liseyi Trabzon ve Haydarpaşa Liselerinde okudu. 1948'de şiirlerine ilham kaynağı olduğunu söylediği çocukluk arkadaşı Hikmet Odabaşıoğlu ile evlendi.

Nurettin Özdemir’in İlk şiiri 1944’te Trabzon Halkevi Dergisi İnanç’ta yayımlandı.  1951 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi, serbest avukat olarak çalıştı. 1961-1972 yılları arasında Gümüşhane Milletvekili oldu. Bu süre içinde TBMM İdare Amirliği yaptı.  1980’de Kültür Bakanlığı Müşavirliği’ne atandı. Bu görevinden emekli oldu. Özdemir'in şiirleri Varlık, İstanbul, Şadırvan, Hisar ve Çağrı dergilerinde yayımlandı. Eserleri: Hayat Şiiri (İst.1949), Yağmur Sonrası (İst.1955), Yitik Sevgi (Ank.1959), Vakit Geçti Yorgunum (1981), Zaman ve Aşk (1997).Özdemir bütün şiirlerini  'Zaman ve Aşk'  isimli son kitabında toplamıştı.

Bir şiirini aktardıktan sonra sanatı ili ilgili birkaç cümle yazayım:

FARKINDA MISIN?

Gecenin tadı yok farkında mısın?

Saçların bambaşka karanlıklarda

Ve sanki unutmuş gözbebeklerin

Huzuru en eski hatıralarda

Sırrını kaybettik mesafelerin

Bilmem uzakta mı yakında mısın?

Gecenin tadı yok farkında mısın?

Gecenin tadı yok farkında mısın?

Bakışların garip, mahzun, ümitsiz

Söylediğin bütün şarkılar yarım

Artık bu bahçede mesut değiliz.

İşte son daveti hatıraların!

Geriye dönecek çağında mısın?

Gecenin tadı yok farkında mısın?

Nurettin Özdemir 70 yılı aşkın bir süredir şiirle uğraştı. Her zaman gerçek şiirin ufuklarından ses verme çabasını gösterdi.  Şiirlerinde, katı gerçekler yerine sıcak duyguların şarkısını söyledi. Aşklar, hüzünler, ayrılıklar en ince, en munis bir haldeydi dizelerinde.  Geleneksel şiirimizin doğrultusunda yeni bir ses ve ahenk getirmeye çalıştı.  Dili aydınlık, akıcı ve ahenkliydi. Hemen hemen bütün şiirlerinde bir ses güzelliği ve bütünlük vardı.  Bir başka güzellik, “Vatan” tanımını en iyi yapan şairlerimizden biri olmasıydı:

Vatan,

Antalya'da bir mavi su,

Posof'ta bir çorak tarla,

Gümüşhane'de bir yemyeşil bahçedir.

Vatan,

Sivas yaylasında

Yıldız bakışlarıyla aydınlanan

Ip-ıssız bir gecedir.

Vatan,

Kelkit'te bir kardeş mezarı,

Zonguldak'ta bir maden işçisi,

Rize'de çay toplayan bir gelin

Ve seccadesinde namaz kılan bir ihtiyar annedir.

Vatan,

Aydın tebessümüyle Aslıhan

Ve duru bakışlarıyla Emine'dir.

Vatan,

Ceylânpınar'da bir ince ceylân,

Edirne'de bir ince minaredir.

Vatan,

Hudut boylarında dalgalanan

Güzel bayrağımızda

Hare hâredir.

Vatan

Küçük ellerinin avuçladığı

Sâde bir toprak parçası değil çocuğum,

Toprakla büyüyen bir kutsal düşüncedir.

  Vatan,

Isparta halısında bir gül

Ve Kütahya çinisinde

Ateşten bir laledir.

Vatan,

Hazar Gölü'nde şiirli bir akşam

Ve eski Harput'ta

Burcu yıkılmış bir kaledir.

Vatan,

Ayder Yaylası'nın yeşilliğinde

Dağların, bulutların gözyaşı

Bir şelaledir.

Vatan,

Hakkari'de sıra dağlar

Ki bölünmez;

Yürek yüreğe, el eledir.

Vatan,

İzmir yollarında doludizgin bir süvari

Ve yağız atların boynunda

Zaferle uçuşan köpüklü bir yeledir.

Vatan,

Ankara'da Anıtkabir'de,

Yanıp da

Sonsuza dek

Sönmeyecek bir meşaledir.

https://www.facebook.com/ahmet.ozdemir.3914/videos/vb.1187806888/10209776489107437/?type=3&theater