Neşet Ertaş, çingene miydi? Kesinlikle çingene olmanın aşağılanacak bir yanı olmadığı kanısındayım. Eğer Neşet Ertaş Cingene olsaydı, bunu gururla söylerdi diye düşünüyorum. Çocukluk günlerinde yaşadığı dışlanmışlığa üzülüyordu:

“Çocukken bizi dışlıyorlardı. İnsanlar topraktan Abdallar fışkıdan yaratılmıştır,” diye bizi aşağılıyorlardı. Bir de bize cingan diyorlardı. Cingan değiliz ama Cingan’a saygılıyız. Abdallar olarak biz öz be öz Türküz.”  Diyor ki:

İkilik noktası çıksın oradan

Birdir Allah adı hoş değil midir

İnsanları bir yaratmış yaradan

İnsanlar hep bir kardeş değil midir

Neşet Ertaş önceki bestelerinin çoğunda sevgiliye duyulan aşk ve özlem konularını işlemişti. Son yıllarda insanlara belli mesajlar veren eserlere ağırlık verdi.   Allah aşkı, insan hakkı ve sevgisi, ana ve babaya duyulan özlem, ilim ve cehalet, memleket hasreti, ölüm gibi, temalarını işliyordu.

Yüzün güzelliği özün coşkusu

İnsanı var eden sevgidir sevgi

Yaşama sevinci yürek tutkusu

Gönlü yar eden sevgidir sevgi

Sevgi dolsun badelere içelim

Sevgiler ekelim sevgi biçelim

Neşet Ertaş,  kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' unvanını kabul etmeyişini şöyle anlatır:

"O dönem Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek teklifi kabul etmedim. 

Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdatımız adına aldım."

Neşet Ertaş adeta yaşayan bir efsane olmuştu. Unesco tarafından yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüştü.

O, müziğin özünü kavramış, hiç bir yapmacıklığa tevessül etmeden, olduğu gibi kendini, kendi özünü ve hissettiklerini saza, söze dökmüştü.  Hiçbir zaman yapmacık davranışlara girmedi. Eğilip bükülmedi. Kendi özünü yaşadı, özünün duygularını saza söze döktü. Türküsü bağlamasına, bağlaması türküsüne yakışmış, içine yüreğini koymuştu.

Kavga dövüş taraftarı değildi. İnsanlar insanca anlaşsın, insanca konuşsun, insanca tanışsın ve birbirlerini sevsinler istiyordu:

“Gel sevelim sevileni seveni

Sevgisiz suratlar gülmüyor canım

Nice gördüm dizlerini döveni

Giden ömür geri gelmiyor canım …..”

Neşet Ertaş, “İnsanı seven insan; Hakkı sever, bizde o Hakkın aşığıyız. Şüphesiz ki ölmez, yitmez, yemez, içmez, solmaz bir tek Allah' tır. Allah hepimizi eşit yaratmış. Haksızlık, cana gıyma, düşük görme olmasın. Allah'tan geldik Allah'a gideceğiz. Cehalete hatırlatabildimse mutluyum,"  demişti.

Neşet Ertaş, yöresel özellikleriyle donanmış bu müziği yöresinin dışına çıkardı, ülke genelinde ve hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasını sağladı.  O, Hacı Taşan, Çekiç Ali,  babası Muharrem Usta ile Anadolu'daki en olgun seviyesine erişen Türkmen Abdal müzik birikiminin yeni bir yorumcusuydu. 

Anasının verdiği çamaşır tokacına tel takarak saz çalan ‘bozkırın yanık sesi’, hepimizi türküleriyle ağlatırken, kendisinin kimsenin görmediği zamanlarda yalnızken ağladığını söylüyor, sesinin yanıklığını ise “Ana yemeğim bulgur pilavıdır, muhallebiyle büyüseydim o sesle ben nerede bağıracaadım?” diye açıklıyordu:

 “Köylerde pencerenin önlerinde davul zurna çalarken bize de içeride misafirler saz çaldırırdı. Davulun, zurnanın gürültüsünde içeride bar bar bağıra bağıra, kara bağır olduk. Şükür, bulgur pilavıyla büyüdük de...”

Büyük konser önerilerine sıcak bakmıyordu. Nedeni olarak “Onca yıl garip vatandaşlarımın ekmeğini yedim, tekrar konser verip onların cebindeki ekmek paralarını alamam. Ama onlara televizyondan bedava konser veririm," diyordu. 

Neşet Ertaş'ın sanatı hayatı ile hayatı sanatı ile o kadar içice ki, çalıp çığırdığı türkü ve bozlaklarında bütün bir hayat hikâyesini bulmak mümkün… Hayatına yakından baktığımızda da o içli türkülerin, acılı bozlakların nelerden nasıl doğduğunun ipuçlarını elde ederiz hemen.

Ertaş, 13 albüm çıkardı. Çok sayıdaki türküsü Barış Manço, Cem Karaca, Selda Bağcan, Zeki Müren, Kardeş Türküler gibi birçok ünlü isim ve grup tarafından da seslendirildi..    Son röportajlarından birinde:

“İnsan kendini bilinceye kadar cahildir, çok genç yaşlarımızda gereken sevgiyi bilinçli olarak veremiyoruz. Bu da doğanın, Allah’ın kanunu... O da hiçbir şey bilmeden bizi dünyaya getiriyor, ruhumuzla bizi baş başa bırakıyor, bir ömür veriyor. Bir deney içindeyiz. O deney içinde herkes hata yapabiliyor,” demişti,

Ertaş, 25 Eylül 2012’de İzmir’de tedavi gördüğü hastanede yalan dünyaya gözlerini yumdu. O artık Hakk’a yürüyen yolcuydu:  Ruhu şad olsun.